Yaşanan olayda erkek eş tarafından kadının kendisini aldattığını ispatlamak amacıyla yatak odasına ses kayıt cihazı yerleştiriliyor. Erkek amacına ulaşarak ses kayıtlarıyla kadının kendisini aldattığını ispatlıyor. Kadın ise izinsiz alınan ses kayıtlarının özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği nedeniyle erkekten şikayetçi oluyor ve ceza davası açılıyor. Yargıtay erkeğin ses kaydı cihazı yerleştirmesi eyleminde hukuk aykırı bir hareket olmadığına karar veriyor ve erkek eşi suçsuz buluyor.
Yargıtay Kararı
T.C. YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ
Esas : 2014/20258
Karar : 2015/2612
Tarih : 16.02.2015
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcıları tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bir olay ya da bilginin, özel hayat kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, sosyal ilişkileri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır.
Kişiye bağlı ve onun kişisel gelişimiyle ilgili olan özel hayatın gizliliği hakkı, evlilikle tamamen ortadan kalkmaz. Tarafların evli olmaları ve aynı konutu paylaşmalarından dolayı birbirlerinin kişisel eşyalarına ve özel yaşam alanına giren hususlara kolayca ulaşabilme imkanına sahip bulunmaları, eşlerin hiçbir sınır olmaksızın birbirlerini sürekli gözetleyebileceği ve denetleyebileceği şeklinde yorumlanamaz. Ancak, kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, özel hayata ait bilgileri okuma, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntüleri dinleme, izleme ya da kaydetme, kişisel verileri kaydetme, ele geçirme ve yayma eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığından da söz edilemez.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; resmi nikahlı eşi olan katılan …’ün sadakatinden kuşkulanan ve kendisini aldattığını düşünen sanık …’nın, eşiyle aralarında henüz boşanma davası açılmadığı ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Kapsamında müşterek konuttan uzaklaştırılmasına karar verildiği dönemde, katılana tahsis edilen konutun yatak odasına gizlice yerleştirdiği cihaz sayesinde, başka bir erkekle cinsel içerikli telefon görüşmesi yapan katılanın konuşmalarını dinlemek ve kaydetmek suretiyle TCK’nın 134/1. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, Ahlak ve namus kavramlarının önemsendiği bir toplumda yaşayan sanığın, kendisine ve aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırı altında ve başkaca şekilde ispatlanması mümkün olmayan bir hal içerisinde iken, gerek çocuklarının ve evlilik birliğinin devam etmesinde etkisi olabilecek aile büyüklerinin kendisine inanmamalarından dolayı katılana iftira atmadığını gösterme, gerek kaybolma olasılığı bulunan delilin muhafazasını sağlayıp, daha sonra açacağı boşanma davasına sunarak, aile içi geçimsizliğin kaynağının katılanın olumsuz tutum ve davranışları olduğunu ispatlama amacını taşıyan eylemlerinde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığı kabul edilemeyeceğinden, yerel mahkemece sanık hakkında CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraat hükmü kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiş olup, kararın gerekçesinde; tarafların evli olmaları nedeniyle ortak konut içerisindeki yatak odasının katılanın özel yaşam alanı kapsamında kabul edilemeyeceğine dair özel hayatı salt mekana indirgeyen ve yasal olmayan açıklamalara yer verilmiş ise de, yerel mahkemenin beraat kararının sonucu itibariyle doğru olduğu anlaşıldığından, tebliğnamedeki, “Her evli çiftin birbirini yasa dışı olarak dinlemesinin usul ve kanunlara uygun olduğu kabul edildiği takdirde, bu durumun, insan hakları ile evrensel hukuk normlarına aykırı şekilde, her bireyin kişisel haklarını sınırlama anlamına geleceği nazara alınmadan yasal olmayan gerekçeye dayalı olarak beraat kararı verilmesi” nedeniyle hükmün bozulmasını öneren görüşe iştirak edilmemiştir.
Adli emanetin 2013/332 sırasında kayıtlı “Mühürlü zarf içerisinde; 1 adet siyah renkli dinleme cihazı aleti ve 1 adet 64 KB’lik Vodafone sim kart” hakkında bir karar verilmemesi, bu konuda mahkemesinden her zaman bir karar alınması olanaklı olduğundan, bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılama sonunda, yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, mahalli Cumhuriyet savcılarının sanığa yüklenen suçun yasal unsurlarının oluştuğuna, adli emanete alınan eşyalar hakkında bir karar verilmemiş olmasına ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, beraata ilişkin hükmün isteme aykırı olarak ONANMASINA, 16.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.