• info@gizemuzunlaw.com
  • +90 552 402 13 28
Bizimle İletişime Geçin +90 552 402 13 28

Blog

İstinaf Sebeplerinin Bildirilmesi Dilekçesi

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 

 

1. CEZA DAİRESİNE

 

GÖNDERİLMEK ÜZERE

 

SİLİVRİ AĞIR CEZA MAHKEMESİNE

 

 

 

İSTİNAF YASA YOLUNA

 

BAŞVURAN SANIK         : 

 

MÜDAFİLERİ                 : Av. GİZEM GÜL UZUN

 

İSTİNAF YASA YOLUNA

 

BAŞVURULAN KARAR : Silivri Ağır Ceza Mahkemesi'nin 01.06.2022 tarih ve 

 

                          E. 2021/...., K. 2022/.... sayılı kararı

 

İSTİNAF BAŞVURU

 

TARİHİ                 : 01.06.2022

 

GEREKÇELİ KARARIN

 

TEBLİĞ TARİHİ          : 27.06.2022 (02.07.2022 Kanunen tebliğ edilmiş sayıldığı tarih)

 

DİLEKÇENİN KONUSU : CMK m. 275/2 hükmü kapsamında istinaf sebeplerimizin bildirilmesi hk.

 

 

 

A   Ç   I   K   L   A   M   A   L   A   R

 

 

 

I. İSTİNAF BAŞVURUSUNA KONU SÜRECİN ÖZETİ

 

1. Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 21.06.2021 tarih ve E. 2021/.... sayılı iddianamesi ile müvekkil ............................N hakkında mağdur .............. yönünden 5237 s. TCK m. 81/1, 37/1, 53/1 hükümleri kapsamında kasten öldürme; mağdur ..................... yönünden ise 5237 s. TCK m. 81/1, 37/1, 35/2, 53/1 kapsamında kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır.

 

2. Silivri Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde yürütülen kovuşturma neticesinde 01.06.2022 tarih ve E. 2021/...., K. 2022/... sayılı karar ile müvekkilin mağdur ...................'ya yönelik eylemleri dolayısıyla 5237 s. TCK m. 81/1, 39/2-c, 39/1 ve 53 hükümleri kapsamında 12 yıl hapis cezası, mağdur ...............................'ya yönelik eylemleri dolayısıyla da 5237 s. TCK m. 81/1, 39, 35 ve 53 hükümleri kapsamında 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

 

3. İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında, "olayın ani gelişen bir olay olduğu" kabul edilmiş, "...sanık .....................................................'nın kavga ortamının yarattığı kargaşadan istifade etmek suretiyle" ve ..........................'yı öldürme eylemini ise ".................., .............. 'in engelleme girişimlerine rağmen karın bölgesine doğru iki bıçak darbesi savurarak" gerçekleştirdiği;

 

" sanık ......... ve diğer sanıkların da tehlikenin doğrudan .......'ın eyleminden sadır olacağını açıkça bilmeseler dahi oluşan kavga ortamında, darbettikleri kişilerin ağır bir şekilde yaralanabileceğini ve hatta bu yaralanmanın ölümle dahi neticelenebileceğini öngörebilecekleri bir pozisyonda oldukları, keza bir kısım sanıkların .......'da bıçak olduğunu gördüklerine ilişkin anlatımları dikkate alındığında, bu öngörünün kendileri açısından daha da kuvvetli olması gerektiği, buna rağmen eylemlerine devam etmekle gerçekleşeceğini öngördükleri netice açısından zımni bir kabullenme gösterdiklerinin değerlendirildiği, bu halde sanık ........ ve sanıklar ....., ............... ve ........'in eylemleri ile, sanık .......'ın, ................ ve ..............'yı bıçaklama eylemlerinin icrasını kolaylaştırdıklarının değerlendirildiği, özetle, sanıkların neticeye olan katkılarının iştirak boyutuna ulaşmadığı ve fakat sanık ....... tarafından işlenen kasten öldürme ve kasten öldürmeye teşebbüs suçlarına olan fonksiyonel katkılarına bakıldığında bu suçlardan tamamı ile bağımsız olduklarından, maktul ve katılana karşı işledikleri eylemlerin yalnızca kasten yaralama suçunu oluşturduğundan da bahsedilebilmesinin mümkün olmadığı"

 

Gerekçesiyle sanık ..................'nın eylemine (yardım etme suretiyle) iştirak ettiklerine kanaat getirilmiş ve müvekkil hakkında iştirak (TCK m. 39) hükümleri uygulanarak her iki suçtan dolayı da ceza tesis olunmuştur. 

 

Silivri ACM'nin kararı, suçun özel görünüş şekilleri ile ilgili unsurların belirlenmesi ve yargılama konusu eylemlerin ispatı bakımından dosyada mevcut bulunan (ve olayı doğrudan gösteren) kamera kaydı gereği gibi incelenmeksizin hukuka ve usule aykırı bir şekilde tesis olunduğundan hükme karşı, istinaf kanun yoluna başvurma zarureti hasıl olmuştur.

 

İstinaf sebeplerimize ilişkin açıklamalarımız, aşağıda ayrı başlıklar altında izah olunacaktır.

 

 

 

II. İSTİNAF SEBEPLERİMİZ

 

A. USULE İLİŞKİN İSTİNAF SEBEPLERİMİZ

 

1. Tevsi-i Tahkikat Taleplerimizi Reddi Hukuka Aykırı Bir Şekilde Reddolunmuştur

 

Silivri ACM gerekçeli kararında mağdur .............. ve katılan ...................'de meydana gelen yaralanmalara ilişkin "...Katılan ................., maktul ............... ve arkadaşları ile sanıklar ......................, ..................... ve .................... arasında başlayan kavga sırasında, sanık ..................'nın kavga ortamının yarattığı kargaşadan istifade etmek suretiyle olay yerini gösterir kamera görüntülerinden ve 15/03/2022 tarihli CD çözümleme raporlarından, sanığın soruşturma evresindeki ikrarından açıkça anlaşıldığı şekilde sol arka pantolon cebinden çıkarmış olduğu bıçağı/çakıyı sanık .......................'ya sapladığı, yine aynı kamera görüntülerinden sanığın tek bir saplama hareketinde bulunduğu anlaşılmakta...

 

...Sanık .....................'nın .....................'ya yönelik eylemleri açısından yapılan değerlendirmede, sanığın kavga edilen yere yaklaştığı anı gösteren kamera görüntülerinde, sağ elinde parlak, sivri ve bıçak olduğu noktasında tereddüt bulunmayan bir cisim tuttuğu,  o sırada elinde bulunan bıçağı gören ..................'un kendisini engelleme girişimlerine rağmen ilerlemeye devam ettiği ve ............................'nın sağ tarafından olacak şekilde, yanına yaklaştığında, ................, B..................'in engelleme girişimlerine rağmen karın bölgesine doğru iki bıçak darbesi savurduğu..." şeklindeki kabule yer vererek:

 

- Sanık .......'ın ilk kavga sırasında mağdur ...................'a yönelik tek bir saplama hareketinde bulunduğuna; 

 

- İlk kavga sırasında katılan ..................'ye yönelik sanık A...... tarafından herhangi bir hamle yapılmadığına;

 

- Katılan ......................'de meydana gelen kesici delici alet yaralanmalarının her ikisinin de ikinci kavga sırasında sanık .......'ın iki bıçak darbesi savurması sonrasında meydana geldiğine;

 

hükmetmiştir.

 

Kovuşturma sırasında ATK Adli Bilişim İhtisas Dairesi Ses ve Görüntü İnceleme Dairesi tarafından olaya ilişkin güvenlik kamerası görüntülerinin iyileştirilmesi üzerine Adli Görüntüleme ve Ses İnceleme Uzmanınca yapılan inceleme sonucunda tanzim edilen bilirkişi raporunda da (Bilirkişi Raporu sf. 12, 13 ve 14) sanık A.......'ın mağdur .............'ı ilk kavgada katılan ............................'yi ise ikinci kavga sırasında bıçakladığı tespit olunmasına rağmen katılan .........................'deki ikinci bıçak yarasına dair herhangi bir tespitte bulunulmamıştır.

 

Bununla birlikte tarafımızdan 5271 s. CMK m. 67/6 kapsamında alınarak dosyaya sunulan 20.09.2021 tarihli uzman mütalaasında [Uzman Mütalaası sf. 36, 37 ve 39]: sanık .......'ın katılan .....................'yi ilk kavga sırasında bir kez bıçakladığı, ilk kavganın devamında sanık ....... tarafından mağdur .....................'ın bulunduğu bölgeye doğru bıçaklama eylemi ile uyumlu bir şekilde salladığı, katılan ...........................'de meydana gelen ikinci yaralanmanın yine sanık ....... tarafından ikinci kavga sırasındaki bıçaklanma neticesinde oluştuğu tespitinde bulunulmuştur.

 

Bilirkişi raporuna karşı sunulan 21.03.2022 tarihli dilekçede ve duruşmada, bu hususta eksiklik bulunduğu ve ilk olayın gerçekleştiği âna ilişkin 16:11:47 - 16:11:57 aralığının yeniden incelenmesi talep olunmuştur. 

 

Bu aralıkta yer alan görüntüler, uzman olmayan bir kişi tarafından dahi yavaşlatılarak dikkatli bir şekilde incelendiğinde, sanık .......'ın kargaşa ortamından faydalanarak ve müvekkil .................'in göremeyeceği bir şekilde katılan ..................'ye doğru bıçakla hamle yaptığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, tarafımızdan sunulan uzman mütalaasında da iyileştirilen görüntüler üzerinden bu husus ortaya konulmuştur. 

 

Kaldı ki; katılan ...................'nin bıçaklandığı ânı yakın plandan gösteren NET kamera görüntüsünde, katılanın sanık ............. tarafından 1 KEZ bıçaklandığı çok açık bir biçimde görülmekte ve bilirkişi incelemesinde de bu şekilde tespit yapılmakta iken, Silivri ACM'nin, hiçbir somut delile dayanmaksızın ve dosyadaki resmi bilirkişi raporu ve uzman mütalaasının hilafına katılan ......................'nin ikinci olayda "iki kez" bıçaklandığını kabulü hukuka ve usule aykırıdır. Mahkemece, somut delillerle çelişen bir kabul ortaya konulmuştur. 

 

Açıklanan sebeplerle, yargılama konusu olay ve müvekkilin ceza sorumluluğu bakımından önem taşıyan esaslı bir hususta maddi gerçek ortaya çıkarılmamış, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme neticesinde karar verilmiştir.

 

 

 

2. Müvekkil Lehine Olan Deliller Dikkate Alınmamış ve Bu Delillerin Neden Dikkate Alınmadığı Hususunda İkna Edici Bir Gerekçeye Yer Verilmemiş, Gerekçeli Karar Hakkı İhlal Edilmiştir

 

Tarafımızdan sunulan ve Yargıtay'ın istikrarlı uygulaması kapsamında detaylandırılan esas hakkındaki savunmamızda:

 

- Ani başlayan kavga ortamında müvekkilin asıl fail ....... ile fikir birlikteliği kurmasının mümkün olmadığı, asıl failin bıçaklama eylemini çok kısa bir zaman diliminde ve kargaşa ortamında gerçekleştirdiği ve müvekkilin bu eylemi görmesinin mümkün olmadığı;

 

- Müvekkilin mağdur ............. tarafından tokat atılması üzerine başlayan kavga nedeni hakkında taraf olmadığı ve tokat atılıncaya kadar da olayı sadece "seyrettiği";

 

- Müvekkile karşı da tekme ve tokat atılması üzerine müvekkilin kavgaya dahil olduğu;

 

- Müvekkilin katılan .......................'nin bıçaklandığı sırada diğer tarafta olduğu ve .......'ın bu mağdura yönelik eylemi bakımından hiçbir fiil hakimiyetinin bulunmadığı ve fikir birlikteliğinin de söz konusu olmadığı, müvekkilin bu eylemi görmesinin dahi mümkün olmadığı;

 

- Müvekkilin elinde veya üzerinde kesici- delici alet bulunmadığı ve sanık .......'ın -olay öncesinde- üzerinde bıçak bulunduğunu bilmediği ve olay sırasında da sanığın bıçak kullandığını görmesinin mümkün olmadığı;

 

- Müvekkilin mağdurun ve katılanın bıçaklandığını bildiğine, gördüğüne dair bir tanık anlatımı veya emare (kan izi vs.) bulunmadığı,

 

- Müvekkilin, katılan ..................'nin bıçaklandığını duyduğu anda kavgaya son verip olay yerinden ayrıldığı;

 

Somut ve olgusal dayanakları ile ve tartışılan delillerle bir bütün olarak değerlendirilip açıklandığı halde, müvekkil lehine sübut bulan bu hususlarda herhangi tartışma yapılmamış ve bu hususlara (müvekkil lehine olan bu delillere) neden itibar olunmadığı hususunda herhangi bir gerekçeye yer verilmemiştir. 

 

Açıklanan sebeplerle, CMK m. 230/1-b hükmüne aykırı bir şekilde, müvekkil lehine olan ve Mahkemece değerlendirme dışı tutularak "zımnen reddolunan" bu delillerin neden reddolunduğuna ve savunmalarımıza neden itibar olunmadığına dair somut ve ikna edici bir gerekçeye yer verilmeksizin tesis olunan hüküm, gerekçeli karar (adil yargılanma) hakkını ihlal etmektedir.

 

 

 

B. ESASA İLİŞKİN İSTİNAF SEBEPLERİMİZ

 

 

 

1. Sanık ..................'nın Arbede Esnasında, Cebinden Çıkardığı Bıçağı Maktul ....................'a Sapladığı (ve Sıyrılarak Geri Çekildiği) Kabul Edildiği Halde Ani Gelişen Bu Olayda Müvekkilin Fikir ve Eylem Birliği Bulunmadığı Açık İken Müvekkil Sanık ............'ın Eylemine "Yardım Eden Olarak" Cezalandırılmıştır

 

Dosyada mevcut bulunan kamera görüntülerine göre yargılama konusu olay, kısa aralıklarla (1-2 dakika kadar arayla) gerçekleşen, iki taraflı ve iki taraftan da çok sayıda kişinin karşılıklı olarak birbirine tekme ve yumrukla vurduğu bir olaydır. 

 

Müvekkil ile hiçbir ilgisi bulunmayan ve müvekkilin müdahil olmadığı sözlü tartışma ile başlayan ve mağdur ..........'ın, sanık .........'a tokat atmasıyla kavgaya dönüşen olay bakımından, müvekkilin bu aşama öncesinde öldürme veya yaralama kastının (diğer sanık ...... ile fikir birliğinin) bulunmadığı açıktır. 

 

Kamera görüntülerine yansıyan ilk olay sırasında, tarafların birbirine karşılıklı olarak tekme ve yumrukla saldırması nedeniyle, sanık, tanık ve katılanın anlatımlarında belirtildiği şekliyle, bir karambol ve kargaşanın yaşandığı açıktır. Nitekim Silivri ACM tarafından (gerekçeli karar s. 90), sanık ..........'ın "kargaşadan istifade etmek suretiyle" eylemini gerçekleştirdiği kabul edilmiştir. 

 

İlk derece mahkemesince, bu olay bakımından bir yandan sanık (asıl fail) ...............'ın "kargaşadan istifade etmek" suretiyle eylemini gerçekleştirdiği kabul edilirken, hiçbir delile dayanmaksızın, müvekkilin "sırf bu kavgaya taraf olması" dikkate alınarak bu eylem yönünden fikir ve eylem birlikteliği içerisinde hareket ettiğini kabul etmesi kendi içerisinde dahi çelişkilidir. 

 

Açıklanan sebeplerle müvekkilin, mağdur ..............'ın bıçaklandığı (ve kamera görüntülerine göre de katılan ............'ın ilk bıçak darbesi aldığı) ilk olay bakımından diğer sanık (asıl fail) ............ ile fikir ve eylem birlikteliği içerisinde hareket ettiğini gösteren somut bir delil bulunmadığı gibi kargaşa ortamından faydalanan ve geri planda olayı izleyip cebinden çıkardığı bıçakla doğrudan katılana ve mağdura hamle yapan asıl failin (sanık ...............'ın) eyleminin gerçekleştirilme biçimi (bütün bu eylemlerinin 10-12 saniye içerisinde ve kargaşa ortamında işlendiği) dikkate alındığında, müvekkilin bu sanık ile fikir birlikteliği kurabileceği kadar bir zaman da mevcut değildir. 

 

 

 

2. Müvekkil Katılan ..................'nin Bulunduğu Bölümde Olmadığı ve Asıl Fail ................'nın Eylemi Bakımından Bir Katkısı Bulunmadığı Halde Bu Eylem Bakımından da Yardım Eden Olarak Cezalandırılmıştır

 

Kamera görüntülerine yansıyan ilk kavgadan sonra tarafların birbirinden kesin olarak ayrılmaları sonrasında (1-2 dakika sonra), tarafların karşılıklı olarak birbirlerine sözlü olarak sataşması ve el kol hareketi yapması sonrasında ikinci kavga başlamış ve bu kavga yakın plan ve net kamera görüntülerinin bulunduğu bölümde meydana gelmiştir. 

 

Yakın plan ve net kamera görüntüsü ile sabit olan ikinci olayın "oluşu", Silivri ACM tarafından şu şekilde kabul edilmiştir:

 

"Kavga sırasında, sahilin kum zemininde ................................ ve ...........'in maktul ........................'ya tekme ve yumrukla saldırdığı sanık ......................'ın ise aynı noktadakı beton zeminde katılna .................'a yumruklarla saldırdığı, sanıklardan kısa bir süre sonra kavganın bulunduğu yöne doğru, elinde bıçak olduğu açıkça anlaşılan bir cisim olduğu halde gelen ..................'nın ise, kendisine engel olmayan çalışan .......................'a rağmen, .....................'nın sol tarafından yanına doğru yaklaşarak, katılanı karın bölgesinden iki farklı darbe vurmak suretiyle bıçakladığı..."

 

Öncelikle belirtmek gerekir ki; sanık ............'ın bu bölgede katılan ..................'ye TEK BIÇAK DARBESİ gerçekleştirdiği, anlaşılması uzmanlık gerektirmeyen kamera görüntüleriyle sabit olduğu halde (ve ayrıca bu husus bilirkişi raporu ile de ortaya konulduğu halde), Silivri ACM'nin bu delillerle çelişir şekilde, bu bölgede sanık ...........'ın iki bıçak darbesi gerçekleştirdiğinin kabul edilmesi maddi gerçekliğe aykırıdır. 

 

Sanık (asıl fail) ............. tarafından, katılan ...................'ye karşı bıçaklı eylem gerçekleştirildiği sırada müvekkil, sahilin deniz kısmındaki cereyan eden kavga ortamında bulunmaktadır. 

 

Sanık ............'ın katılan ................'ye yönelik eylemini "arkadan gelerek" gerçekleştirdiği, bu sırada müvekkilin uzakta olduğu ve sanık ............'ın eylemi üzerinde fikir ve eylem birlikteliği teşkil edecek şekilde aktif veya pasif bir katkısının bulunmadığı açık iken, bu eylem yönünden müvekkilin yardım eden sıfatıyla sorumlu tutulması maddi gerçekliğe aykırıdır. Müvekkilin bu eyleme aktif veya pasif katkıda bulunduğu hususunda hiçbir somut delil bulunmadığı gibi bu eyleme katkısının bulunmadığını gösteren yakın plan ve net kamera görüntüsü bulunmaktadır. 

 

Açıklanan sebeplerle, müvekkilin katılan ....................'nin bıçaklandığı olay bakımından asıl fail (sanık .......) tarafından gerçekleştirilen eylem yönünden fikir ve eylem birlikteliğinin bulunmadığı bu eyleme aktif veya pasif bir katkısının bulunmadığı yakın plan kamera görüntüsüyle sabit olup, müvekkilin bu eyleme iştirak ettiğini kabul eden Silivri ACM'nin -maddi delillerle çelişen kabulünde- ve mahkumiyet kararında isabet bulunmamaktadır.

 

 

3. Katılanın Yaralandığını Gören Kişiler Tarafından "Kan Var" Şeklinde Nida Edilmesi Üzerine Kavganın Sona Erdiği ve Sanıkların Olay Yerinden -Kendiliğinden- Uzaklaştığı Kabul Edildiği Halde, Müvekkil Yönünden Öldürme Kastının Varlığı Kabul Edilmiştir

 

Yargılama konusu olaya ilişkin olarak dosyada mevcut bulunan kamera görüntüleriyle tanık beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, müvekkilin katılan ........................'nin bıçaklandığı biçimindeki sesleri duyması üzerine eylemine son verdiği ve bu ân öncesinde de mağdurun ve katılanın bıçaklandığını görmediği biçimindeki savunmasının aksini gösteren hiçbir delil mevcut değildir.

 

Kaldı ki; kamera görüntüleri ve görüntü çözümlerine ilişkin raporlar incelendiğinde, mağdur .................'ın bıçaklandığından kendisinin dahi haberinin olmadığı, giysilerinde kan vs. bulunmadığı (tanıkların da bu tür bir emareyi görmediği) ve kamera görüntülerinden anlaşılan bıçaklanma ânı sonrasında da aktif kavgaya  devam ettiği nazara alındığında, müvekkilin mağdurun bıçaklandığını bilmediği yönündeki savunması gerçektir. 

 

Mağdur .....................'nin ise ilk bıçak yarasının farkında olmadığı, ikinci olay sırasındaki (ikinci) bıçaklanmayı ise fark ettiği, bu sırada tanıkların bağırması üzerine olay yerindeki herkesi ve 8-10 metre ötede diğer kavgaya müdahil olan müvekkil E...................'in bu sesleri duyduğu ve derhal kavgaya son verip katılan ........................'nin bulunduğu yöne baktığı ve olayı algılayıp hemen olay yerinden uzaklaştığı açıktır. 

 

Açıklanan sebeplerle, müvekkilin mağdurun ve katılanın bıçaklandığına dair bir emareyi görmediği (bu hususun tanık beyanları ile doğrulandığı), katılan Metehan Vehbi'nin bıçaklandığına dair sesleri duyduğu anda da eylemini "derhal" sonlandırarak olay yerinden uzaklaştığı nazara alındığında, müvekkilin "olay sırasındaki" eylemlerinin mağduru ve katılanı öldürmek konusunda bir kastının olmadığını veya suça iştirak iradesinin mevcut olmadığını gösterdiği halde, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme nedeniyle müvekkilin atılı suçlara iştirak (yardım) ettiğinin kabulü hukuka ve usule aykırıdır. 

 

 

 

4. Mahkemece ........'in Müvekkile (ve .........................) ..............'ın Kendisine Karşı Olan Davranışından Dolayı Duyduğu Rahatsızlıktan Ötürü .............'la Konuşmaya Gideceğini Söylediğinin Kabul Edilmesi Dosya Kapsamındaki Maddi Delillerle Örtüşmemektedir

 

Silivri ACM, sanık ............'in müvekkile, ................ ile omuz atma meselesini konuşmak için gideceğini söylediği kabul edilmiş ve müvekkilin atılı suçlara iştirak (pasif iştirak) iradesini de bu kabule dayandırmıştır.

 

Dosya kapsamında yer alan kamera görüntüsünden ve tarafımızdan kovuşturma aşamasında sunulan görüntü kayıtlarından (Kamera görüntülerinden çıktı alınan fotoğraflardan) anlaşılacağı üzere, sanıklar ............ ve .............. ile mağdur ve katılan arasındaki konuşmalar veya karşılıklı gidip gelmeler bakımından MÜVEKKİLİN BİR EYLEMİ BULUNMAMAKTADIR. Müvekkil bu eylemleri, SADECE (deniz kenarında ayakta dikilerek) İZLEMİŞTİR. 

 

Müvekkilin, mağdurun tokat atmasıyla kavgaya dönüşünceye kadar bu eylemleri SADECE İZLEDİĞİ hem kamera görüntüleriyle hem de duruşmada tanık olarak dinlenen  ...........................'in beyanları ile sabittir. 

 

Silivri ACM, dosyadaki maddi delillerle çelişir şekilde, müvekkilin katılanla ve mağdurla konuşmak için diğer sanıkların yanına gittiğini kabul etmiş ve müvekkili yardım eden olarak sorumlu tutmuştur. Oysa, müvekkilin bu türden bir eyleminin olmadığı SABİTTİR. 

 

Açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesinin müvekkilin yardım eden olarak sorumlu tutmasına dayanak olarak gösterdiği eylemin gerçekte mevcut olmaması nedeniyle, müvekkilin mahkumiyetinin delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesinden kaynaklandığı açıktır. 

 

 

 

5. Müvekkilin "Âni Gelişen Kavga Ortamında Arkadaş Olması İtibariyle Dayanışma İçerisinde Hareket Ettiği" Kabul Edilerek Yardım Etmeden Dolayı Cezalandırılmıştır

 

Silivri ACM tarafından, yargılama konusu olay "ani gelişen kavga ortamı" olarak tanımlandığı halde, müvekkilin asıl fail (..........) ile fikir ve eylem birlikteliği içerisinde hareket ettiği hususunda somut bir delil mevcut olmaksızın, sadece kavga eden taraflardan birisi içerisinde bulunması ve kavgaya müdahil olması yardım etme olarak kabul edilmiştir.

 

Esas hakkındaki savunmamızda da belirttiğimiz üzere, Yargıtay'ın istikrarlı uygulamasında, sırf kavgaya taraf olmak veya arkadaşlarıyla dayanışma içerisinde kavga eden bir tarafta yer almak, iştirak hükümlerinin uygulanması için yeterli değildir.

 

Yargıtay'a göre faillerin; "ani gelişen kavga ortamında sanık ve suça sürüklenen çocukların arkadaş olmaları itibariyle dayanışma içinde hareket et[meleri]" de müşterek faillik olarak değerlendirilemez [Yargıtay 1. CD., 14.10.2019 tarih, E. 2019/2369, K. 2019/4315; Yargıtay 1. CD., 25.02.2019 tarih, E. 2018/5791, K. 2019/1071, www.yargitay.gov.tr].

 

Müvekkilin, asıl failin (sanık ............'ın) elinde bıçak olduğunu bilmeksizin ve mağdur ile katılanın bıçaklandığı hususunda bir bilgiye sahip olmaksızın, ANİDEN karşılıklı kavgaya dönüşen ve KENDİSİNİN DE YUMRUK DARBESİYLE YARALANDIĞI olayda, kavgaya müdahil olması ve karşı tarafa yönelik darp ve cebir teşkil eden eylemlerde bulunması, asıl failin eyleminden bağımsız bir eylem olup, bu şekilde cereyan eden eylem bakımından iştirak hükümlerinin uygulanabilmesi mümkün değildir. 

 

Açıklanan sebeplerle, ani gelişen kavga ortamında, müvekkilin sadece kavga eden taraf içerisinde yer alması (ve KENDİSİNE VURAN KİŞİLERLE YUMRUKLAŞMASI) nedeniyle, asıl failin eylemine yardım ettiğinin kabulü hukuka ve usule aykırı olup, yerleşik Yargıtay kararlarıyla da uyumlu bir kabul değildir. 

 

 

 

6. Müvekkilin "Kavgaya Dahil Olarak Oluşmasına Katkı Sağladığı Kargaşa Ortamıyla Sanık ............'ın Eylemini Gerçekleştirmesi İçin Uygun Bir Ortam Oluşturduğu ve Mağduru Sanık ..................'a Karşı Savunmasız Bir Duruma Getirdiği" Kabul Edilerek Yardım Etmeden Dolayı Cezalandırılmıştır

 

Yukarıda da izah olunduğu üzere, TCK m. 37 vd. hükümlerinin uygulanabilmesi için müvekkilin asıl fail ile olay öncesinde veya en geç olay sırasında fikir birlikteliğinin ve asıl failin eylemine bir katkısının (eylem birlikteliğinin) bulunması gerekmektedir. 

 

Karşılıklı ve ani gelişen kavga ortamında, herkesin bir başkasına vurduğu ve kargaşa nedeniyle kimin kime vurduğunun dahi belli olmadığı (hatta kargaşa sırasında katılan ........................'nin dahi abisi mağdur ..............'a vurduğu) açık olan kavga ortamında, müvekkilin asıl fail ........... ile fikir ve eylem birlikteliği içerisinde hareket ettiği ve asıl failin eylemi için uygun ortam oluşturduğunun kabulü hukuka ve usule aykırıdır. 

 

İlk derece mahkemesinin kabulünün isabetli olabilmesi için, müvekkilin ASIL FAİLİN EYLEMİNİ BİLEREK, mağdura müdahale etmesi ve uygun ortam oluşturması gerekmektedir. Oysa, mağdurun bıçaklandığı ilk olayda -kamera görüntülerine net bir şekilde yansıdığı üzere- asıl failin olayı geriden izlediği, kargaşadan faydalanarak ve ani bir kararla çok kısa bir zaman diliminde bıçaklama eylemini gerçekleştirdiği açıktır. Yine, ikinci olay bakımından(yakın plan kamera görüntüsüne yansıyan, katılan Metehan Vehbi'nin bıçaklandığı olay bakımından), müvekkilin asıl fail ile aynı yerde dahi bulunmadığı ve asıl faile uygun ortam sağlama biçiminde bir eyleminin mevcut olmadığı çok açıktır. 

 

Açıklanan sebeplerle, müvekkilin  "kavgaya dahil olarak oluşmasına katkı sağladığı kargaşa ortamıyla sanık .......'ın eylemini gerçekleştirmesi için uygun bir ortam oluşturduğu ve mağduru sanık .......'a karşı savunmasız bir duruma getirdiği" biçimindeki kabul, maddi delillerle çelişmekte ve müvekkil yönünden herhangi bir somut delile dayanmaksızın VARSAYIMA DAYALI OLARAK birlikte suç işleme kararının bulunduğunu kabul ettiğinden, hukuka ve usule aykırıdır. 

 

 

 

7. Sanık ............'ın Kalabalıktan Güç Aldığı ve Müvekkilin de Bu Kalabalık İçerisinde Yer Aldığı Gerekçesiyle Yardım Etmeden Dolayı Ceza Tesis Olunmuştur

 

Silivri ACM tarafından sanık ..............'ın müvekkilin de içerisinde bulunduğu kalabalıktan güç aldığı ve eylemlerini aldığı bu güç ile gerçekleştirdiği gerekçesine yer verilerek aralarında müvekkilin de yer aldığı kalabalığın sanık .................'a eylemleri gerçekleştirmek için -bilinçli olarak- uygun ortam ve imkan sağlayarak silahla öldürme ve yaralama eylemlerine yardım eden olarak iştirak ettiği kabul edilmiştir.

 

Silivri ACM tarafından oluşturulan bu gerekçe ve bu gerekçeden çıkan sonuç dosya kapsamındaki maddi delillerle uyuşmamaktadır.

 

Dosya kapsamındaki kamera kayıtlarından ve kamera kayıtlarının değerlendirilmesine ilişkin bilirkişi raporu ile tarafımızdan sunulan bilimsel mütalaadan da açıkça anlaşıldığı üzere taraflar arasındaki hem ilk kavgada hem de ikinci kavgada müvekkilin kendisine karşı yönelen tekme ve yumruk eylemlerine yine tekme ve yumrukla karşılık verdiği, katılan ve mağdurun bulunduğu grubun sanık ...............'a yönelik herhangi bir eyleminin bulunmadığı buna rağmen sanık .......'ın kalabalıktan güç alarak (veya müvekkil ile dayanışmasından) değil fırsat kollayarak bıçaklama eylemlerini gerçekleştirdiği açıktır.

 

Yukarıda ve esas hakkındaki savunmamızda da yer verdiğimiz üzere çok taraflı kavgalarda sırf kavgaya taraf olmak veya arkadaşlarıyla dayanışma içerisinde kavga eden bir tarafta yer almak, iştirak hükümlerinin uygulanması için yeterli değildir. Müvekkil ile asıl fail arasında fikir birlikteliği mevcut olmadığı için müvekkilin yardım etme kapsamında sorumlu tutulabilmesi mümkün değildir.

 

Açıklanan sebeplerle, asıl fail ...........'ın kamera kayıtlarına yansıyan ve fırsat kollanarak "müvekkilden bağımsız bir şekilde gerçekleştirilen" eylemlerinin ve olayın mahiyetinin hatalı değerlendirmesi nedeniyle iştirak müessesesinin yasal ve zorunlu şartı olan "fikir birliği"nin (ortak suç işleme kararının) mevcut olmadığı açık olan yargılama konusu olay bakımından müvekkil hakkında yardım etmeden dolayı mahkumiyet hükmü tesis olunması hukuka ve usule aykırıdır. 

 

 

 

8. Müvekkilin "Kavga Ortamında Darbettiği Kişinin Ağır Bir Şekilde Yaralanabileceğini ve Hatta Yaralanmanın Ölümle Sonuçlanabileceğini Öngörebilecek Durumda Olduğu" Kabul Edilerek, .......'da Bıçak Olduğunu Görmesine ve .......'ın Eylemi Bakımından Zımni Bir "Kabullenme" Gösterdiği Kabul Edilerek Hukuki Konumu "Yardım Etme" Olarak Değerlendirilmiştir.

 

Silivri ACM gerekçeli kararında müvekkilin kavga ortamında darbettiği kişinin ağır bir şekilde yaralanabileceğini ve hatta yaralanmanın ölümle sonuçlanabileceğini öngörebilecek durumda olduğunu; sanık .............'da bıçak olduğunu görmesi dolayısıyla da .......'ın bıçaklama eylemleri bakımından zımni bir kabullenme gösterdiğini kabul etmiştir.

 

 

 

Yargılama konusu olaya bakıldığında olayın, mağdur .................'ın tokat atması sonrasında ANİDEN kavgaya dönüştüğü ve her iki grubun birbirine tekme ve yumruklarla vurduğu açıktır. 

 

Kavganın tekme ve yumruklarla devam ettiği sırada mağdur ve katılanın bıçaklandığını bilmeyen müvekkilin, karşı tarafın tekme ve yumruk eylemlerine aynı şekilde tekme ve yumrukla karşılık verdiği eylemleri bakımından mağdur veya katılanın "ağır yaralanabileceğini" ve "yaralanmanın ölümle sonuçlanabileceğini" bilmesi ya da öngörebilmesi objektif olarak mümkün değildir.

 

Silivri ACM tarafından müvekkilin sanık ............'ın elinde bıçak olduğunu gördüğü ve sanık ............'ın eylemleri bakımından zımni bir kabullenme gösterdiği kabul edilmesine rağmen müvekkilin olay öncesinde ve olay sırasında sanık ................'ın elinde/ üzerinde bıçak olduğunu bilmediği; yine mağdur ve katılanın bıçaklanmalarını bilmeden eylemlerine devam ettiği; katılan ..................'nin bıçaklandığını öğrendiği an eylemlerine son vererek olay yerinden uzaklaştığı ortadadır.

 

Kovuşturma aşamasında dinlenen, mağdur .............'ın bıçaklandığı ilk kavganın olduğu yere 3-5 metre mesafede bulunan  ve aktif kavga içerisinde yer almamaları dolayısıyla da olay heyecanı bulunmayan tanıklar............................................. de sanık ............'ın bıçak çıkardığı ve mağdur ...............'ın bıçaklandığı anı görmediklerini beyan etmiştir.

 

Yine kovuşturma aşamasında dinlenen ve kamera kayıtlarında da görüldüğü üzere mağdur ..............'ı bıçaklandığı göğüs bölgesinden kavrayarak ilk kavga yerinden uzaklaştıran ve ikinci kavgada üzerine kapaklandığını söyleyen .................... dahil diğer tanıkların tamamı mağdur ..................'ın bıçaklandığını fark etmediklerini, giysileri üzerinde kan lekesi görmediklerini; ...................'ın bıçaklandığını ancak her iki kavga sona erip mağdur yere düştüğünde t-shirtünü sıyırdıktan sonra anladıklarını beyan etmiştir.

 

Tanıkların beyanı müvekkilin katılan ........................'nin bıçaklandığını öğrendikten sonra eylemine son vererek olay yerinden uzaklaştığı dosyadaki kamera görüntüleri ile de doğrulandığı halde müvekkilin sanık ............'da bıçak olduğunu bildiği ve bıçakla yaralanmalar bakımından zımni bir kabullenme gösterdiği yönündeki varsayıma dayanılarak hüküm tesis edilmesi hukuka ve usule aykırıdır.

 

Kaldı ki; yargılama konusu olay bakımından müvekkilin mağdurda ve katılanda meydana gelen neticeler bakımından, bu neticeleri "kabullendiği"nin kabul edilmesi iştirak kurumunun mahiyetine de uygun düşmemektedir. İştirak hükümlerinin uygulanabilmesi için kabullenme değil, belli bir suç konusunda ANLAŞMA esastır. Dolayısıyla, varsayıma dayanan ve maddi delillerle çelişen "kabullenme"nin mevcut olduğundan bahisle müvekkil hakkında iştirak hükümlerinin uygulanabilmesi mümkün değildir. 

 

Ayrıca belirtmek gerekir ki, ilk derece mahkemesince müvekkilin suç kastının mevcudiyeti "ZIMNİ KABUL"den hareketle açıklanmıştır. Oysa, suçun manevi unsurunun zımni kabulden hareketle izah olunabilmesi mümkün değildir. Zira manevi unsur, kesin olarak ispatı gereken bir unsurdur. Müvekkilin öldürme kastı açık ve kesin bir şekilde ispat olunmaksızın, "zımni kabulünün bulunduğu"ndan bahisle cezalandırılması, ilk derece mahkemesinin suçun manevi unsurunun sübut bulmadığı halde mahkumiyet kararı verdiğini ortaya koymaktadır.

 

 

 

İlk derece mahkemesince, iştirak müessesinin "birlikte/ ortak suç işleme" kararı unsuru ile olası kastın "kabullenme" unsurları birbirine karıştırılmış ve varsayım yoluyla ve olayın maddi koşulları zorlanmak suretiyle -maddi delillerle çelişecek şekilde- müvekkil hakkında iştirak hükümleri uygulanmıştır.

 

Açıklanan sebeplerle, müvekkil hakkında asıl fail ile birlikte suç işleme kararının bulunmadığını gösteren lehe deliller bulunduğu halde, bu -maddi delillerle çelişecek şekilde- mağdurda ve katılanda meydana gelen neticelerin kabullenildiğinde bahisle iştirak (yardım etme) hükümlerinin uygulanması hukuk ve usule aykırı olup, eksik ve hatalı hukuki değerlendirme sonucunda mahkumiyet kararı tesis olunmuştur. 

 

 

 

9. Müvekkil Lehine Haksız Tahrik Hükümlerinin Uygulanması İçin Yasal Koşullar Bulunduğu Halde Haksız Tahrik İndirimi Yapılmayarak Fazla Ceza Tayin Edilmiştir

 

İlk derece mahkemesince "maktul ................'nın kamera görüntülerinde tespit edilen sanık ...................'a tokat atma eyleminden sonra kavgaya dönüştüğü ve tarafların birbirine vurmaya başladığı" kabul edilmiş ancak müvekkil hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanmamıştır. 

 

Yargılama konusu olaya ilişkin kamera görüntüleri incelendiğinde, sözlü münakaşayı kavgaya dönüştüren eylem, mağdurun sanıklardan ................'a TOKAT ATMASIDIR. Bu husus bilirkişi raporuyla sabittir. 

 

İlk derece mahkemesinin, MÜVEKKİLİN YER ALMADIĞI ve sadece deniz kenarından İZLEDİĞİ, diğer sanıklar ve mağdur ile katılan ve arkadaşlarının karşılıklı gidip gelmeleri, konuşmaları ve gerilmelerinin, haksız eylem olarak kabul edilmesi hukuka aykırıdır. 

 

Mahkemenin bu kabulü dahi kendi içerisinde hatalıdır. Zira, -müvekkil dışındaki- diğer sanıkların omuz atma meselesini konuşmak için gitmeleri -haksız/ hukuka aykırı eylem- olarak dahi kabul edilemez. 

 

Müvekkil, tokat olayına ve karşılıklı fiili kavgaya kadar HİÇBİR EYLEMDE BULUNMAMIŞ, konuşmak için mağdurun ve katılanın yanına gitmemiştir. Müvekkil, kendisine saldırılması (ve doktor raporlarıyla ispat olunduğu üzere yaralanması) üzerine karşı tarafa yönelik eylemde bulunmuştur. 

 

İlk derece mahkemesince, müvekkilin arkadaşlarının omuz atma meselesi nedeniyle karşı tarafa (mağdurun ve katılanın bulunduğu yöne) gitmesi, müvekkil ALEYHİNE haksız tahrik hükümlerinin uygulanmaması için gerekçe yapılmıştır. 

 

Ayrıca, ilk omuz atan veya çarpan kişi katılan ................. olduğu halde, ilk derece mahkemesince HATALI BİR ŞEKİLDE, omuz atan kişinin ............... olduğu kabul edilerek esaslı bir hataya düşülmüştür (Gerekçeli karar, s. 93). 

 

Yargıtay'ın bu tür olaylar bakımından, ilk -hukuki anlamda ve belli bir ağırlığa ulaşmış- haksız eylemin kesin olarak tespit olunamadığı hallerde, her iki taraf bakımından da -alt sınırdan- haksız tahrik hükümlerini benimsediği uygulama istikrar kazanmıştır. 

 

Yargıtay'ın yargılama konusu olayla benzer mahiyetteki bir karşılıklı kavgaya ilişkin kararında: "Tarafların olay günü gittikleri AVM'nin kapalı otoparkında, mağdur ...'ın aracını park ederken sanık ...'ın eşi tanık ...'in aracından inmesi ve mağdur ...'ın da aracının arka sağ kapısını duvara sürtmesi meselesinden çıkan tartışma sonrası mağdurun yaralandığı olayda, olayın başlangıcı ve gelişimi hususunda taraflar arasında farklı beyanlar bulunduğu görüldüğünden, olayın çıkış sebebi ve gelişimi üzerinde durularak ilk haksız hareketin kimden geldiğinin tespitine çalışılması; bunun mümkün olmaması halinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.10.2002 tarih ve 2002/4 - 238 Esas - 367 Sayılı Kararı uyarınca ve bu kararla uyumlu Ceza Dairelerinin yerleşmiş ve süreklilik gösteren kararlarında kabul edildiği üzere, ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığı şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenemediğinde, şüpheli kalan bu halin sanık lehine 5237 Sayılı TCK'nin 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin asgari seviyede (1/4) oranında uygulanmasını gerektirip gerektirmediğinin tartışmasız bırakılması" hukuka aykırı görülmüştür [Yargıtay 1. CD., 17.02.2021 tarih, E. 2021/923, K. 2021/1642, www.yargitay.gov.tr]. 

 

İlk derece mahkemesinin, mağdurun hakaret ederek karşı tarafa ÜZERİNDEKİ GİYSİYİ ÇIKARIP hızla gitmesi, sözlü münakaşayı TOKAT ATARAK ileriye taşıması bir haksızlık olarak görülmeyip, sadece müvekkilin arkadaşlarının konuşmak için mağdurun ve katılanın bulunduğu yere gitmesi haksızlık sayılmıştır.

 

Açıklanan sebeplerle, omuz atma meselesiyle hiçbir ilgisi bulunmayan ve mağdur tarafından tokat atılıncaya kadar herhangi bir eylemi bulunmayan, kendisine saldırılması üzerine karşılık veren ve bu olay nedeniyle yaralanan müvekkil hakkında TCK m. 29 hükmü kapsamında haksız tahrik indirimi yapılması gerekirken, haksız tahrik hükümleri uygulanmayarak aşırı ceza tayini hukuka ve usule aykırıdır.

 

 

 

10. Müvekkil Hakkında Takdiri İndirim Sebeplerinin Uygulanmamasının Hiçbir Olgusal ve Hukuki Dayanağı Bulunmadığından, İlk Derece Mahkemesince "Keyfi" bir Şekilde Takdiri İndirim Yapılmaması Hukuka ve Usule Aykırıdır.

 

Yargılama konusu olay -olay tarihinde- henüz lise çağında bulunan sanıklar ile mağdur, katılan ve arkadaşları arasında gerçekleşen ve ani gelişen bir kavga olayıdır. Müvekkil, olaydan sonra adli kontrol ile serbest bırakılmış ve akabinde de çağrı üzerine kolluğa müracaat etmiş ve sonrasında da tutuklanmıştır. Yine, müvekkil hakkında tesis olunan cezanın, müvekkilin geleceği üzerindeki muhtemel olumsuz etkileri de tartışmasızdır. 

 

Kovuşturma aşamasında müvekkil, hiçbir delili karartmaya çalışmadığı gibi kovuşturma aşamasında dinlenen hiçbir tanığın beyanı ve toplanan hiçbir delil müvekkilin savunmasının aksini ortaya koymamıştır. Yine müvekkilin, soruşturma ve kovuşturma aşamasında dosyaya yansıyan hiçbir OLUMSUZ TAVIR VEYA DAVRANIŞI SÖZ KONUSU OLMAMIŞTIR.

 

Silivri ACM tarafından müvekkil hakkında "pişmanlık duyduğuna dair kanaat oluşmadığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına katkısının bulunmadığı" gerekçesiyle TCK m. 62 hükmü uygulanmamıştır (Gerekçeli karar s. 94). 

 

TCK m. 62/2 hükmüne göre "Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir".

 

Yargıtay’a göre de “Sanık hakkında takdiri indirime yer olmadığına karar verilirken yasal ve yeterli gerekçe gösterilmemesi bozma sebebidir" [Yargıtay 4. C.D.’nin 11.11.2009 T., 2008/4129 E., 2009/18404 K. sayılı ilamı].

 

Müvekkil defalarca, olay nedeniyle pişman olduğunu belirtmiştir. Olay nedeniyle müvekkilin üzülmediğini veya pişman olmadığını gösteren hiçbir somut olgu veya vakıa mevcut olmadığı halde, SOYUT BİR ŞEKİLDE müvekkilin pişman olmadığını kabul etmek hukuka aykırıdır. İlk derece mahkemesince, somut bir olgu veya vakıaya dayanmaksızın KEYFİ BİR ŞEKİLDE TCK m. 62 hükmü uygulanmamıştır. Yine, susma hakkının ve masumiyet karinesinin Anayasal değer taşıdığı muhakeme sisteminde, sanığın kendi mahkumiyetini hızlandırmak gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığı açık iken; olay hakkında beyanda bulunan, beyanları maddi delillerle doğrulanan, kovuşturma aşamasında toplanan deliller itibariyle durumu ağırlaşmayan müvekkil yönünden "maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına katkısı bulunmadığından" bahisle takdiri indirim uygulanmaması hukuka aykırıdır. Müvekkil YÜKÜMLÜ OLMADIĞI BİR HUSUSU YERİNE GETİRMEDİĞİNDEN BAHİSLE, takdiri indirimden yararlandırılmamıştır.

 

Kaldı ki; yargılama konusu olay, kamera görüntüsü mevcut olan ve ondan fazla tanığı olan bir olay olup, bu olay yönünden maddi gerçeğin ortaya çıkarılması hususunda müvekkilin beyanının esaslı bir kıymeti de bulunmamaktadır. 

 

Anayasa m. 38 ve CMK m. 147 hükmü kapsamında, “susma”nın sanık bakımından temel bir hak olarak düzenlendiği ve sanığın maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına katkı sağlama zorunluluğu bulunmadığı dikkate alındığında, müvekkilin "maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına katkısı bulunmadığından" bahisle TCK m. 62 hükmünün uygulanmaması bakımından haklı, yeterli ve yasal bir gerekçe olarak kabul edilemez.

 

İnkâr; hukuki yardımı gerektirmeyen, kişisel, yalın ve doğal bir savunma biçimi olduğu halde, müvekkil kendisine yüklenen eylemi büsbütün inkar da etmemiştir. Çünkü,  müvekkilin bir kısım beyanlarının/ iddialarının duruşmada dinlenen tanıkların beyanlarıyla doğrulandığı nazara alındığında, müvekkilin beyanlarının çelişkili olduğu da iddia edilemez. Müvekkilin bütün beyanları SAVUNMA HAKKI içerisindedir.

 

Nitekim Yargıtay’a göre de “sanığın suçu inkâr etmesi doğal bir savunma biçimi olduğundan, suçunu samimi bir şekilde ikrar etmemesi” takdiri indirim uygulanmamasına gerekçe yapılamaz. [Yargıtay 8. CD., 10.4.2002 tarih, E. 2001/12370, K. 2002/4917]; "suçun inkarının takdiri indirim uygulanmamasına dayanak yapılması hukuka aykırıdır" [Yargıtay CGK, T. 03/02/2009, E. 2009/4-13, K. 2009/12].

 

Açıklanan sebeplerle, yeterli ve yasal olmayan gerekçelerle, yargılama konusu olayın özellikleri, müvekkilin eylemleri, müvekkilin yaşı ve cezanın müvekkilin geleceği üzerindeki muhtemel olumsuz etkisi gözetilmeksizin, takdiri indirim sebeplerinin uygulanmaması hukuka ve usule aykırıdır. 

 

 

III. NETİCE VE TALEP

 

Yukarıda açıklanan ve Dairenizce de resen gözetilecek sebeplerle:

 

- Silivri ACM'nin (01.06.2022 tarih ve E. 2021/273, K. 2022/243 sayılı) müvekkile yüklenen eylem bakımından, suçun manevi unsuru, iştirak (yardım etme) kurumunun yasal koşulları ve takdiri indirim sebepleri yönünden, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme neticesinde tesis ettiği karar, hukuka ve usule aykırı olduğundan;

 

-  Mahkumiyet kararına konu olay bakımından duruşma açılarak ve yeniden yargılama yapılarak (davanın yeniden görülmesi suretiyle) hukuka ve usule aykırılıkların düzeltilmesini, delillerin hukuka ve usule uygun bir şekilde takdir edilmesini ve CMK m. 280/1-g hüküm kapsamında müvekkil hakkındaki hüküm kaldırılarak, yeni bir karar verilmesini;

 

- Müvekkilin mağdur ..........................'ya yönelik eylemi bakımından -şikayet yokluğu sebebiyle- düşme kararı verilmesini; katılan Metehan Vehbi KAYA'ya önelik eylemi bakımından ise TCK m. 86 ve 29 hükümlerinin uygulanması suretiyle yeni bir hüküm tesis edilmesini ve müvekkil hakkında TCK m. 62 dahil lehe olan müesseselerin uygulanmasını;

 

Saygılarımızla arz ve talep ederiz. 08.07.2022. 

 

Av. GİZEM GÜL UZUN

Sanık Müdafi

İletişime Geçin

Telefon

+90 552 402 13 28

Email

info@gizemuzunlaw.com