• info@gizemuzunlaw.com
  • +90 552 402 13 28
Bizimle İletişime Geçin +90 552 402 13 28

Blog

TANIK İFADELERİNE KARŞI BEYAN DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ

KAYSERİ 9. AİLE MAHKEMESİNE

 

Dosya No: 2022/*** E.

 

DAVACI                  : 

 

VEKİLİ                  : Av. Gizem Gül UZUN, Sahabiye Mah. Teoman Sk. Avukatlar İş Hanı Bina No:9 Kat:5 Daire No:501 Kocasinan/KAYSERİ

 

DAVALI                  : 

 

KONU                  : Tanık beyanlarına karşı beyanlarımızın sunulması hakkındadır.

 

AÇIKLAMALAR          :

 

Mahkemeniz nezdinde görülen yukarıda esası belirtilen dosya kapsamına tanık beyanları alınmıştır. Söz konusu beyanlar bakımından aleyhe hususları kabul etmemiz mümkün değildir. Şöyle ki;

 

Davalı tarafın tanık sıfatı ile Sayın Mahkemeniz huzuruna çıkarmış olduğu Selda *******’ün beyanında belirttiği aleyhe hususları kabul etmiyoruz. Tanık Selda ******'ün "davacıyı tanımam, davacı hamileyken çocuğu aldırmak istemiş, davalı aldırmak istemiyordu , bana gelip abla sen konuş dedi telefonla aradı, ama davacı davalıya "benim psikolojim iyi değil, kimseyle konuşmak istemiyorum, seninle konuşacağımı konuştum." dedi, benimle konuşmadı," şeklinde beyan ettiği bir husus yaşanmamıştır. Zira Sayın Mahkemenizce de takdir edileceği üzere, böylesine hassas bir konuda Davacı müvekkilimin hiç tanımadığı, sohbetinin bile olmadığı bir kişi tarafından ikna edilebileceğinin düşünülmesi hususu hayatın olağan akışına aykırıdır. Keza diğer tanıklar davalının anne ve babası bile bahse konu çocuk aldırma olayından bihaberken davalının, müvekkili hiç tanımadığı bir kişinin ikna edebileceğini düşünmesi zorlama bir düşüncedir. Davalının kendi kusurunu ört pas etmek maksadıyla böyle bir çaba içerisine girdiğini düşünmekteyiz, zira diğer tanıkların da istikrarlı bir şekilde belirttiği üzere ve Tanık Özer *********'un da beyanlarında olduğu üzere Davacı müvekkil çocuğunu aldırmak istememiş, hevesli bir şekilde tanık Özer ****** ile birlikte hastane ve doktor arayışına girmiştir. Davalının baskılarıyla ve müvekkilden boşanacağı yönündeki tehditleriyle aldırılan çocuğun kusuru da davalı tarafça müvekkilimize izafe edilmeye çalışılmıştır. Davalı ile aynı iş yerinde ve davalının babasının iş yerinde çalışan Tanık Selda******* mahkemeyi yanıltmak, davalı tarafın lehine olayları aksettirmek ve mahkeme nezdinde davalı taraf adına olumlu intiba bırakmak amacındadır. 

 

Davalı tarafın tanık sıfatı ile Sayın Mahkemeniz huzuruna çıkarmış olduğu Ogün ****** beyanında belirttiği aleyhe hususları kabul edebilmemiz mümkün değildir. Zira, Sayın Mahkemenizce de takdir edileceği üzere evli bireyler, özel günlerinde bu günleri daha da özel hale getirmek isteyebilmektedirler. Sevgililer gününde yahutta başka bir özel günde tarafların birbirini yemeğe götürmeleri yahutta normal bir günde birlikte dışarıda vakit geçirmeleri hangi zihniyette davalının normalde böyle olmadığından bahisle bir sorma sebebi olabilir? Zira Sayın Mahkemenizce de takdir edileceği üzere taraflar artık evli bir bireydir. Hangi zihniyette bir eş sadece eşinin böyle istediği şeklinde bir beyanla arkadaşına durumu açıklar? Takdir edileceği üzere, kişiler hayatlarını iyi bir şekilde idam ettirmek ve eşlerinin iyi şartlarda muameleyi hak ettiği bilinciyle hareket eder ve bunu gerçekleştirebilmiş kişiler ise bundan övünç duyabilmektedirler. Belirttiğimiz üzere Kemal Koçak'a taraflar sevgililer gününde gitmiştir ve hesabı da müvekkilimiz ödemiştir. Zira davalının arkadaşı Tanık Ogün ********** "taraflar evlendikten sonra davalının normalde gitmediği, gelirinin üzerinde lüks yerlere gitmeye, gelirinin üzerinde yaşamaya başladı" şeklinde beyanda bulunmuş ve bu sebeple soru yönelttiğini beyan etmiştir. Ancak davalının annesi Tanık ********** beyanında, "gelirlerinin üzerinde harcama yaptıklarını görmedim" şeklinde beyanda bulunmuştur. Davalının annesi bile bahse konu durumdan bihaberken, zira davalı babasının iş yerinde çalışarak geçimini sağlamaktadır, arkadaşının gelirinin üzerinde yaşadığını fark edip, soru yöneltmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Yine tanık ************ de beyanında "davacı marka tutkusu olan, lüks yaşamı isteyen birisi değildir, ne kadar parası varsa ona göre yaşar" şeklindeki beyanı da müvekkilin savurgan bir kişilik yapısına sahip olmadığını desteklemektedir. Tüm bu hususlar ve tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde, tanık *************'nın tamamen müvekkile kusur izafe etme amacıyla hareket ettiği ortadır.

 

Davalı tarafın tanık sıfatı ile Sayın Mahkemeniz huzuruna çıkarmış olduğu ***********'nun beyanında belirttiği aleyhe hususları kabul etmiyoruz. Zira, kendisi beyanlarında birçok çelişkiye yer vermiştir. Beyan ettiği üzere " babam Cumaları hayırlı Cumalar mesajı attı diye davacı bunu bile istememiş" şeklinde beyanda bulunmuş, sonrasında ise "babamın telefonu tuşlu, Cuma mesajını Whatsapptan gönderirdi" şeklinde çelişkili beyanlarla müvekkilin üzerine kusur izafe etmeye çalışmıştır. Zira Sayın Mahkemenizce de takdir edileceği üzere tuşlu telefonlarda akıllı telefonlara yüklenebilen Whatsapp uygulaması bulunmamaktadır. Daha sonrasında ise durum davalı tarafça toparlanmaya çalışılmış, "müvekkilimin dedesi davacıyı Cuma günleri arıyormuş" şeklinde beyanda bulunulmuştur. Davalı tarafça davalının kusurunun üzeri örtülmeye çalışılmıştır zira, tanık *********** "kızım normalde davalının ailesini arayıp sorar ancak buna rağmen davalı cuma günü annemi babamı arayıp hayır duasını alacaksın diyerek baskı yapmıştır, kızım unuttuğunda ise çok büyük olaylar çıkarmıştır" şeklindeki beyanından da anlaşılacağı üzere davalı tarafça müvekkile evlilik birliği içerisinde baskı yapılmış ve boşanma sürecinde de müvekkile kusur izafe edilmeye çalışılmıştır, ancak çelişkili beyanlarıyla bu husus da gün yüzüne çıkmıştır.

 

Yine Tanık ******** beyanında "kızım olmadığı için çok sahiplendim, ama davacı bizi istemedi, evlerine 6 ayda 2 kere gittik" şeklinde beyanda bulunmuş ve müvekkilin istemediğini iddia etmişse de beyanının tamamı değerlendirildiğinde çelişkili ifadelere yer vermiştir. Yine tanık *******u ise beyanında "ben çalıştığı için tarafların evine çok gitmezdim" şeklinde beyanda bulunmuş ve kendi istekleriyle tarafların evine gitmediğini beyan etmiştir. Tüm bunlar neticesinde tanığın beyanlarında çelişkiye yer verdiği, davacı müvekkilin üzerine kusur izafe etmeye çalıştıkları ve olayları kendi lehlerine mahkemede olumlu intiba bırakmak maksadıyla gerçeğe aykırı bir şekilde mahkemeye aksettikleri gün yüzüne çıkmıştır. Zira diğer tanıklar beyanlarında özetle, davacıyı ne zaman arasalar kayınvalidemler bizde yemek yiyeceğiz dediği, davalının ailesinin sürekli gelip gitmek istediği, davacı müvekkilin davalının ailesiyle günde en az üç kere telefonla konuşmasını istediği, davalının eve geldiğinde annemle bugün konuştun mu diye sorduğu şeklindeki beyanlarla da anlaşılacağı üzere davalı taraf, müvekkilden ailesiyle çok içli dışlı olmasını istemiş, aramayı unuttuğu ya da çalıştığı için vakit bulamadığı zamanlarda bile sorun çıkarmıştır. Keza, davalı taraf müvekkilin ailesini aradığında da "kızını nasıl aldıysam öyle gönderiyorum, kızınız aileme hizmet etmiyor" şeklinde beyanda bulunmuş, müvekkilden olağanüstü beklentilere girmiştir. Ancak davalı taraf evlilik bilincine varamamış, evlendikten sonra bile annesiyle yatmaya devam etmiştir. Tanık beyanlarıyla ispatlandığı üzere müvekkilin kayınvalidesi müvekkile "ortanızda yatacağım" şeklinde beyanlarda bulunmaktan bile çekinmemiştir.

 

Davalı tarafın tanık sıfatı ile Sayın Mahkemeniz huzuruna çıkarmış olduğu Ş***********'nun  beyanındaki aleyhe hususları kabul etmiyoruz. Tanık *********** çelişkili beyanlarda bulunmuş, müvekkile kusur izafe etmeye çalışmıştır. Zira davalının annesi Tanık *********** beyanında "ben ilaç kullandığını da sonradan öğrendim." şeklinde beyanda bulunmuş, davalının babası Tanık ******** ise beyanında "psikolojik haplar kullandıktan sonra dengesi kaçıyor, kocasını da bizleri de istemiyor, bu hapları kendi ailesinin bazı durumlarından dolayı kullanıyormuş, ben sonradan öğrendim, haplarını kullanmadığında bizlere karşı olumsuz bir davranışı olmuyordu." şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu halde tarafların beyanlarında çelişkilere yer verdikleri ortadır. Zira bu kişiler müvekkilin ilaç kullandığını sonradan öğrenmiş iseler, ilaç kullandığı zaman ve kullanmadığı zaman arasındaki farkı nasıl tespit edebilmiş, ilaç kullandığını biliyorlarsa neden sonradan öğrendiklerini beyan etmişlerdir? Tarafımızca hiçbir kabul anlamına gelmemekle beraber, tarafların müvekkilin ilaç kullandığını sonradan öğrendiklerinin biran için kabulü halinde bile Tanık *********** psikolojik haplar kullandıktan sonra dengesi kaçıyor, kocasını da bizleri de istemiyor,  haplarını kullanmadığında bizlere karşı olumsuz bir davranışı olmuyordu şeklindeki beyanıyla tüm sürece nasıl hakimdir, Sayın Mahkemenizin takdirine bırakıyoruz. Zira taraflar karı- kocadır ve davalının anne babasıdır.

 

Tanıklar beyanlarında fikir birliği içerisinde hareket etmiş, müvekkile kusur izafe etmeye çalışmışlardır. Zira hepsi bir ağızdan takılan takıların yarısı bozdurulduğu, yarısının ise davacı müvekkilce götürüldüğü yönünde tanıklık yapmış ama ifadelerinde kendi içinde çelişmişlerdir. Tanık ********** beyanında da belirttiği üzere altınlar hususunda sadece davalının ne söylediğini belirtmiş, altınların bir kısmının bozdurulup kalan kısmının ise davacıda olduğunu davalıdan duyduğu şekilde beyan etmiştir. Davalının babası Tanık ********* beyanında, "davacı evden küs ayrıldı, altınların miktarını bilmiyorum ancak giderken yarısını götürmüş, yarısını da evin ihtiyaçları için harcamışlar" şeklinde beyanda bulunmuştur ve yine davalının kendisine ifade ettiği şekilde aktarmıştır. Yine tanık ********** beyanında "düğünden sonra davacı altınları bana getirdi, ben çalışıyorum sende dursun dedi, ben de bazen evde olmuyorum sizde kalsın deyince o zaman altınları bozduralım dedi, ben de yeni gelinsin, en azından bir bileziğin ile bir kaburga bilekliğin, setin kalsın dedim..." şeklinde beyanda bulunmuşsa da diğer tanıklar ve tanık ***********'in de beyanından anlaşılacağı üzere altınlar davalı tarafça düğünden hemen sonra alınmıştır. Zira, tanık ************ "altınlar davacıda değil, ben kına gecesinde kayınvalideye altınları teslim etmiştim sonra ne oldu bilmiyorum, evlendikten sonra kolunda bir bilezik ile yüzüğünü görmüştüm, davacının söylediğine göre bu bileziği kürtaj olurken davalı zorla kolundan almış" şeklindeki beyandan da anlaşılacağı üzere, altınlar hiçbir şekilde davacı müvekkilde değildir. Yine tanık ************ beyanında "kızım hamile kaldığında davalı baskı yaparak çocuğu aldırmıştır, hatta param yok diyerek doktor parasını da kızımın bileziğini satarak karşılamıştır." , tanık ************** beyanında " kızım hamile kaldığında hamileliği sonlandırması için kızıma baskı yaptı ve kızımın bileziğiyle gidip doktor masrafını karşıladı, zaten evlilikleri 6 ay kadar sürdü, kızıma düğünde takılan altınları, hemen düğünden sonra elinden aldılar, ben damadın bizzat kendisinden bu altınları kendi adına olan altın hesabına yatırdığını duydum", Tanık ********** beyanında " ben davacının kolunda sadece 1 tane bilezik görüyordum, başka bir takı görmedim", Tanık ************* beyanında " davalı bunları bozdurup banka hesabın yatırmış, davacı bana bunu bir ekran görüntüsüyle göstermişti, davacının kolunda sadece bir bileziği vardı, o bileziği de kürtaj olduğunda davalı zorla alıp onun için harcamış, davacının buna rızası yoktu, davalının banka hesabındaki bilezikleri de davacıya iade etmedi", Tanık *********** beyanında " davalı taraf ziynetleri almış, davacı evlendikten sonra altınları taktığını hiç görmedim" şeklindeki beyanlardan da sarih bir şekilde anlaşıldığı üzere, altınlar davacı tarafça alınmış ve müvekkile hiçbir şekilde geri verilmemiştir. Ancak  tanık *********** bu hususun gün yüzüne çıkmaması için yalan beyanda ve çelişkili beyanlarda bulunmuştur.

 

Tarafların müşterek evleri davalı tarafça boşaltılmış, müvekkil evden şahsi eşyalarını dahi alamamıştır.

Zira, Tanık ******************ı "kızım bizim yanımızdayken davalı taraf müşterek haneyi boşaltıp gitmiş" şeklindeki beyanı ve Tanık **********'un "taraflar en son neden nasıl ayrıldılar bilemiyorum, ancak ben evden eşyaları almaya gittiğimde evde doğru dürüst hiç eşya kalmamıştı, eve ayakkabıyla girdik, 3-4 koli eşya aldık çıktı" şeklindeki beyanlardan da anlaşılacağı üzere davacı müvekkil evden şahsi eşyalarını dahi alamamıştır, ev davalı tarafça boşaltılmış daha sonrasında müvekkil Ö*********** ile beraber gidip 3-4 koli eşya alıp çıkmıştır. Yargıtay'ın benimsediği görüşe göre de evden şahsi eşyalarını bile alamayan kadının, ziynet eşyalarını yanında götürdüğü kabul edilemez. Müvekkilimiz çalışan bir kadındır ve ziynet eşyalarını her gün üzerinde taşıdığı düşüncesi ise zorlama bir düşüncedir. Keza müvekkilin takıları davalı tarafça alınmış ve müvekkile geri de verilmemiştir.

 

Yukarı da açıkladığımız tüm nedenlerden dolayı davalı tanıklarının taraflı, çelişkili ve müvekkile kusur izafe etme amacı içinde oldukları açıkça ortadır. Bu sebeplerle Sayın Mahkemenizce de re’sen göz önüne alınacak sebeplerle hüküm tesis ederken dikkate almadan karar oluşturulmasını saygılarımızla bilvekale arz ve talep ederiz.10.10.2023

 

                                                                                                                                   DAVACI VEKİLİ

Av. Gizem Gül UZUN

İletişime Geçin

Telefon

+90 552 402 13 28

Email

info@gizemuzunlaw.com