Bizimle İletişime Geçin +90 552 402 13 28

Blog

YARGILAMANIN YENİLENMESİ BAŞVURUSU

                                     BOLU 2.AĞIR CEZA MAHKEMESİNE

 

 

DOSYA NO : 2023/*** E. 2023/*** K.

 

KATILAN : ************

 

SANIK : **************************

 

MÜDAFİİ : Av. Gizem Gül Uzun

 

KONU : Müvekkilin YENİDEN YARGILANMASI, mahkum olduğu cezanın infazının DURDURULMASI ve TAHLİYESİ istemidir.

 

AÇIKLAMALAR :

 

Yukarıda esas numarası Sayın Mahkeme dosyasında müvekkil aleyhinde tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında dolandırıcılık suçunu işlediği bahisle TCK 158/-H uyarınca takdiren teşdiden 5 yıl hapis ve 1500 birim gün adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

 

Müvekkil hakkında verilen mahkumiyet kararı istinaf tarafından da onanarak kesinleşmiştir.

 

CMK'nın 311. Maddesi gereği tüm bu yeni ve önceki delillerimiz birlikte değerlendirilmeden verilen mahkumiyet kararı, usul ve yasaya aykırı olup yeniden yargılama yapılmasını ve infazın durdurulmasını talep ederiz.

 

1.TANIK İBRAHİM ***************, YALAN TANIKLIK SUÇUNU İŞLEMİŞTİR.

 

Yukarıda esas numarası belirtili Sayın Mahkeme dosyasının 12.07.2023 tarihli duruşmasında tanık İbrahim Karaçalı dinlenmiş ve Sayın Mahkeme huzurunda resmen yalan beyanlarda bulunmuştur.

 

Tanık İbrahim Karaçalı beyanında ''Ben iddianamede bana okumuş olduğunuz sanık Ali ********'ı tanırım ancak Zeynep *********'i tanımam. Ali ****** iş yerime geldi, ben fabrika sahibiyim, size ihtiyacınız olan malzemeleri temin edebilirim dedi, bize bir takım belgeler gösterdi. Biz de bu belgeleri gördükten sonra iyi niyetine güvenerek sipariş vermeye karar verdik. Biz bu şahsa pelet malzemesi karşılığı 310.000 TL parayı banka aracılığı il gönderdik. Ancak 1 sene oldu, bize ne pelet malzemesi teslim etti, ne de göndermiş olduğumuz parayı ödedi. Bu şahıs bizi de dolandırdı. Buna ilişkin şikayetlerimizi yaptık. İddianamede anlatılan olaya ilişkinse benim herhangi bir bilgim yoktur'' demiştir.

 

Ancak ne tesadüftür ki müvekkil Ali ********* tarafından tanık İbrahim ********, duruşması sonrası aranmıştır. Müvekkil, haksız yere hapis cezası alınca gerçekten de şok olmuş ve tanığı aramıştır. Konuşma içeriği ile ilgili ses kaydı bulunmaktadır. Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere ceza davalarında, bir hususu başka şekilde ispat edebilme imkanı kalmamışsa ses kaydı hukuka uygun delil kabul edilmektedir. Dilekçe ekinde ses kaydı bulunmaktadır.

 

Ali ********-Efendim, abi şimdi senin ifadeni okudum, yedinci ayın on ikisinde ben mahkemeye çıkıyorum abi, sen de aynı gün ağır cezada gelip ifade veriyorsun, şimdi benim anlamadığım bir şey var abi, burada diyor ki zeynep gökmen, iddianame ile ilgili herhangi bir bilgim yok diyorsun doğru mu?

 

İbrahim *********-Evet

 

Ali ******-beni dolandırıcılıkla suçlamışsın, ben dolandırıcı değilim, bunu bil önce, bu malı siz teslim almadınız mı?

 

İbrahim *******-Evet, biz teslim aldık

 

Ali *********-İrsaliyenin altına da Erdem imza attı?

 

İbrahim *******-Erdem'in imzasını nereden biliyorsun?

 

Ali *******-ben senden bir yardım istedim

 

İbrahim *******-Ee ben de sana yardım etmeyeceğim demedim

 

Ali ********-Tahsin *******'den mal alıyorsunuz, Zeynep ******'e para gönderiyorsunuz, doğru mu

 

İbrahim **********

 

Ali ******-Mal size geliyor, siz malı alıyorsunuz

 

İbrahim *******

 

Ali ********-Zeynep ******** anlamadığım şekilde benim hakkımda suç duyurusunda bulunuyor neticede ben 5 sene ceza alıyorum, teslim alınan bir mal var ortada, ben bu malı teslim ettiğim halde neden ben bununla karşı karşıya kaldım abi, zeynep ******* diye birisi var, ne sen tanıyorsun, ne ben tanıyorum, ben neden teslim ettiğim malın cezasını çekiyorum

 

İbrahim Karaçalı-kardeşim ben bu kadını ne tanırım, ne bilirim, geldi, ben tahsinin arkadaşıyım, ben adamı da ne tanırım ne bilirim, ben sana senin lehine tanıklık yapmayacağım demedim

 

Ali İlkman-Ben tahsin ******** malını teslim ettiğim halde neden 5 yıl ceza aldım

 

İbrahim Karaçalı-kardeşim sen bunu tahsinle konuş, tamam ben gidip dekontu alacağım

 

Ali ********-İrsaliyenin altında Erdem'in imzası var, biz böyle bir şeyle karşılaşmayı hiçbir şekilde düşünmüyorduk, sen böyle bir şey duydun mu hiç, ben Erdem'i uyardım, ben tahsin'in yüzünden böyle bir sabıka alamam, ben dolandırıcılık suçunu kabul etmiyorum, ben aktif bir şirketim, kağıt üstünde bir şirket değilim, sana mal geldi değil mi sana malı teslim ettim mi

 

İbrahim **********

 

Ali İlkman-benim gönderdiğim tır oradan oraya nakil oldu mu

 

İbrahim ********

 

Ali *******-Zeynep ******* beni asılsız şikayet etti mi, doğru mu

 

İbrahim *******

 

Ali *****-ben sana malı teslim ettim mi

 

İbrahim *******

 

 

Ses kaydı içeriğinden de anlaşılacağı üzere tanık İbrahim ******, resmen yalan tanıklık suçunu işlemiştir. Sayın Mahkeme huzurunda müvekkilin kendilerine ne pelet teslim ettiğini ne de para ödediğini beyan etmesine karşın ses kaydında kendi hür iradesiyle müvekkilin hiçbir suçunun olmadığını beyan etmiş, müvekkilin malı teslim ettiğini söylemiştir. Hatta ve hatta tanık İbrahim *******, müşteki Zeynep *******'in kendisini asılsız şikayet ettiğini de kabul etmiştir.

 

Tanık İbrahim ****** aleyhinde Edirne Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. DOSYANIN CELBİ TALEP OLUNUR.

 

2.SOMUT OLAYDA YARGILAMANIN YENİLENMESİ SEBEPLERİ OLUŞMUŞTUR.

 

Yargılamanın İadesi Sebepleri

 

HMK Madde 375

(1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:

 

a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.

 

b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.

 

c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.

 

ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.

 

d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.

 

e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.

 

f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.

 

g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.

 

ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.

 

h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.

 

ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.

 

i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi.

 

(2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.

 

Somut olayda yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden fıkra olarak a, e, g, h bentlerinin hepsi oluşmuştur. Tanık yalan beyanda bulunmuştur. Ayrıca Yerel Mahkeme tarafından müvekkilin hiçbir talebi dikkate alınmamıştır, deliller irdelenmemiştir, müvekkilin tanıkları dinlenmemiştir. Maddi gerçek hiçbir şekilde açığa kavuşmamıştır.

 

3.İŞBU DOSYADA MÜŞTEKİ, DAVADA TARAF YOKLUĞUNA DAHİ HAİZ DEĞİLKEN MÜVEKKİL ALEYHİNDE CEZA VERİLMESİ HAKKANİYETE AÇIKÇA AYKIRIDIR.

 

Müvekkilimiz, ***** Orman Ürünleri ve Dış Ticaret Sanayi Limited Şirketinin sahibidir. Müvekkilimizin Zeynep ***** adında müşterisi bulunmaktadır. Zeynep ******, Bolu'da ikamet etmektedir. Tahsin ******, Zeynep ****'ın abisidir. Zeynep ******'ın o dönem soyadı Gökmen'di ancak eşinden ayrıldığı için şu an soyadı ******'dir.

 

Zeynep *******, müvekkile Tahsin ******'nin pelet komisyonculuğu yaptığını iletmiştir. Müvekkil de bunun üzerine Zeynep'e kendisinin numarasını verebileceğini iletmiştir. Bunun üzerine Tahsin ****** isimli şahıs, müvekkili aramıştır.

 

Tahsin *****, müvekkilimize Bulgaristan'da ve ve yurt içinde birçok müşterisinin olduğunu, ürün tedarik edemediğini beyan etmiştir. Ardından müvekkilden ürün alma noktasında yardım istemiştir.

 

Akabinde Tahsin *****, bir hafta sonra müvekkili tekrar arayarak Bulgaristan'da bir müşterisinin olduğunu, Erdem ***** ve İbrahim ******* adlı müşterilerinin olduğunu ve beraber çalıştıklarını beyan etmiştir.

 

Kendileri müvekkile, çok acil bir tır pelete ihtiyacı olduklarını beyan etmişlerdir. Müvekkil, kendilerine 27 bin 500 kg peleti, tonaj fiyatı 5 bin TL'den satmıştır. Tahsin Demirli, ilk etapta aracın nakliye bedeli olarak 20 bin TL ödeme yapmıştır. Tahsin Demirli, bu parayı ****** Orman Ürünleri Ziraat Bankasına hesabına göndermiştir.

 

Şahıs, müvekkile parça parça ödeme yapmıştır. 19.09.2022 tarihinde nakliye bedeli olarak 20 bin TL göndermiştir. Akabinde 22.09.2022 tarihinde 80 bin TL göndermiştir. 22.09.2022 tarihinde yine aynı şekilde 1.500 TL göndermiştir. Tahsin Demirli, bu parayı kaza yaptığı için çekici parası olarak göndermiştir. Dekont ektedir. Mahkeme tarafından bu hususla ilgili araştırma dahi yapılmamıştır. Ondan sonra 28.09.2022 tarihinde 10 bin TL, 28.09.2022 tarihinde 9 bin 400 TL, ondan sonra 27.09.2022 tarihinde 10 bin TL, 27.09.2022 tarihinde 10 bin TL, 28.09.2022 tarihinde 5 bin TL göndermişlerdir. Bu ödemelerden 20 bin TL nakliye bedelidir, kalanı mal bedelidir.

 

Toplamda 136 bin 785 TL göndermişlerdir. Yatan para ile müvekkilin malı sattığı bedel tamamen aynıdır.

 

03.10.2022 tarihinde Tahsin *****'nin isteği üzerine müvekkilin şirketinden Tahsin ******'nin isteği üzerine 10 bin TL para çıkışı olmuştur. Akabinde 5 bin TL daha borç çıkışı olmuştur. Müvekkil, malın bedelini alarak malı, 23.09.2022 tarihinde ******** Orman Ürünleri unvanlı şirketten malın Kayseri'de bulunan **** Nakliyat unvanlı nakliye firması tarafından gönderilen tırla, Edirne'den İbrahim **** ve Erdem *****'ya teslim edilmek üzere yola çıkmıştır.

 

23.09.2022 tarihinde pazar günü (onlar bana parayı yatırdıktan hemen sonra ben mallarımı teslim ettim, arada zaman farkı yok) müvekkil malı çıkartmıştır. Mallar, Edirne'de teslim edilmek üzere gitmiştir. Orada şoför olarak aracı kullanan Ahmet ********'dir.

 

Ahmet ***** isimli şoför, ''bana bunlar beni bir gece yatırmak istiyorlar, mala birkaç nokta değiştirttiler'' demiştir. Önce araç gişelerden çıkmıştır, aracı bir gece orada tutmak istemişlerdir. Müvekkil, amaçlarını anlayamamıştır. Ancak öncesinde müvekkile, mal direk depoya inecek demişlerdir.

 

Müvekkil de bunun üzerine Erdem ****** ve İbrahim *******'nın orada olup olmadıklarını teyit etmek istemiştir. Müvekkil, şoför vasıtasıyla Erdem ******'nın orada olduğunu öğrendikten sonra malın boşaltılabileceğini nakliye firmasına iletmiştir. Ardından mal boşaltma işlemi gerçekleşmiştir.

 

Aradan 30 ila 35 gün geçtikten sonra Tahsin *****, müvekkili aramış ve müvekkile ''Sen İbrahim ****** ile ticaret mi yapıyorsun! Beni nasıl yok sayıp benim mal verdiğim müşterime sen mal satarsın! Bir para yenilenecekse o parayı ben yerim!'' demiştir. Müvekkil, de Tahsin ****** aleyhinde Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmuştur. İlgili dosyanın celbini talep ederiz.

 

Müvekkil, ayrıca Tahsin ***** aleyhinde uzaklaştırma kararı da almıştır. Zaten ne tesadüftür ki uzaklaştırma kararının hemen ardından Zeynep ******, müvekkil aleyhinde suç duyurusunda bulunmuştur.

 

Oysaki Tahsin ******, müvekkil ile konuştuktan sonra müvekkili sosyal medyada karalama, müvekkilin adını dolandırıcı diye yayma, müvekkilin çalıştığı firmalara arama, müvekkilin köyünün muhtarını arama eylemlerini gerçekleştirmiştir. Tahsin ******'nin yaptığı eylemlere ilişkin delilleri de dilekçe ekinde sunuyoruz. Tahsin ******** hakkında bilahare suç duyurusunda bulunacağız.

 

Dikkat edilecek olursa müvekkilin adı dahi ifade tutanaklarında yanlış yazılmıştır. Müvekkil, ALİ **** DEĞİL; ALİ *****DIR. Ancak ne tesadüftür ki karşı taraf, müvekkilin soyadını dahi yanlış beyan etmiştir.

 

Ayrıca müvekkilin şirket hesabına para girişi olmuştur, müvekkilin şahsi hesabına para girişi olmamıştır. HESAP HAREKETLERİNİN CELBİ TALEP EDİLMEDEN MÜVEKKİLE CEZA VERİLMESİ USULE, YASAYA, HAKKANİYETE AYKIRIDIR!

 

Karşı tarafın ifadeleri arasında büyük çelişkiler bulunmaktadır. Zeynep ********, 27 tondan bahsederken; abisi Tahsin ise 24 ton demiştir. Dolandırıldıklarından bu denli emin olan bu kişiler, miktar konusunda dahi ne tesadüftür ki farklı farklı beyanlarda bulunmuşlardır.

 

Yine karşı taraf, müvekkile ihtarname iletilmediğini iddia etmişse de bu iddia da asılsız ve mesnetsizdir. Müvekkile ihtarname ulaşmış ve müvekkil de ihtarnameye aynı gün içerisinde noter kanalıyla yanıt vermiştir. Düzce 6.Noterliği 187** NOLU yevmiyenin celbi gerekir. İhtarname dilekçe ekindedir. MAHKEME TARAFINDAN İHTARNAMENİN CELBİ TALEP EDİLMEDEN MÜVEKKİLE HAPİS CEZASI VERİLMESİ, HUKUKA AYKIRIDIR.

 

Müvekkil, ihtarname tarihinden beş ay sonra adres değişikliği yapmak zorunda kalmıştır. Müvekkilin ihtarnameyi alamaması gibi bir durum söz konusu değildir. Müvekkilin adresi değiştirme sebebi Tahsin Demirli'nin sürekli iş yerini basıp rahatsız etmesidir.

 

Müvekkilin Zeynep ***** ile hiçbir şekilde alışverişi olmamıştır. ZEYNEP *****, BU DAVANIN TARAFI DAHİ DEĞİLDİR. TAHSİN ****, ZEYNEP ******İN HESABINI KULLANMAKTADIR. TAHSİN *******, ZEYNEP *****'İN ABİSİ OLDUĞU İÇİN HESABI BİZZAT KENDİSİ KULLANMAKTADIR.

 

Tahsin *****'nin sabıka kaydı vardır, suça meyilli kişilik yapısına sahiptir. Tahsin ******, müvekkilden malı aldığı dönemde ceza evinden izinli hükümlü birisiydi.

 

Yukarıda bahsedilen 1.500,00 TL çekici parası, kazaya sebebiyet veren kişi Tahsin ***** yüzünden ödenmiştir. Müvekkil, buna rağmen tüm insanlık vazifelerini yerine getirmiş, Tahsin *****'yi Düzce Devlet Hastanesine götürmüştür.

 

Müvekkil, PARASINI ALDIĞI HER MALI TESLİM ETMİŞTİR. ŞİRKET HESAPLARI DAHİ İNCELENMEDEN MÜVEKKİLE HAKSIZ YERE CEZA VERİLMİŞTİR. MAHKEME, KANUNA UYGUN ŞEKİLDE TEŞEKKÜL ETMEMİŞTİR, DOSYADA DİNLENEN TEK TANIK DA YALAN BEYANDA BULUNMUŞTUR.

 

MÜVEKKİL, MAHKEMEDE ŞOFÖR AHMET ******'İN DİNLENMESİNİ İSTEMİŞ AMA MAHKEME BU TALEBİ DAHİ KABUL ETMEMİŞTİR. KARŞI TARAFIN TANIĞI DİNLENİRKEN MÜVEKKİLİN TANIĞI NEDEN DİNLENMEMİŞTİR SORUSUNUN CEVABINI SAYIN MAHKEMENİZİN TAKDİRİNE BIRAKIYORUZ.

 

KALDI Kİ ******* OĞUZTÜRK, BULGARİSTAN'DA MALI TESLİM ALAN KİŞİ OLMASINA RAĞMEN ***** OĞUZTÜRK DAHİ DİNLENMEMİŞTİR. ****** *******'TEN ZEYNEP ******'E GİDEN PARANIN DEKONTU BULUNMAKTADIR. O DEKONTU BANA MÜVEKKİLE İBRAHİM ****** GÖNDERMİŞTİR.

 

Mahkeme tarafından hakkaniyete aykırı şekilde, müvekkilin her talebi reddedilmiştir. Mahkeme tarafından yeterince araştırma yapılmamıştır.

 

3.YEREL MAHKEME VE İSTİNAF MAHKEMESİ KARARLARI İNCELENDİĞİNDE KARARLARIN SOMUT GEREKÇLERE DAYANDIRILMADIĞI VE CMK 230. MADDEYE UYGUN OLARAK TANZİM EDİLMEDİĞİ ORTADADIR. DOLAYISIYLA MÜVEKKİLLERİMİN ADİL YARGILANMA HAKKI İHLAL EDİLMİŞTİR.

 

Takdir edileceği üzere ceza davalarına bakan mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dâhil, gerekçeli olarak yazılmalıdır (5271 sayılı CMK m.34/1). Keza Anayasanın 141. Maddesine göre de tüm mahkemelerin kararlarının gerekçeli olması gerektiğini vurgulamıştır. Mahkumiyet hükmünün gerekçesinde gösterilmesi gereken noktalar ise 5271 sayılı CMK’nın 230. maddesinde yer almaktadır.

 

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Madde 230:

 

“(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:

 

a) İddia ve savunma, bunların dayandırıldığı ve mahkemece toplanan kanıtların neler olduğu,

 

b) Kanıtların tartışılması, değerlendirilmesi ve reddedilen veya kanıtlama yönünden üstün tutulan ve kabul edilen kanıtlar ve nedenleri, 

 

c) Tüm bunların ışığında ulaşılan kanı; sanığın suç oluşturduğu kabul edilen eylemi, bunun yasal unsurları ve nitelendirmesi, uygulanacak kanun maddesi, 

 

ç) Cezayı ağırlatan ve hafifleten yasal ve değerlendirmeye bağlı nedenlerle cezayı kaldıran yasal nedenlerin bulunup bulunmadığı, bunlara ilişkin istemlerin kabul veya reddiyle temel cezanın belirlenmesine ilişkin nedenler, 

 

d) Cezanın ertelenmesine, tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirinin uygulanmasına yönelik veya bu konulardaki istemlerin kabul veya reddine ilişkin dayanaklar gösterilecektir.

 

(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223 üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.

 

(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.

 

(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi halinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir.” Demektedir. Buna göre gerekçeli kararın nasıl yazılması gerektiği Yargıtay kararlarında açıklanmıştır. Buna göre Yargıtay 6. Ceza Dairesinin K.2013/13620 sayılı kararı “Ceza mahkemesi” kararlarının Yargıtay denetimine olanak sağlayacak şekilde açık olması ve Yargıtayın bu işlevini yerine getirebilmesi için kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmelerin, sanığın eylemlerinin ne olduğunun açık olarak gerekçeye yansıtılması gerekir.” Ancak yerel mahkeme kararına bakıldığında gerekçeli kararın sadece dosya taraflarının beyanlarının yazıldığı ve deliller hakkında değerlendirme yapılmadan, hangi delil nedeniyle ceza hükmüne ulaşıldı, müvekkillerin lehine olan delillerin neden değerlendirilmediği somut olarak yazılmamıştır. Örneğin davaya konu olay yerini gören kamera olmasına ve iş bu kamera kayıtlarının dosyada mevcut olmasına rağmen gerekçeli kararda bu görüntülere değinilmemiştir. İstinaf mahkemesi kararı ise tamamen gerekçesiz olup sadece yerel mahkeme kararının usule uygun olduğu yazılmak ile yetinilmiştir.

 

Kaynağı insanın bilme isteği olan gerekçe, günümüz hukukunda temel hak olarak kabul edilmeye başlanıldığı ve “gerekçeli karar hakkı” adil yargılanma hakkının temel bir unsuru haline gelmiştir. Muhakeme sırasında, açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması halinde, davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekmektedir.

 

Makul gerekçe, davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır.

 

Ancak gerekçelendirmenin, iddia ve savunmadan birinin diğerine üstün tutulma sebebinin ve bu kapsamda davanın taraflarınca gösterilen delillerden karara dayanak olarak alınanların mahkemelerce kabul edilme ve diğerlerinin reddedilmesi hususunda makul dayanakları olan bir bilgilendirmeyi sağlayacak ölçü ve özene sahip olması önem arz etmektedir.

 

Bunlardan hareketle; dosyaya delillerin, belgelerin, bilirkişi raporlarının çarpıtılması veya bilirkişi raporlarının aynen alınarak hüküm kurulması yolu ile ortaya konulan gerekçenin makul gerekçe olarak kabulü mümkün değildir.

 

Nitekim tarafsızlığı, keyfiliği, denetimden kaçmayı ve perdelemeyi önlemek için mahkemeler, kararın verilmesine neden olan temelleri yeterince açık olarak belirtmekle yükümlüdürler. Dosya kapsamındaki yerel mahkeme ve istinaf mahkemesi kararlarına bakıldığında, bu hususların hiç birine dikkat edilmediği ve müvekkillerin bu özensiz yapılan yargılama neticesinde ağır bir hapis cezası ile karşı karşıya kaldığı görülmektedir.

 

Açıklanan nedenlerle yerel mahkemece ve istinaf mahkemesince gerekçeli karar hakkımız dolayısıyla, adil yargılama hakkımız ihlal edilmiştir.

 

HUZURDAKİ DOSYA İNCELENDİĞİNDE MAHKEMENİN MÜVEKKİLLER LEHİNE DELİLLERİN HİÇ BİRİNİ DEĞERLENDİRMEDİĞİ GÖRÜLMEKTE, YİNE BU HUSUSUN İSTİNAF MAHKEMESİNCE DE GÖZARDI EDİLDİĞİ GÖRÜLMEKTEDİR.

 

MAHKEMECE MÜVEKKİL LEHİNE OLAN DELİLLER HİÇ BİR SURETLE DİKKATE ALINMADIĞINDAN TÜM DELİLLERİN YENİ DELİL OLARAK KABUL EDİLMESİ GEREKMEKTEDİR.

 

MÜVEKKİL, MÜŞTEKİNİN İHTARNAMESİNE CEVAP VERMİŞTİR. CD İÇERİSİNDE SAYIN MAHKEMENİZE TÜM DELİLLERİ SUNUYORUZ.

 

Takdir edileceği üzere kanunda geçen yeni delil kavramı salt kelime anlamındaki gibi sonradan ortaya çıkmış bir delil değildir. “Yeni olay” ve “yeni delil” kavramından ne anlaşılması gerektiğini belirli ölçütlerle ortaya koyan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.03.2014 tarihli, 2012/3-909 E. ve 2014/121 K. sayılı kararında;

 

“…Delil ve olayların, yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilebilmesi için ‘yeni’ olması gerekmektedir. Hükmü veren mahkemeye bildirilmemesi sebebiyle, hükümde dikkate alınmamış olan her olay ve delil hükümlü tarafından bilinip bilinmemesi önemli olmaksızın ‘yeni’ olarak nitelendirilmektedir. Olay ya da delilin yeniliği, olayın kesin hükümden sonra meydana gelmiş olmasıyla değil kesinleşmiş olan hükmün verilmesi sarasında değerlendirilip değerlendirilmediği ile bağlantılıdır. Kesin hükümden önce meydana gelen ancak mahkemenin bilgisine sunulmayan ya da mahkeme tarafından değerlendirilmeyen deliller ve olaylar da ‘yeni’ sayılmalıdır. Bu doğrultuda hükmü veren mahkemeye bildirilmediğinden yargılama yapılırken değerlendirilemeyen her türlü olgu ve delil de ‘yeni’ sayılmaktadır.

 

…Yargılanmanın yenilenmesi talebinin kabule şayan olup olmadığı konusunda şekil şartının yerine getirilmesi yeterli olmayıp, ikame olunan olay ve delillerin önceden ileri sürülmeyen ve tamamen yeni nitelik taşıyan yapıda olması ve tek başına veya diğer deliller birlikte incelendiğinde hükümlü lehine değerlendirmeye ve önceki hükmü değiştirmeye mahkemeyi yönlendirecek ciddiyette bulunması gerekmektedir. Bu özelliği taşımayan iddialarla, sırf şekli unsurların yeterliliğinden bahisle yargılamanın yenilenmesinde delil toplamaya ya da bu safha aşılarak duruşmalı incelemeye yönelmek kanun koyucunun amacıyla ve olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesinin yapısıyla uyuşmamaktadır. Diğer bir ifade ile yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilebilmesi için kesin hükümden dönülmesini gerektirecek, duruşma açılmasını haklı ve gerekli kılacak ciddiyette yeni delil ve olayların ortaya konulması zorunludur.

 

Bu nedenle, gerek ilk derece yargılamasında gerekse temyiz aşamasında ileri sürülen, yargılama makamlarının bilgi sahibi olduğu, suçun sübutu ve nitelendirmesi bakımından gözönüne alınan, bu şekilde aşamalarda değerlendirilen olay ve delillere dayalı olarak yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulması durumunda, CMK’nun 318/3. maddesi uyarınca mahkemece yargılanmanın yenilenmesi talebinin kabule değer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir”.

 

“Yargılama aşamasında mahkemece bilinmeyen, incelenmeyen, yargılama konusu yapılmayan ve bu nedenle değerlendirilmeyen delil” kavramı;

 

Dinlenmeyen tanıkların yargılamanın yenilenmesi sebebi sayılması hususunda, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 23.09.2016 tarihli, 2016/14431 E. ve 2016/12711 K. sayılı kararında; “…kovuşturma ve temyiz aşamasında sanık müdafiince bir kısım tanıkların dinlenilmesi talebinde bulunulmuş ise de, yargılama mercilerince bu taleplerin kabul görmediği, olayın meydana geliş ve sübutu noktasında mahkemece tanık beyanlarına dayanarak hüküm kurulmuş olması da dikkate alındığında, söz konusu tanıkların dinlenilmesinin önceden sunulan delillere birlikte değerlendirildiğinde sanıkların beraatını veya daha hafif bir ceza uygulanmasını gerektirecek nitelikte bulunduğu, bu yönüyle de dinlenilmeyen tanıkların beyanının ‘yargılama aşamasında mahkemece bilinmeyen, incelenmeyen, yargılama konusu yapılmayan ve bu nedenle değerlendirilmeyen delil’ olarak kabulü gerekeceği cihetle, sanıklar müdafinin yargılamanın yenilenmesi talebinin esastan incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir”.

 

Bu açıklamalar ışığında huzurdaki dosyaya bakıldığında, müvekkil lehine olduğu halde değerlendirilmeyen çelişkili müşteki sanık beyanları olduğu, dosyada mevcut olmamasına rağmen adeta müvekkillerin çelik tel, demir sopa gibi cisimlerle eylemi gerçekleştirdikleri iddiasının koşulsuz kabulü, müvekkiller lehine şikâyetten vazgeçmelerin hiç dikkate alınması ve müvekkillerin meşru savunmada bulunduğu hususların hiç irdelenmemesi esasında yeni olay/delil olarak kabul edilmelidir.

 

Sonuç olarak; Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda elde edilen deliller müvekkil üzerindeki suç şüphesini şüphe olmaktan çıkarma ve suç işlendiğine dair güçlü kanaat oluşturma niteliğinden uzaktır. Bu haliyle mahkumiyet hükmü kurulması, ceza yargılamasının en temel ilkesi olan şüpheden sanık yararlanır ilkesine aykırıdır. Lehe olan tanıkların beyanları dikkate alınmadan, tanıklar dinlenmeden, yeterince araştırma yapılmadan hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Bu şartlarda delillerin tekrar değerlendirilmesini, müvekkil hakkında lehe durumların gözetilerek yeniden yargılama yapılmasını ve mahkum olunan cezanın infazının durdurulmasını talep ederiz.

 

SONUÇ VE İSTEM : Yukarda açıkladığımız nedenlerle,  kesinleşen kararın infaz edilmesi halinde müvekkilimin mağdur olacağı nedeniyle infazın durdurulmasına, Yargılamanın Yenilenmesi sebeplerinin kabul edilerek yeniden yargılama yapılmasına, mahkumiyet kararının kaldırılarak müvekkilin beraatine, hükmün iptaline ilişkin kararın Resmi Gazetede yayımlanmasına karar verilmesini müvekkilimiz adına saygıyla talep ederiz.

 

 Müvekkile atılı suçtan YARGILAMANIN YENİLENMESİNE karar verilmesini,

 

Mahkum olunan cezanın infazının CMK md. 312/2 gereği durdurulmasına ve yargılama sonucu BERAATİNE karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederiz. 15.01.2025

 

 

 

 

                                                                   AV.GİZEM GÜL UZUN

Son Bloglar

İletişime Geçin

Telefon

+90 552 402 13 28