NİŞANLANMA
NİŞANLANMANIN KOŞULLARI
Nişanlanmanın geçerli olabilmesi için bazı şartların sağlanması gerekir:
1. Karşılıklı Evlenme Vaadi (Rıza)
Tarafların özgür iradeleriyle evlenmeye söz vermesi gerekir.
Zorlama, tehdit veya aldatma varsa nişan geçerli sayılmaz.
2. Evlenme Ehliyetine Sahip Olma
Nişanlanabilmek için, taraflar evlenmeye yasal olarak engeli olmayan kişiler olmalıdır:
➤ Aşağıdaki kişiler nişanlanamaz:
Ayırt etme gücü olmayanlar (örneğin akıl hastalığı bulunanlar),
17 yaşından küçükler (istisna: 16 yaşında olanlar, mahkeme izniyle evlenebilir ama nişan için de aynı kısıt geçerlidir),
Hâlen evli olanlar (çok eşlilik yasaktır),
Yakın akrabalar (kardeş, amca-yeğen gibi), zira zaten evlenmeleri mümkün değildir.
3. Nişanlanma Hukuki Bir İşlemdir, Ancak Şekil Şartı Yoktur
Yazılı bir sözleşme gerekmez.
Ailelerin veya topluluğun huzurunda yapılması geleneksel bir uygulamadır ama yasal zorunluluk değildir.
Yani sözlü mutabakat da nişan sayılabilir.
Özetle Nişanlanmanın Koşulları:
Koşul Açıklama
Rıza Taraflar evlenmeyi içtenlikle istemelidir
Ehliyet Evlenmeye engel bir hâl olmamalı
Şekil Belirli bir şekil zorunlu değil
Resmiyet Nüfusa bildirme veya devlet kaydı gerekmez
Nişanın Hukuki Sonuçları
Nişan bir evlilik zorunluluğu doğurmaz.
Bozulursa, taraflar birbirinden hediyeleri geri isteyebilir (örf ve adete göre).
Haksız nişan bozma durumunda, maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
NİŞANLANMANIN YOKLUĞU VE GEÇERSİZLİĞİ
NİŞANLANMANIN YOKLUĞU VE GEÇERSİZLİĞİ
Giriş
Nişanlanma, Türk Medeni Hukuku’nda evlenme amacı taşıyan kişilerin karşılıklı rızalarına dayalı olarak kurdukları hukuki ve ahlaki bir bağ olarak tanımlanır. Her ne kadar evlilik gibi resmi bir akit olmasa da, nişanlanmanın da hukuk düzeninde bazı sonuçları vardır. Bu bağlamda, nişanlanmanın kurulması kadar, hukuki geçerliliği de önemlidir. Bu makalede, nişanlanmanın yokluğu ve geçersizliği ayrımı ele alınarak açıklanacaktır.
1. Nişanlanmanın Hukuki Niteliği
Nişanlanma, iki kişinin evlenme niyetiyle karşılıklı verdikleri irade beyanına dayanan bir özel hukuk ilişkisidir. Kanunen bir şekil şartına bağlı olmamakla birlikte, bazı koşulların varlığı aranır. Bu koşullar gerçekleşmeden yapılan nişanlanmalar hukuken geçersiz ya da yok hükmünde olabilir.
2. Nişanlanmanın Yokluğu
Yokluk, hukuki işlemin kurucu unsurlarından birinin hiç gerçekleşmemesi hâlinde ortaya çıkar. Bu tür durumlarda işlem baştan itibaren hiç doğmamış sayılır.
2.1. Yokluk Sebepleri
Karşılıklı rızanın olmaması: Taraflardan biri evlenmeyi hiç istememişse, örneğin şaka, alay, oyun veya tehdit altında bir "nişan" yapılmışsa nişanlanma yok sayılır.
Taraflardan birinin olmaması: Tek taraflı evlenme vaadi ile nişanlanma olmaz. İki tarafın da açık irade beyanı zorunludur.
Gerçek kişilik yokluğu: Taraflardan birinin ölmüş olması veya kişi ehliyetinin bulunmaması (örneğin doğmamış bir çocuk adına nişan yapılması) hâlinde de yokluk söz konusudur.
2.2. Sonuçları
Yokluk hâlinde nişanlanma hiç doğmamış sayılır; buna bağlı olarak hediye iadesi, tazminat gibi haklar doğmaz.
3. Nişanlanmanın Geçersizliği (Butlanı)
Geçersizlik, hukuki işlemin şeklen kurulmuş olmasına rağmen, hukuki sakatlıklar taşıması nedeniyle hükümsüz sayılmasıdır. Nişanlanmada geçersizlik, çoğunlukla tarafların ehliyet eksiklikleri veya evlenme yasağına tabi olmalarıyla ilgilidir.
3.1. Mutlak Butlan (Kesin Geçersizlik)
Taraflardan biri evli ise,
Akrabalık derecesi evlenmeye engel olacak kadar yakınsa (örneğin kardeşler),
Taraflardan biri ayırt etme gücünden yoksunsa (örneğin akıl hastası),
Bu hâllerde nişanlanma kesin olarak hükümsüzdür.
3.2. Nispi Butlan (İptal Edilebilirlik)
Taraflardan biri geçici olarak ayırt etme gücünü kaybetmişse (sarhoşluk, ilaç etkisi),
Nişanlanma hata, hile veya tehdit ile yapılmışsa,
Bu durumda, nişanlanan taraf, nişanın iptalini mahkeme aracılığıyla talep edebilir.
4. Yokluk ile Geçersizlik Arasındaki Farklar
Kriter Yokluk Geçersizlik
Hukuki Etki Hiç doğmamış sayılır Başlangıçta geçerli gibi görünür, sonradan hükümsüzleşir
İptal Davası Gerekmez Gerekebilir
Tazminat Talebi Mümkün değil Mümkün olabilir (haksız fesih varsa)
Hediyelerin İadesi Söz konusu olmaz Söz konusu olabilir
Sonuç
Nişanlanma, toplumda basit bir gelenek gibi algılansa da, hukukî sonuçlar doğuran önemli bir ilişkidir. Bu nedenle, nişanlanmanın geçerli bir hukuki işlem sayılabilmesi için bazı asgari şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartların hiç oluşmaması nişanlanmayı yok hükmünde kılarken; bazı hukuki sakatlıkların varlığı ise işlemi geçersiz hâle getirebilir. Her iki durumda da bireylerin mağduriyet yaşamamaları için yasal yollara başvurmaları mümkündür. Hukukun bu alanda sağladığı denge, bireylerin özel hayatlarının korunmasına ve adil bir sosyal düzenin devamına katkı sağlar.
NİŞANLILIĞIN HÜKÜMLERİ
Giriş
Toplumun en temel yapı taşı olan ailenin başlangıcı genellikle nişanlılıkla olur. Nişanlılık, bireyler arasında evlenme iradesine dayalı olarak kurulan, hukuk düzenince tanınan özel bir ilişkidir. Her ne kadar evlilik gibi resmî bir kurum olmasa da, nişanlılık sürecine bağlanan bazı hukuki hükümler ve sonuçlar mevcuttur. Bu makalede, nişanlılığın Türk Medeni Kanunu çerçevesinde doğurduğu hükümler, tarafların hak ve yükümlülükleri ile birlikte ele alınacaktır.
1. Nişanlılık Kavramı ve Hukuki Niteliği
Türk Medeni Kanunu’nun 118. maddesi uyarınca:
“Nişanlanma, evlenme vaadiyle oluşan bir sözleşmedir.”
Bu tanım doğrultusunda nişanlılık, şekle bağlı olmayan ancak karşılıklı rıza ile kurulan, evlenme amacı taşıyan bir hukukî ilişkidir. Bu ilişki, taraflara bazı yükümlülükler ve haklar yükler, ancak evlilik gibi tüzel kişilik doğurmaz.
2. Nişanlılığın Hükümleri
2.1. Evlenme Yükümlülüğü Doğurmaz
Nişanlanma, evlenmeyi amaçlayan bir sözleşme olsa da, taraflara mutlaka evlenme yükümlülüğü getirmez. Taraflardan biri veya her ikisi evlenmekten vazgeçebilir. Ancak bu vazgeçişin haklı nedenlere dayanmaması hâlinde bazı hukuki sonuçlar doğabilir (maddi/manevi tazminat gibi).
2.2. Sadakat ve Dürüstlük Yükümlülüğü
Nişanlılık süreci, taraflara karşılıklı sadakat yükler. Her ne kadar evlilikteki kadar güçlü olmasa da, bu sadakat ilişkisi:
Ahlaka aykırı davranışlardan kaçınma,
Karşı tarafı küçük düşürmeme,
Evlenme iradesini açıkça kötüye kullanmama gibi etik ve hukukî sınırlar içerir.
2.3. Nişanın Bozulması Hâlinde Tazminat
Türk Medeni Kanunu m. 120 uyarınca, nişanlılık evlenmeyle sonuçlanmazsa ve taraflardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozmuşsa, diğer taraf:
Maddi tazminat (masraflar, yapılan harcamalar),
Manevi tazminat (kişilik haklarının zedelenmesi, itibar kaybı),
talebinde bulunabilir.
Tazminat talebi yalnızca nişanlılar tarafından değil, anne-baba veya onlar gibi davranan kişiler tarafından da ileri sürülebilir.
2.4. Hediyelerin İadesi
Türk Medeni Kanunu m. 122’ye göre:
“Nişanlılık evlenme ile sona ermezse, nişanlılar veya anne-babaları ya da onlar gibi davranan kişiler verdikleri hediyeleri geri isteyebilir.”
Burada önemli olan:
Hediyenin evlenme amacıyla verilmiş olması,
Hediyelerin tüketilmemiş veya devredilmemiş olması,
Dava süresinin 1 yıl ile sınırlı olmasıdır.
2.5. Özel Hayatın Gizliliği ve Kişilik Hakları
Nişanlılık sürecinde taraflar arasında paylaşılan özel bilgiler, yazışmalar, görüntüler gibi materyaller, kişilik hakkı kapsamında korunur.
Nişan bozulduktan sonra bu bilgilerin üçüncü kişilerle paylaşılması, özellikle sosyal medya gibi ortamlarda ifşa edilmesi durumunda hukuki ve cezai yaptırımlar söz konusu olabilir.
3. Nişanlılık Süresince Diğer Hukuki Durumlar
➤ Miras Hakkı Yoktur:
Nişanlılar arasında mirasçılık ilişkisi doğmaz. Nişanlılardan biri vefat ederse, diğeri yasal mirasçı olmaz.
➤ Zina ve Aldatma Suçu İşlenmez:
Nişanlılık döneminde bir tarafın başka biriyle duygusal veya cinsel ilişki yaşaması ahlaken eleştirilebilir, ancak evlilikteki gibi zina suçu oluşmaz.
➤ Vesayet ve Yasal Temsil Yetkisi Yoktur:
Nişanlılar, birbirleri üzerinde yasal temsil hakkına sahip değildir. Tıbbi müdahalelerde veya resmî işlemlerde bu durum dikkate alınmalıdır.
Sonuç
Nişanlılık, evlenmenin ilk adımı olarak önemli bir sosyal ve hukukî ilişkidir. Her ne kadar evlilik gibi bağlayıcı ve tüzel kişilik oluşturan bir yapı olmasa da, taraflara belirli ölçülerde hak ve yükümlülükler yükler. Sadakat, dürüstlük, karşılıklı saygı ve evlilik niyeti temelinde kurulan bu ilişki, bozulduğunda ise bazı mali ve kişisel sonuçlar doğurabilir. Bu yönüyle nişanlılık, hem ahlaki hem de hukuki açıdan ciddiyetle ele alınması gereken bir kurumdur.
NİŞANLILIĞIN SONA ERMESİ
Giriş
Nişanlılık, evlenme niyetiyle kurulan, Türk Medeni Kanunu’nda tanımlanmış bir özel hukuk ilişkisidir. Her ne kadar nişanlılık evlilik gibi tüzel kişilik doğurmasa da, taraflara belirli yükümlülükler yükler ve bazı sonuçlar doğurur. Ancak bu süreç her zaman evlilikle sonuçlanmaz. Taraflar çeşitli nedenlerle bu ilişkiyi sona erdirebilir. Bu makalede, nişanlılığın sona erme halleri ve bu sona ermenin hukuki sonuçları incelenecektir.
1. Nişanlılığın Hukuki Niteliği
Türk Medeni Kanunu’nun 118. maddesi uyarınca nişanlanma, karşılıklı evlenme vaadi ile oluşur. Şekle bağlı olmayan bir sözleşme niteliğindedir. Sadece sözlü bir irade beyanı ile dahi kurulabilir. Ancak her hukuki ilişkide olduğu gibi, nişanlılıkta da bazı durumlarda sona erme söz konusu olabilir.
2. Nişanlılığın Sona Erme Halleri
2.1. Evlilikle Sona Erme
Nişanlılığın en doğal sona erme hali, tarafların evlenmesidir. Evlilik akdi ile nişanlılık hukuken ortadan kalkar ve yerini evlilik ilişkisine bırakır. Bu durumda nişanlılığa ilişkin hükümler uygulanmaz, evlilik hükümleri devreye girer.
2.2. Nişanın Bozulması (Evlenmekten Vazgeçme)
Taraflardan birinin evlenmekten vazgeçmesi nişanlılık ilişkisini sona erdirir. Türk Medeni Kanunu m. 119, nişanın bozulması hâlinde tarafların birbirinden evlenme talep edemeyeceğini açıkça belirtir. Evlenme zorunlu değildir. Ancak bu sona erme şu yönleriyle önemlidir:
Haklı sebep olmaksızın nişanı bozan taraf, diğer tarafa maddi ve manevi tazminat ödemekle yükümlü olabilir (TMK m.120).
Nişan dolayısıyla verilen hediyeler, evlenme gerçekleşmediği için geri istenebilir (TMK m.122).
2.3. Taraflardan Birinin Ölümü
Taraflardan birinin ölümü hâlinde nişanlılık kendiliğinden sona erer. Bu durumda hayatta kalan taraf, karşı taraftan ya da ailesinden tazminat isteyemez. Ancak bazı özel durumlarda (örneğin ölüm öncesi kusurlu davranışlar varsa), kişilik haklarına saldırı iddiasıyla farklı hukuki yollar gündeme gelebilir.
2.4. Taraflardan Birinin Ayırt Etme Gücünü Kaybetmesi
Nişanlılık, ayırt etme gücüne sahip bireyler arasında kurulabilir. Nişanlılardan biri ayırt etme gücünü kaybederse (örneğin ağır akıl hastalığı geçirmesi), ilişki sona erebilir. Bu durumda da, nişanın bozulmasındaki genel hükümler uygulanır.
2.5. Ahlaka ve Kamu Düzenine Aykırı Davranışlar
Taraflardan birinin nişanlılık ilişkisine aykırı davranışları (örneğin sadakatsizlik, küçük düşürücü hareketler, aileye hakaret vb.) hâlinde, diğer taraf nişanı haklı nedenle bozabilir. Bu durumda kusurlu taraf, tazminat yükümlülüğü ile karşılaşabilir.
3. Nişanın Bozulmasının Hukuki Sonuçları
3.1. Tazminat Hakkı (TMK m.120)
Haklı bir neden olmaksızın nişanı bozan taraf, karşı tarafa ve bazen ailesine karşı:
Maddi tazminat (yapılan masraflar, düğün giderleri, kiralanan salon vb.),
Manevi tazminat (kişilik haklarının zedelenmesi, toplum önündeki itibar kaybı),
ödemekle yükümlü olabilir.
Bu davanın açılabilmesi için:
Nişanlılık sona erdiği tarihten itibaren bir yıl içinde dava açılması gerekir.
Bozulan tarafın kusurlu olması aranır.
3.2. Hediyelerin Geri Verilmesi (TMK m.122)
Evlenme gerçekleşmediği takdirde, nişanlıların veya ailelerinin verdiği alışılmışın dışında hediyeler (altın, ziynet eşyası, araç, ev gibi) geri istenebilir. Bu taleplerin de bir yıl içinde açılması gereklidir.
4. Nişanlılık Sona Erdiğinde Miras Hakkı Doğar mı?
Hayır. Nişanlılık, evlilik gibi yasal mirasçılık ilişkisi doğurmaz. Taraflardan biri ölürse, sağ kalan nişanlı miras hakkına sahip olmaz. Ancak vefat edenin vasiyetnamesi varsa, bu çerçevede bir hak tanınmış olabilir.
Sonuç
Nişanlılık, çoğu zaman evliliğe giden yolda önemli bir aşama olarak görülür. Ancak evlilik kadar bağlayıcı bir kurum olmadığı gibi, sona ermesi de mümkündür ve zaman zaman hukuki uyuşmazlıklara neden olabilir. Nişanlılığın sona ermesi, her durumda farklı sonuçlar doğurur. Bu nedenle hem tarafların hem de ailelerinin bu süreci dikkatle yürütmeleri ve gerektiğinde hukuki danışmanlık almaları önem arz eder. Türk Medeni Kanunu, bu konularda dengeleyici hükümlerle tarafların haklarını ve yükümlülüklerini düzenlemiş, kişilik haklarını korumayı esas almıştır.