İZMİR 20. AİLE MAHKEMESİNE
DOSYA NO : 2023/*** E.
DAVACI :
DAVALI :
VEKİLİ : Av. Gizem Gül UZUN
KONU : 20/09/2023 tarihli Sosyal İnceleme Raporuna itirazlarımızdan ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
20/09/2023 tarihli Sosyal İnceleme Raporunda davacı ile yapılan görüşmede davacının ekonomik durumu ve sahip olduğu barınma koşulları ile ilgili aşağıdaki beyanlar yer almaktadır;
" taraf 1990 yılı doğumlu, üniversite muhasebe mezunu olduğunu, hali hazırda okulda temizlikçi olarak çalıştığını, aylık gelirinin asgari ücret olduğunu, annesi ve kız kardeşi ile birlikte yaşadığını, yaşadıkları evin 2 oda 1 salon olduğunu ve kirasının 4000 TL olduğunu beyan etmiştir."
DAVACININ EKONOMİK DURUMU VELAYETİN YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİREBİLECEK ÖLÇÜDE DEĞİLDİR. DAVACININ GELİRİ ASGARİ ÜCRETTEN OLUŞMAKTADIR VE BAŞKA BİR GELİRİ DE YOKTUR.
Sosyal inceleme raporunda yazan davacıya ait beyanlardan anlaşılacağı üzere çocukların velayetini almak isteyen davacının ekonomik ve maddi koşulları yeterli ölçüde değildir. Zira davacı asgari ücretle çalışmaktadır. Güncel asgari ücret tutarı 13.414,50 TL'dir. Davacı, ilgili raporda kendi çalıştığı işin getirdiği kazanç dışında yaşadığı kök ailesine ait herhangi bir gelirden söz etmemiştir. Kaldı ki davacının ilerleyen beyanlarında da değineceğimiz üzere davacının anneannesi manik depresif tanısı ile hastaneye yatmıştır ve şu an ilaç tedavisi görmektedir. Anneanne de çalışabilecek durumda değildir. Ayrıca evde davacının bir de kız kardeşi bulunmaktadır. Raporda kız kardeşe ilişkin herhangi bir hususa değinilmemesinden anlamaktayız ki; kız kardeşin de davacıya yardımcı olabilmek amacı ile herhangi bir geliri yoktur.
2 ODA 1 SALONDAN OLUŞAN EVİN FİZİKİ KOŞULLARI MÜŞTEREK ÜÇ ERKEK ÇOCUĞU, DAVACI, DAVACININ ANNESİ VE DAVACININ KIZ KARDEŞİNİ HEP BİR ARADA BARINDIRMA YETERLİLİĞİNE SAHİP DEĞİLDİR. MÜŞTEREK ÇOCUKLARIN RAHAT VE SAĞLIKLI ŞEKİLDE YAŞAMLARINI SÜRDÜREBİLECEKLERİ KENDİLERİNE AİT ODALARI BULUNMAYACAKTIR.
Sayın Mahkemenizce çocukların velayetlerinin davacı anneye verilmesi durumunda, 2 oda, 1 salon evde 6 kişinin yaşayacağı, çocukların kendilerine ait olacak şekilde ders çalışabilecekleri, rahatça uyuyup, sosyal ve fiziksel olarak gelişimlerini tamamlayabilecekleri nitelikte odalarının olmayacağı açıktır. Davacı ilgili raporda ayrıca;
"eşinin kendisine iyi bir nafaka vermesi durumunda çocuklarına kendisinin bakabileceğini, zaten çocukların da küçük olduğunu ve çocukları ile ilgilenmek istediğini beyan etmiştir."
Çocukların küçük olması, çocukların tek ihtiyaçlarının anneleri olduğu anlamına gelmemektedir. Üstün menfaat ilkesi gereği çocuklara en rahat ve konforlu yaşamı sunabilecek olan tarafın velayeti almasında çocukların üstün menfaati bulunmaktadır. Bu sebepten sosyal çalışma görevlisinin değerlendirmesinde yazan;
SOSYAL ÇALIŞMA GÖREVLİSİNİN AŞAĞIDA YAZAN DEĞERLENDİRMESİ HAKSIZDIR . DAVACININ SAHİP OLDUĞU MADDİ, EKONOMİK, FİZİKSEL, PSİKOLOJİK VE SOSYAL İMKANLARI YETERİNCE İRDELENMEDEN, BAŞTAN SAVMA VE GENEL NİTELİKLİ BİR DEĞERLENDİRMEDE BULUNULMUŞTUR. İŞBU SEBEPTEN SAYIN MAHKEMENİZCE İLGİLİ RAPORA İTİBAR EDİLMEMESİNİ TALEP EDERİZ.
"yapılan görüşmelerde, annenin müşterek çocuklarını sevdiği, müşterek çocuklarına özlem duyduğu, hali hazırda müşterek çocukların ihtiyaçlarına duyarlı olduğu, sosyal destek sisteminin bulunduğu, çocukların velayetini almak istediği, velayet sorumluluğunu alabilecek yetkinlikte olduğu gözlemlenmiştir."
Sosyal çalışma görevlisinin değerlendirmesi haksızdır ve yeterli ölçüde detaylandırılmadan tanzim edilmiş bir bir görüşten ibarettir. Zira davacı, elbette çocuklarını sevebilir ve özlem duyabilir. Aynı duygulara müvekkil de sahiptir. Bu durum velayetin alınması noktasında belirtilecek görüşe tek başına dayanak oluşturmamalıdır.
Raporun, sosyal çalışma görevlisinin değerlendirilmesine ilişkin kısımda, davacının sosyal destek sistemine sahip olduğu, ancak bu sistemin tarafların müşterek 3 çocuğunun ve kök aile bireylerinin geçimini sağlayacak ölçüde olup olmadığına, birlikte yaşanılacak evin fiziki koşullarının yeterli ölçüde olup olmadığına değinilmemiştir.
DAVACI, BOŞANMA DAVASI SONUCUNDA MÜVEKKİL TARAFINDAN KENDİSİNE ÖDENECEĞİ "İYİ BİR NAFAKA" MİKTARINA GÜVENEREK MÜŞTEREK ÇOCUKLARIN VELAYETİNE TALİP OLMAKTADIR. DAVACI BİR NEVİ KENDİSİNİN EKONOMİK DURUMUNUN YETERSİZ KALDIĞINI İKRAR ETMEKTEDİR. ÇEKİŞMELİ HUSUSLARDAN OLAN NAFAKA KONUSUNDA SAYIN MAHKEMENİZİN VERECEĞİ HÜKÜM HENÜZ KESİN DEĞİLDİR. KESİN OLMAYAN BİR İHTİMALE DAYANILARAK EKONOMİK SONUÇLARI DAVACI İÇİN AĞIR OLABİLECEK NİTELİKTEKİ VELAYET HAKKI DAVACIYA TANINMAMALDIR.
Kaldı ki yukarıda davacının beyanlarında belirtmiş olduğu hususlardan biri, müvekkilin kendisine iyi bir nafaka vermesi durumunda çocuklara bakabileceğini belirtmiştir. Müvekkil ile davacı arasında Sayın Mahkemenizde devam eden ve derdest durumda olan bir boşanma davası bulunmaktadır. Söz konusu boşanma davası çekişmeli olarak ilerlemektedir. Taraflar arasında müşterek çocukların velayetleri ve nafaka hususlarında çekişme bulunmaktadır. Boşanma yargılamasında nafaka hususunda henüz kesin bir hüküm kurulmamıştır. Gelecekte Sayın Mahkemeniz tarafından hangi tarafın leh veya aleyhine olacağı belirsiz olan bir hükme dayanılarak velayet hükmünün kurulması hukuka aykırıdır. İşbu sebepten davacının müvekkil tarafından kendisine ödeneceği noktasında şüphe bulunan bir nafakaya dayanarak velayeti talep etmesi ve bunun üzerine sosyal çalışma görevlisinin değerlendirmesi kabul edilemez.
TARAFLAR BOŞANMA AŞAMASINDADIR. VELAYET, NAFAKA GİBİ HUSUSLARDA ARALARINDA İHTİLAF BULUNMAKTADIR. HAL BÖYLE İKEN MÜVEKKİL, DAVACININ VELAYETİ ALABİLMESİ ADINA NAFAKAYA İLİŞKİN ÇEKİŞMESİNDEN VAZGEÇMEK ZORUNDA DEĞİLDİR. DAVACININ VELAYETİ ALABİLMEK ADINA MÜVEKKİLDEN ALACAĞINI DÜŞÜNDÜĞÜ NAFAKAYA GÜVENMESİ YETERSİZLİĞİNİN İSPATI NİTELİĞİNDEDİR.
Davacı, beyanlarından da çok net anlaşılacağı üzere, velayeti almak konusunda kendi ekonomik durumuna güvenmemektedir. Velayeti alabilmek konusunda ümidini müvekkil tarafından kendisine ödenecek olan nafakaya bağlamıştır. Ancak Sayın Mahkemenizin de takdirinde olacağı üzere, velayet, sosyal, ekonomik, psikolojik gibi maddi ve manevi yeterlilikte olan tarafa verilmelidir. Evlilik birliği içerisinde her ne kadar taraflar velayet hakkını ortak olarak kullansalar ve velayetten kaynaklanan yükümlülüklere ortak olarak katlansalar da; boşanma sonrasında velayetin tek bir tarafa ait olduğunun kararlaştırılması halinde velayet kendisine verilmeyen taraf, velayeti elinde bulunduran tarafa yükümlülükler konusunda artık yardımcı olmak durumunda değildir. Müşterek çocukların velayetini talep eden tarafın bu hakkı kullanmak ve bu hakkın gerektirdiği yükümlülüklere katlanabilmek amacıyla gerekli ve yeterli güce sahip bulunması gerekmektedir.
MÜVEKKİL KESİNLİKLE NE MÜŞTEREK ÇOCUKLARA NE DE EŞİNE ŞİDDET UYGULAMAMIŞ, ONLARI BASKI ALTINDA TUTMAMIŞTIR. BİLAKİS MÜŞTEREK ÇOCUKLARINI DAVACIDAN KORUMAYA ÇALIŞMIŞTIR. DAVACI, KENDİSİNE AİT EYLEMLERİNİ MÜVEKKİLE İZAFE ETTİRMEYE ÇALIŞMAKTADIR.
Davacının sosyal inceleme raporunda, müvekkilin özellikle müşterek çocuklardan en büyüğü Servet'e matematik dersi çalıştırırken şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, baskı uyguladığı, davacının kendisine de ufak şeylerden dolayı şiddet uyguladığı, hakaret ettiği iddiaları gerçek dışıdır. Müvekkil kesinlikle ne çocuklara ne de davacıya yönelik herhangi bir şiddet veya onur kırıcı bir davranışta bulunmamış; bilakis davacının şiddet içeren davranışlarını önlemeye çalışarak çocuklarını korumaya çalışmıştır. İşbu derdest olan boşanma davasında belirttiğimiz hususları, davacının sosyal inceleme raporunda müvekkil aleyhine şiddet uyguladığından bahisle beyanda bulunmasından ötürü tekrarlamak zorunluluğumuz hasıl olmuştur. Şöyle ki;
Müvekkil, evlilikleri sürecinde, özellikle davacının psikolojik hastalığının nüksettiği mani dönemlerinde eve geldiğinde duvarlarda bıçak izleri ile karşılaşmıştır. İlgili boşanma davası dosyasına görüntüler sunulmuştur. Davacı, hastalığından ötürü müşterek çocuklarla ilgilenememekte, müşterek çocuklar da tehlikeli sayılan çatal, bıçak hatta tornavida gibi tehlikeli araç ve gereçlerle oynamaktadır. Hatta bir keresinde çocuklar ocakla oynamış ve ateşi açık bırakmıştır. Duruma müvekkilin ailesi müdahale etmiştir. Müvekkil asla çocuklara ve eşine şiddet uygulamamaktadır. Şiddet uygulayan bizzat davacının kendisidir. Zira ilgili boşanma dosyasında açıkladığımız üzere davacı, müşterek çocuklardan en büyüğü olan Servet'in kolunu kıvırmış, kafasında kumanda kırmıştır. Davacının sosyal inceleme raporunda müvekkil üzerine attığı şiddet iddialarını kesinlikle kabul etmediğimizden, bu haksız beyanlara dayanılarak oluşturulmuş sosyal inceleme raporuna da itirazlarımızı bildiririz.
Davacı, sosyal inceleme raporunda şu beyanlarda bulunmuştur;
"taraf, babalarının 9 temmuzda çocukları tatile götürmek amacıyla çocukları gelip aldığını, sana velayeti de vereceğim dediği için çocukları verdiğini, o dönem annesinin de psikolojik problemi olduğunu ve annesi ile ilgilenmesi gerektiği için manik depresif tanısı ile hastaneye yattığını, çocukların etkilenmemesi amacıyla eşinin sözüne de inanarak çocukları babalarına verdiğini ifade etmiştir. Taraf, annesinin hali hazırda ilaç tedavisinde olduğunu ve devam ettiğini, çevresine ya da başkalarına bir zararının olmadığını, büyük çocukların da anneannesinin durumunu fark ettiğini ve bildiğini ifade etmiştir."
DAVACININ ANNESİ DE AYNI HASTALIKTAN MUZDARİPTİR. ÖYLE Kİ BU DURUM MÜŞTEREK ÇOCUKLAR TARAFINDAN DAHİ FARK EDİLEBİLİR DÜZEYDEDİR. DAVACI, ANNESİNİN HASTALIĞININ AĞIRLIĞINI İLGİLİ BEYANI İLE İKRAR ETMİŞTİR. MÜŞTEREK ÇOCUKLARIN BİPOLAR HASTALIĞA SAHİP İKİ KİŞİ İLE YAŞAMLARINI SÜRDÜRMELERİ, ONLARIN PSİKOLOJİK GELİŞİMLERİNİ OLUMSUZ YÖNDE ETKİLEYECEKTİR.
Davacının beyanlarından da açıkça anlaşılacağı üzere, davacının annesi de aynı psikolojik rahatsızlıktan muzdariptir. Öyle ki bu durum, 20/10/2016 doğumlu, yani henüz 7 yaşında olan en büyük müşterek çocuk Servet ve 31/08/2018 doğumlu, yani henüz 5 yaşında olan Cemal ***** tarafından dahi fark edilebilir durumdadır. Davacının annesinin psikolojik hastalığı o denli ağırdır ve davranışları o denli tutarsızdır ki, psikolojik durumu, henüz 7 ve 5 yaşlarında olan müşterek çocuklar tarafından dahi fark edilebilmektedir. Velayetin davacıya verilmesi halinde müşterek çocuklar zaten annelerinin ağır bipolar rahatsızlığı sebebiyle yeterince yıpranmışken bir de anneannelerinin hastalığı sebebiyle zarar göreceklerdir. Manik ve depresif olmak üzere iki ucu bulunan, bu sebepten iki uçlu duygu durum bozukluğu olarak adlandırılan bir hastalığa sahip iki kişi ile yaşamını sürdürmek çocukların psikolojisini ciddi ölçüde etkileyecektir.
Bir insanın hayatı boyunca etkisinde olacağı psikolojik durumunun tohumları çocuklukta ekilir. Psikolojik seanslarda travmaları çözebilmek adına danışanların çocukluğuna inilmektedir. Çocuklukta yaşanan travmalar bilhassa hayatın geri kalanının nasıl devam edeceğini belirleyen yol haritalarıdır. Hal böyle iken çocukların psikolojik gelişimi ancak sağlıklı bir ortamda mümkün olabilir. Psikolojik hastalığa sahip bir anne ve anneanne ile bu sürecin sağlıklı ilerlemeyeceği Sayın Mahkemenizin de takdirindedir. Zaten davacı da aşağıdaki beyanıyla kendi annesinin de çocuklarla iletişimde yeterli olamayacağını ikrar edercesine belirtmiştir;
SOSYAL İNCELEME RAPORU KENDİ İÇİNDE ÇELİŞKİLER BARINDIRMAKTADIR. SÖZ KONUSU RAPORDA DAVACININ YETERLİ SOSYAL DESTEĞE SAHİP OLDUĞU BEİLRTİLMİŞTİR. ANCAK BU DOĞRU DEĞİLDİR. ZİRA DAVACI AŞAĞIDAKİ BEYANINDAN SARİH OLARAK ANLAŞILACAĞI ÜZERE ANNESİNE KUZENİNİN DE DESTEK OLABİLECEĞİNİ BELİRTMİŞTİR. DAVACI ANNESİNİN YETERSİZLİĞİNİN FARKINDADIR. DAVACININ KUZENİ KİMDİR? NE SIKLIKTA YARDIMCI OLABİLECEKTİR? BU HUSUSTA KESİN BİR TEMİNAT VERMİŞ MİDİR? SÖZÜ EDİLEN KUZEN SOSYAL TARAFINDAN DİNLENMİŞ MİDİR? DAVACININ FAZLASIYLA MUĞLAK OLAN İFADELERİNE DAYANILARAK OLUŞTURULMUŞ SOSYAL İNCELEME RAPORUNA DAYANILARAK VELAYET HÜKMÜ KURULMAMALIDIR.
"taraf, çocukların velayetini almak istediğini, kendisinin çalıştığını, iki çocuğun okulda olacağını, sadece ne küçük çocuğun annesi ile kalacağını, ancak bir sorun olmayacağını ve sıkıntı yaşayacaklarını düşünmediğini, annesine kuzenin de destek olabileceğini ifade etmiştir."
Davacının, annesine kuzeninin de destek olabileceğini belirtmesi zaten kendisinin de şüphe içinde olduğunu beyan eder niteliktedir. Madem çocuklarla anneanne ve kuzen gibi kişiler ilgilenecek, akla haklı olarak şu soru gelmektedir. Öyleyse velayet neden anneye verilmektedir?
Davacı ağır bir bipolar hastalığa sahiptir. Öyle ki bu hastalık davacının iddia ettiği gibi eşinden ayrı yaşayarak huzuru elde etmesi sayesinde 2 ay içinde atlatılabilecek bir hastalık değildir. Zira davacının ilgili raporda ikrar ettiği üzere genetik kaynaklıdır. Bu bakımdan kronik bir rahatsızlıktır. Zira davacının annesi de aynı rahatsızlığa sahiptir. Davacının huzura erdiğinden ve 2 aydır toparladığından bahisle yapmış olduğu açıklama sadece kişisel kin ve hırsı sebebiyle velayeti alabilmek için siz Sayın Mahkemeyi yanıltma amacından başka bir amaç taşımamaktadır.
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle, itiraz ettiğimiz hususları içerir yeni bir sosyal inceleme raporu alınmasına, davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygılarımızla vekaleten Sayın Mahkemenizden arz ve talep ederiz. 25.09.2023
DAVALI VEKİLİ
Av. Gizem Gül UZUN