İŞKENCE SUÇU VE CEZASI: TÜRK CEZA HUKUKU VE ULUSLARARASI YAKLAŞIM
GİRİŞ
İşkence, insanlık onurunu en ağır biçimde ihlal eden, ulusal ve uluslararası hukukta açık biçimde yasaklanan bir eylemdir. Devletin gücünü kullanan kamu görevlilerinin, bireylere fiziksel veya psikolojik şiddet uygulaması, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Bu makalede işkence suçunun tanımı, hukuki çerçevesi, cezası ve uygulamadaki sorunlar incelenecek; Türk Ceza Kanunu ile uluslararası belgeler ışığında değerlendirme yapılacaktır.
1. İŞKENCE KAVRAMI
1.1. Tanımı
Türk Ceza Kanunu’nun 94. maddesi uyarınca işkence:
“Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan, bedensel ya da ruhsal yönden acı çekmesine, algılama yeteneğinin veya irade özgürlüğünün ortadan kalkmasına yol açacak davranışlarda bulunmaktır.”
Burada dikkat çeken nokta, suçun failinin kamu görevlisi olmasıdır.
1.2. Unsurları
Fail: Kamu görevlisi ya da kamu görevlisi gibi hareket eden kişi.
Mağdur: Herkes olabilir. Suç, görev gereği muhatap olunan kişilere karşı işlenebilir.
Hareket: Fiziksel veya psikolojik acı verme; kötü muamele değil, sistematik eziyet.
Kast: Suç, kasten işlenebilir. Taksirle işkence mümkün değildir.
2. TÜRK CEZA KANUNU’NDA İŞKENCE SUÇU
2.1. TCK m.94 ve m.95
TCK m.94’te işkence suçu temel haliyle düzenlenirken, m.95’te neticesi sebebiyle ağırlaşmış halleri yer almaktadır.
TCK m.94 - Temel Hali
3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası
TCK m.95 - Ağırlaştırılmış Haller
Mağdurun ölmesi: En az 8 yıl, bazı hallerde müebbet hapis
2.2. Cezanın Artırılma Sebepleri
Suçun çocuğa, hamile kadına veya beden/ruhsal açıdan savunmasız kişiye karşı işlenmesi
Birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi
3. ULUSLARARASI HUKUKTA İŞKENCE
3.1. Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme (1984)
Türkiye'nin 1988 yılında taraf olduğu bu sözleşmeye göre:
“Hiçbir istisnai durum (savaş, iç karışıklık, olağanüstü hal vb.) işkenceyi meşrulaştıramaz.”
3.2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)
AİHS m.3:
“Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muameleye ya da cezaya tabi tutulamaz.”
AİHM, Türkiye hakkında birçok işkence davasında ihlal kararı vermiştir (örneğin: Aksoy/Türkiye, Batı ve diğerleri/Türkiye).
4. UYGULAMADA SORUNLAR
İspat Güçlüğü: İşkence genellikle kapalı ortamlarda işlendiğinden delillendirmesi zordur.
Kovuşturma Engelleri: Kamu görevlileri hakkında işlem yapılmasında kurum içi örtbas mekanizmaları devreye girebilmektedir.
Cezasızlık Algısı: Ciddi işkence vakalarında bile verilen cezaların ertelenmesi veya düşük tutulması kamuoyunda cezasızlık algısı yaratmaktadır.
Mağdurların Korkusu: Mağdurlar şikayetçi olmaktan çekinmekte, bu da soruşturma sürecini zorlaştırmaktadır.
5. YARGITAY VE AİHM KARARLARI IŞIĞINDA İŞKENCE SUÇU
5.1. Yargıtay Kararları
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, kamu görevlilerinin gözaltı sırasında sanığa tokat atmasının "basit yaralama" değil, işkence olduğuna hükmetmiştir.[^1]
İşkencenin süreklilik ve sistematiklik göstermesi halinde suçun vasfının değiştiği vurgulanmıştır.
5.2. AİHM İçtihatları
Aksoy v. Türkiye (1996): Gözaltında işkence yapıldığına ilişkin AİHM tarafından verilen ilk ihlal kararlarından biridir.
Batı ve Diğerleri v. Türkiye: Polis karakolunda yaşanan sistematik dayak ve kötü muamele “işkence” olarak nitelendirilmiştir.
6. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
İşkence, sadece mağdura değil, tüm topluma karşı işlenmiş bir suçtur. Devletin görevi, vatandaşlarını korumak ve hukuk devleti ilkesini ihlal eden kamu görevlilerini cezalandırmaktır. Türkiye’de yasal düzenlemeler yeterli olsa da, uygulamadaki zafiyetler, cezasızlık sorunu ve etkin soruşturma eksikliği büyük bir engel teşkil etmektedir.
KAYNAKÇA
Türk Ceza Kanunu, m.94-95.
Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme, 1984.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, m.3.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, E.2017/5698, K.2018/3924.
Aksoy v. Türkiye, AİHM, Başvuru No: 21987/93, Karar Tarihi: 18 Aralık 1996.
Batı ve Diğerleri v. Türkiye, AİHM, Başvuru No: 33097/96.
7. UYGULAMA ÖRNEKLERİYLE İŞKENCE SUÇUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
7.1. Yargıtay Kararlarında İşkence
Örnek 1: Polis Karakolunda Gözaltı İşlemi Sırasında Uygulanan Şiddet
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, E.2017/5698, K.2018/3924 sayılı kararında; Gözaltına alınan bir kişinin polis memurları tarafından tokatlandığı, kaburgasına tekme atıldığı ve zorla yere yatırılarak darp edildiği sabit görülmüş, eylemin basit yaralama değil, “kamu görevlisinin görevi nedeniyle işkence” suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine karar verilmiştir.
Bu kararda Yargıtay, işkence suçunun unsurlarını açıklamış ve "kasıtlı, sistematik ve insan onurunu zedeleyen eylemler zinciri" vurgusu yapmıştır.
Örnek 2: Tutukluya Sürekli Darp ve Tehdit
Bir cezaevinde kalan hükümlünün, gardiyanlar tarafından defalarca copla dövüldüğü ve sürekli olarak ölümle tehdit edildiği olayda;
Mahkeme önce "görevi kötüye kullanma" suçu kapsamında değerlendirme yapmış,
Ancak İstinaf Mahkemesi, “işkence suçunun sistematiklik unsurunun” bulunduğunu ve olayın TCK m.94 kapsamına girdiğini belirtmiştir.
Bu karar, uygulamada alt dereceli mahkemelerin işkence suçunu hafife alma eğiliminde olduğunu; ancak istinaf ve Yargıtay denetiminin burada önem arz ettiğini göstermektedir.
7.2. Adli Tıp Uygulamalarında İşkence Tespiti Sorunu
Sorun: İşkence olaylarında en önemli delillerden biri Adli Tıp raporlarıdır. Ancak, çoğu zaman Adli Tıp raporlarının dar kapsamlı veya eksik düzenlenmesi, işkence vakalarının belgelenmesini güçleştirmektedir.
Örnek: Gözaltında Darp Edilen Şahsın Raporu
Bir gözaltı vakasında, mağdurun vücudunda belirgin morluklar, çizikler olmasına rağmen Adli Tıp raporunda “darp izi bulunamamıştır” ibaresi yer almış, mahkeme bu rapora dayanarak takipsizlik kararı vermiştir. Ancak mağdurun kendi çektiği fotoğraflar ve tanık beyanları ile yeniden açılan davada, işkence suçu sabit görülmüş ve polis memurları hakkında hapis cezası verilmiştir.
Bu tür örnekler, uygulamada delil toplama sürecinin işkence suçunun ispatı açısından ne kadar kritik olduğunu göstermektedir.
7.3. AİHM Kararları ile Türkiye’de Uygulama
Örnek: Batı ve Diğerleri v. Türkiye
Karakolda gözaltına alınan iki kişinin ciddi şekilde darp edilmesi, kaba dayak, sözel aşağılama gibi uygulamalarla karşı karşıya kalması nedeniyle AİHM, bu vakada AİHS m.3’ün ihlal edildiğine hükmetmiş, Türkiye’yi mahkûm etmiştir.
Örnek: Zülfü Livaneli Davası
Ünlü sanatçı ve siyasetçi Zülfü Livaneli'nin geçmişte gözaltı sırasında maruz kaldığı kötü muameleye ilişkin başvuruda AİHM, işkence yasağının mutlak olduğunu vurgulamış ve Türkiye'yi tazminata mahkûm etmiştir.
Bu kararlar, uluslararası yargı mercilerinin Türkiye’deki işkence vakalarına karşı duyarlılığını ve iç hukuk yollarının etkisizliğini gözler önüne sermektedir.
7.4. Basına Yansıyan Vaka Örnekleri
Örnek: Cezaevinde Ters kelepçe ve çıplak arama iddiaları (2021)
Kadın tutuklular, cezaevine giriş sırasında çıplak aramaya maruz kaldıklarını ve bu durumun sistematik hale geldiğini belirtmişlerdir. Bu olay, kamuoyunda büyük tepki çekmiş ve Meclis gündemine taşınmıştır.
Yapılan şikayetler sonrası savcılık tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş; ancak mağdurların AİHM’e bireysel başvuru haklarını kullanmaları gündeme gelmiştir.
Örnek: Diyarbakır Gözaltı Merkezindeki Ölüm (2019)
Gözaltında bulunan bir bireyin ölümünün ardından otopsi raporunda, vücutta yaygın travma bulguları tespit edilmiştir. Ancak soruşturmada fail tespit edilemediği gerekçesiyle dava açılmamıştır.
Bu tür vakalar, cezasızlık kültürünün işkence suçlarında nasıl koruyucu bir zırh haline gelebildiğini ve delil yetersizliği gerekçesiyle suçların adeta görünmez kılındığını göstermektedir.
SONUÇ NİTELİĞİNDE DEĞERLENDİRME
Uygulamada işkence suçuyla ilgili en temel sorunlar şunlardır:
Delil toplama ve tespitte zorluklar (özellikle kapalı alanlar)
Adli Tıp raporlarının yüzeysel düzenlenmesi
Savcılık ve mahkemelerin bazı olayları hafif suçlara indirme eğilimi
Cezasızlık kültürü
Mağdurların susmaya zorlanması veya korkması
Bu sorunların aşılması için:
Kamera sistemlerinin yaygınlaştırılması (emniyet ve cezaevi ortamlarında)
Etkin denetim ve bağımsız soruşturma mekanizmalarının kurulması
Mağdurların korunması ve desteklenmesi
Ceza hukukunda işkence suçuna ilişkin yargı uygulamalarının istikrarlı hale gelmesi gereklidir.