• info@gizemuzunlaw.com
  • +90 552 402 13 28
Bizimle İletişime Geçin +90 552 402 13 28

Blog

EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI BOŞANMA DAVA DİLEKÇESİ

KAYSERİ AİLE MAHKEMESİNE

 

 

 

ADLİ YARDIM TALEPLİDİR.       

 

DAVACI              :                                              

 

 

VEKİLİ              : Av. Gizem Gül UZUN

                                               

 

DAVALI                   :

 

 

KONUSU        : TMK 166/I uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması dolayısıyla tarafların BOŞANMALARINA karar verilmesi hususunda dava dilekçemiz ve velayet, tazminat, nafaka, ziynet eşyaları ve koruma kararı yönünden taleplerimizin sunulmasından ibarettir.

 

AÇIKLAMALAR   :

 

 

Müvekkil ile davalı Kenan *****,02/06/2008 tarihinde evlenmiştir. Tarafların bu evlilikten 28/05/2018 doğumlu kızları Elif ***** ile 26/10/2009 doğumlu oğulları Melih ***** ve 19/06/2013 doğumlu oğulları Yasin ********** dünyaya gelmiştir. Ancak bu evlilik birliğinin devam etmesinde ne hane halkının ne de milletin bir menfaati bulunmaktadır. Aşağıda açıklanan sebepler dolayısıyla işbu davayı açma zorunluluğu hasıl olmuştur.

 

1- Davalı Kenan ******** ile müvekkil belki de evliliklerinin en güzel sayılacak dönemlerini davalının annesinin evinde kalarak geçirmişlerdir. Kayınvalide müvekkile karşı kötü tutum ve davranışlar sergilemiştir ve bu durum hala devam etmektedir.

 

Müvekkil ile davalı yan evliliklerinin ilk beş yılını kayınvalide yanında geçirmişlerdir. Bu süre içerisinde müvekkil ile davalı yan annesi tarafından sebepsiz yere sürekli kötü lüzum görmüştür ve davalı yan sürekli annesinin tarafını tutmuştur. 

 

Davalı yan ailesi müvekkili kendi evlerinde yaşadıkları bu dönemde sürekli baskı altına almaya çalışmış, ve en küçük sorunlarda bile müvekkile ağır derecede yüklenmişlerdir.

 

Bilindiği üzere gerek Türk örf ve adet yapısı gerekse milletimizin aile sistemi dolayısıyla en optimum şartlarda bile gelin ve kayınvalide arasında uyuşmazlıklar yaşanmaktadır. Nitekim Türk dili lügatında bu durumla ilgili ''Kaynanayı ne yapmalı, kaynar kazana atmalı'' veya ''havuzun ortasında, kına kardım tasında, oğlum bana dönecek, gelecek ayın başında'' ve daha nice atasözleri veya deyimler bile türetilmiştir.

 

Hatta ve hatta Yargıtay dahi sırf kaynanasının evinde yaşayan çiftler bakımından kocayı kusurlu olarak görmektedir.

 

''TMK`nun 186/1 maddesine göre eşler oturacakları konutu birlikte seçerler. Bu durumda bağımsız konut temin etmeyerek davacı kadının anne ve babası ile birlikte yaşadıkları eve dönmesini bekleyen davalı erkek kusurludur. Bu nedenle davacı kadının boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekirken yetersiz gerekçe ile davacı kadının boşanma davasının reddi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir''(Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 2022/2581 E.  ,  2022/4420 K.)

 

Ancak müvekkil evlilik birliğinin en zevkli ve evlilik birliğinde çiftlerin başabaş geçirmeleri gereken bu dönemi kayınvalidesi ile birlikte geçirmiştir. Ve davalı yan ailesi müvekkile karşı aşırı kötü tutum ve davranışlar sergilemiş ve davalı yan ailesi aşağıda daha detaylı açıklanacağı üzere müvekkile fiziksel şiddet dahi uygulamışlardır.

 

Müvekkil bu duruma kocasına olan sevgi bağından dolayı ses çıkartmamış, kayınvalidesi ve kayınbabasına karşı ise gördüğü kötü lüzuma rağmen her zaman saygılı ve hürmetli davranmıştır.

 

Ancak bu kötü tutum kayınvalide tarafından müvekkile karşı hala devam etmektedir. Davalı yan ailesi tarafından sebepsizce vuku bulan bu kötü davranışlara karşı müvekkil alttan alarak durumu yatıştırmaya çalışmakta ise de söylediği en küçük kelimede davalı yan geline karşı  ''böyle gelin mi olur, sen ne kadar saygısızsın, konuşma'' şeklindeki aşağılayıcı söylemleriyle davalı yan müvekkilin onurunu ve gururunu incitmiştir.

 

 

2- Davalı yan Kenan ********** ve ailesi müvekkile karşı ağır ithamlarda bulunmakta, müvekkile fiziksel şiddet uygulamakta ve müvekkili tehdit etmektedirler.

 

Davalı yan anne ve babası müvekkile karşı ağır iftiralar atmaktadırlar. Müvekkilin varlığını dahi bilmediği caddelerde gezdiğini söylemekte, eş dosttan duyum aldıklarını ileri sürerek müvekkilin asla yapmayacağı hareket ve davranışları müvekkile yakıştırmaktadırlar.

 

Müvekkil şerefli ve namuslu bir Türk kadınıdır. Hayattaki tek amacı çocuklarına iyi bir gelecek sağlamak olan bu müvekkile karşı davalı yan anne ve babası, müvekkilin asla yapmayacağı hareketleri sanki normal bir hareketmişçesine hiç vicdani baskı hissetmeden söyleyebilmektedirler.

 

Örnek olarak bir gün müvekkilin öz kardeşi müvekkili ziyarete aile konutuna gelmiştir. Yoldan geçen kayınbaba ailenin ortak konutunu gözetlercesine bakmaktayken camda bir erkek silueti görmüştür. Bunun üzerine kayınbaba davalı yana ''bir adam gördüm camda, şüphelendim, kim o'' şeklindeki söylemleriyle davalı yanı kışkırtmıştır ve müvekkile iftira atmıştır. Davalı yan ise yıllardır eşinden böyle bir hareket bekliyormuşçasına, ''ben işime mi bakacağım, seni mi yoklayacağım sürekli'' şeklindeki beyanlarıyla müvekkile karşı ağır hakaretlerde bulunmuş ve iftiralar atmıştır. Gelen kişinin müvekkilin kardeşi olduğu anlaşıldığında ise davalı yan özür dileme zahmetine dahi girişmemiştir. Bu yaşananlardan sonra davalı yan müvekkile ailesinin ortak konuta gelmemesi gerektiğini de söylemiştir.

 

 Bu tutum ile ilgili Yargıtay ''“eşinin akrabalarını evinde görmek istemediği, bunu davranışlarıyla ve söylemek suretiyle belli ettiği” (YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/6162 Karar Numarası: 2019/6217 Karar Tarihi: 16.05.2019)'' kararı eşinin ailesinin evine gelmemesini istemeyi karşı taraf için haklı boşanma sebebi saymaktadır.

 

 

Nitekim müvekkilin kayınbabası müvekkile şiddet uygulamaktadır. Müvekkil ve davalı yanın ortak çocuğu hasta olduğundan ötürü ''defol git bu evden ,çocuk mocuk yok sana, ana mısın sen?'' şeklinde sözlerle suçsuz müvekkilin üstüne yürümüştür. Üstüne üstelik çocuğu müvekkilden zorla almaya çalışmış, müvekkil direnmiş ve bunun üstüne müvekkile tokat atmıştır. Bütün bu yaşanan olaylardan sonra davalı yan bu olayların yaşandığını inkar etmiştir.

 

Başka bir örnek ise, müvekkil davalı yan ile davalı yanın obsesif düşünceleri yüzünden tartışma yaşadığından ötürü bir süreliğine psikolojisini toplamak amacıyla annesinin evine gitmiştir. Davalı yan aile konutuna kendi ailesini yerleştirmiştir. Müvekkil ve kardeşi müvekkilin kişisel eşyalarını almak ve evini kontrol etmek amacıyla ortak konuta geldiklerinde kayınbaba kapıyı müvekkil ve kardeşinin üzerine kilitlemiş, yine müvekkilin ve kardeşinin üstüne yürümüş ve ''altınları mı götürüyorsun kahpe, ver çabuk çaldıklarını'' şeklinde beyanlarla müvekkile iftira atmıştır. Müvekkili ve müvekkilin kardeşini ise ''kes sesini, tahsilini yakarım senin, altınları vermezseniz çaldılar diye şikayet ederim'' şeklinde söylemlerle tehdit etmiştir.

 

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2020/2101 E. 2020/3085 K.

 

Evin anahtarını ailesine veren eş, evin manevi bağımsızlığını ihlal etmiş sayılır.

 

Nitekim başka bir Yargıtay kararında ''Davalının ve davcının anne-babasının davacıyı sürekli azarladıkları, kocanın bu davranışlara sessiz kaldığı gibi evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri de yerine getirmediği, kimseyle görüşmesine izin vermedikleri anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya ( TMK.md. 166/1 )karar verilmelidir.''(YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2003/2609 K. 2003/4066 T. 24.3.2003)

 

 

 

3- Davalı yan müvekkile karşı ağır bir güvensizlik beslemekte ve müvekkili hiçbir sebep yokken ahlaksızlıkla suçlamaktadır.

 

Davalı yan müvekkile karşı obsesiflik derecesinde takıntılar oluşturmuştur. Müvekkilin hiç var olmadığı eski sevgilisiyle bir gün kendisini bırakıp kaçıp gideceğini düşünmektedir. Davalı yanın obsesif tutumları o kadar artmıştır ki işlettikleri markette kocasına yardım amacıyla gelen müvekkile karşı ''ne bakıyorsun müşteriye, çok mu beğendin, ben burda olmasam daha neler yapardın'' şeklindeki sözleriyle müvekkili büyük bir psikolojik baskı altına sokmaktadır. Müvekkilin esnaflık mesleğinin etiği gereği müşteriye selam dahi vermesi, davalı yan için ''aldatacak beni'' şeklindeki düşüncelere sebep olmaktadır. Hatta ve hatta müşteriye satış yapan müvekkile, müşteri gittikten sonra, ''ne dedi sana, çabuk söyle'' şeklindeki beyanlarıyla müvekkile ağır şekilde psikolojik baskı uygulamaktadır.

 

Ayrıca davalı yan müvekkili tehdit de etmektedir. ''iş yapıyor mu?, kaytarıyor mu?'' şeklinde düşüncelerle kontrol etmek için marketin elemanına bakan müvekkile davalı yan ''bir daha bak istersen, hoşlandın galiba?'' şeklinde söylemleriyle müvekkile ağır ithamlarda bulunmakta ve üstü kapalı tehdit etmektedir.

 

Bu obsesif hareketler zamanla öylesine çekilmez hal almıştır ki davalı yan müvekkili şüphelenecek hiçbir şey olmamasına rağmen işlettikleri marketin elemanı ile aldatacağını düşünmektedir. Davalı yan hiçbir mantıklı sebep olmaksızın bu ağır iftiraları atabilmektedir.

 

Hatta ve hatta davalı yan müvekkili ünlü Amerikan oyuncu Dwayne Johnson'dan bile kıskanmaktadır. Davalı yan bir akşam çocuklarıyla film izleyen müvekkile karşı ''ne bakıyorsun elin adamlarına, duramıyorsun sen yerinde'' şeklinde söylemlerde bulunmaktadır. Bu obsesif tavırlar artık müvekkil ve çocuklar açısından çekilemez hale gelmiştir.

 

Nitekim Sayın Mahkemece bilineceği üzere Yargıtay boşanma davasında iftira atmak hususunu incelediği bir kararında, eşinin başkası ile ilişki kurduğunu iddia eden davacı kocanın tamamen kusurlu olduğuna ve manevi tazminat ödemesi gerektiğine karar vermiştir.

 

Nitekim başka bir Yargıtay kararında ''Tarafların eşit kusurlu oldukları kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı kadının eşine hakaret ettiği, buna karşılık davalı kocanın ise aşırı kıskançlık gösterip, eşine çirkin iftiralarda bulunduğu, sebepsiz kavga çıkararak küfür ve hakaretler ettiği anlaşılmaktadır. Davalı koca hakkında, eşine karşı “silahla tehdit” eyleminden dolayı açılan ceza davası henüz neticelenmemişse de, davalı kocanın yukarıda gerçekleşen kusurları dikkate alındığında, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan hadiselerde, davacı kadının az, davalı kocanın daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir (Y2HD-K.2013/9456).''

 

Başka bir Yargıtay kararı ise ''davalı erkeğin … eşine bir düşmanmış gibi davrandığı, YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2018/6162 Karar Numarası: 2019/6217 Karar Tarihi: 16.05.2019'' eşine düşman gibi davranan eşin kusurlu olduğunu söylemektedir.

 

 

 

4- Davalı yan müvekkile karşı ceviz kabuğunu doldurmayacak sebeplerden kavga çıkartmakta ve sürekli evden çıkıp başka yerde gecelemektedir. Ayrıca davalı yan müvekkile sebepsiz yere ağır hakaretler etmektedir.

 

Davalı yan müvekkile sürekli psikolojik şiddet uygulamaktadır. Müvekkilin hazırladığı yemekleri yemeyip sonradan müvekkili yemek yapmamakla suçlamaktadır. Müvekkile karşı ''benim donlarımı neden düzgünce yıkamıyorsun, şu çorabımı hemen temizle'' şeklindeki beyanlarıyla müvekkile adeta kendisini köle gibi hissettirmektedir.

 

Davalı yan evin huzurunu öylesine kaçırmaktadır ki müvekkili kendi çocuklarına şikayet etmektedir. ''Siz bu kadın gibi olmayın, işinizi yapın'' veya ''kadın dediğinin eli hamarat olur, anneniz size yemek mi yapıyor ki?'' şeklindeki beyanlarıyla müvekkilin onurunu ve gururunu ağır şekilde incitmekte ve çocukların huzurunu bozmaktadır. Bunun yanında anne ve çocukların arasındaki kutsal bağı zedelemeye çalışmaktadır. Üstüne üstelik eşini ve üç çocuğunu evde sürekli yalnız bırakıp işlettikleri markette gecelemektedir.

 

4/a- Davalı yan, müvekkilin dış görünüşü ile sürekli dalga geçmektedir.

 

Ayrıca davalı yan hiçbir sebep yokken kavgalar çıkartmakta, eşine hakaretler etmektedir. Örneğin, hiçbir sebep yokken namaz kılmakta olan eşine ''domuz suratlı, sen namaz kılma, çarpılırsın'' şeklinde alaycı söylemlerle müvekkilin gururunu ağır derecede zedeleyen hakaretler etmektedir. 

 

''Eşlerin birbirlerinin her türlü özellikleriyle alay etmeleri küçültücü davranışlardan bulunmakla duygusal şiddete yönelik bir davranış olduğundan evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında boşanma sebebi sayılmaktadır. Eşin kilosuyla alay etmek, bana yakışmıyorsun şişko, yiye yiye dana gibi oldun, vb. demek, organlarıyla alay etmek, görüntüsüyle alay etmek boşanma sebebidir.''(YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2017 TARİHLİ 2016/6232 E. 2017/11551 K.)

 

5- Davalı yan müvekkile karşı adeta tiran gibi davranmaktadır. Müvekkili zorla asosyalliğe itmekte ve sosyal ilişkilerini baltalamaktadır.

 

Davalı yan ağır bir asosyal hayatı yaşamaktadır. Müvekkili de yaşadığı bu hayat standartlarına adapte olmaya zorlamaktadır. Davalı yan müvekkilin sosyalleşmesine engel olmakta ve arkadaşlarıyla görüştürmemektedir. 

 

Davalı yanın obsesif düşünceleri yüzünden sergilediği bu tutum ve davranışlar öyle bir boyuta ulaşmıştır ki müvekkil davalı yanın yanında telefon çağrılarını cevaplayamaz duruma gelmiştir.

 

Ayrıca davalı yan, bir gün müvekkilin annesi müvekkilin ortak konutunun lambaları patlak olduğundan elektrikçi çağırmış ve lambaları değiştirmiştir. Bunu gören davalı yan müvekkil, annesi ve komşuları evin içinde oturup muhabbet ettiği sırada, müvekkil, annesi ve komşuların içinde müvekkile ''amına koyduğumun kızı seni sana sorucam bu yaptığını, benden habersiz evime adam getiriyorsunuz, o piçi niye evime getirdiniz'' şeklinde sözlerle müvekkili annesinin ve arkadaşlarının yanında yerin dibine sokmuş ve müvekkile sırf lamba değiştirttiği için tehditler savurmuştur. Üstüne üstelik sırf iyilik yapmak istediği için bozuk lambaları değiştirten müvekkilin annesine ''karışma benim evime'' şeklinde sözlerle çıkışmıştır. Bu sözlerin sonrasında yeni avizeleri söküp duvara fırlatmıştır. Müvekkil kendi komşularına dahi rezil olmuş, durumu açıklayamamış ve utancından yerin dibine girmiştir. Bu olaylar üstüne müvekkilin arkadaşlarının müvekkille araları açılmıştır.

 

Başka bir örnek ise, müvekkilin arkadaşı müvekkili ablasının numarasından aradığı için, davalı yan müvekkile ''kim o, başkalarıyla iş mi pişiriyorsun?'' şeklinde ağır ithamlar etmiştir. Müvekkilin telefonunu karıştırmıştır. Herhangi bir aldatma ibaresi bulamadığında ise müvekkilin telefonunu duvara fırlatmış ve kırmıştır.

 

Sayın Mahkemenizce de bilineceği üzere, güncel yargıtay kararlarında eşin telefonunu karıştırmak hukuka aykırı bir hareket olarak nitelendirilmektedir.

 

Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, vermiş olduğu 2020/1135 Esas- 2020/2010 Karar sayılı kararı ''Eşinin giyim tarzına, gideceği toplantılara ve görüşeceği kişilere karışmak sosyal şiddet olup boşanma sebebidir'' şeklindedir.

 

5/a- Örnek olarak davalı yan müvekkil sırf arkadaşı ile görüştüğü için müvekkile ''orospu, kahpe'' ve benzeri şekilde ağır hakaretlerde bulunmaktadır.

 

Müvekkil bir gün su çekmeye giderken yolda karşılaştığı hemcins arkadaşı ile muhabbet etmek adına bir kahve içmek için hemcins arkadaşının evine gitmiştir. Bu durumu öğrenen davalı yan ''Orospu, ne işin var milletin evinde, sana mı kaldı elin karısının derdini dinlemek'' şeklindeki ağır ithamlarıyla müvekkili büyük bir buhrana sokmuştur. Ayrıca müvekkilin arkadaşına da hakaretler etmiş ve müvekkili küçük duruma düşürmüştür.

 

Nitekim Yargıtay kararları ''Eşe hakaret ve beddua etmek boşanma sebebi olup , bunu yapan eş ağır kusurludur. (YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2015/9457 E. - 2016/248 K.)'' hakaret eden eşin ağır kusurlu olduğunu belirtmektedir.

 

5/b- Davalı yan müvekkilin aile konutuna girmesine engel olmuştur.

 

Müvekkil pazara çıkarken yolda gördüğü hemcins arkadaşı ile görüşmüştür. Yine yukarıda açıklanan olaya benzer şekilde davalı yan müvekkilin arkadaşı ile görüşmesini istememektedir. Müvekkilin arkadaşı da kadındır. Davalı yan kafasında o kadar kuruntuluk çeken birisidir ki müvekkilin hemcins arkadaşı ile görüşmesini bile hazmedememektedir.

 

Aynı şekilde müvekkil arkadaşıyla görüştükten sonra eve döndüğünde davalı yan müvekkili sırf arkadaşıyla görüştüğü için kapıyı kilitlemek suretiyle eve almamıştır.

 

Başka bir örnek ise, müvekkilin çocuğu hasta olmuş ve davalı yan ile müvekkil çocuklarını hastaneye götürmüşlerdir. Davalı yan çocuğun ağlamasına sinirlenip müvekkili arabadan indirmeye çalışmıştır. Müvekkil araçtan inmek istememiş ve bu sefer de davalı yan müvekkili ortak konuta almamıştır. Müvekkil davalı yan tarafından eve alınmayınca annesinin evine gitmiş ve bir ay boyunca orada yaşamak zorunda kalmıştır. (kayınpederin tokat atma günüyle aynı gün)(?????)

 

Yine bir Yargıtay kararı ''Toplanan delillerden davalı kadının eşini eve almadığı ve eşini ortak konutu terk etmeye zorladığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davalının haklı bir sebep olmaksızın davacının ortak konuta dönmesini engellediği sabittir. Türk Medeni Kanunun koşulları gerçekleşmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı gerekçeli ile reddi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 2. HD - Karar: 2016/462).''

 

5/c- Başka bir örnek olaraksa, davalı yan müvekkil sırf arkadaşı ile görüştüğü için evdeki eşyaları kırmış, deyim yerindeyse camı pencereyi indirmiştir.

 

Müvekkil yukarıda açıklanan örneklerden farklı bir zaman diliminde raslantı sonucu karşılaştığı hemcins arkadaşı ile buluşup çay kahve içmiştir. Bunu duyan davalı yan müvekkil henüz eve gelmemişken evdeki aynaları kırmış, koltukları devirmiştir. Evi altüst etmiştir.

 

Bu şekilde obsesif ve saldırgan hareketler sergileyen davalı yan, müvekkili ağır bir psikolojik bunalıma sokmuştur. Müvekkil gülmeyi unutmuş, hayat enerjisi tükenmiştir. Her yaptığı harekette ''acaba bana kızar mı, beni dövecek mi?'' şeklindeki düşünceleriyle müvekkilin kendisi de anksiyete krizleri geçirmeye başlamış, manevi sağlığı çökmüştür.

 

 

6- Davalı yan müvekkilin kıyafetlerine dahi karışmakta ve müvekkil davalı yanın haberi olmadan kendisine çorap dahi alsa davalı yan müvekkile karşı ağır hakaretler etmektedir.

 

Ayrıca davalı yan hane halkına ağır bir baskı kurmaktadır. Kendisine sorulmadan eve hiçbir eşya aldırmamakta ve müvekkilin kendisi için beğenip aldığı bir çorap için bile ''bana niye sormadın, bu ne, bunu mu giyeceksin şimdi'' şeklindeki söylemleriyle müvekkile ağır psikolojik şiddet uygulamaktadır.

 

Müvekkil tesettürlü bir kadındır. Müvekkil bir gün eşine yardım etmek amacıyla işlettikleri markette çalışırken başörtüsü o anki iş dalgınlığıyla açılmış ve müvekkilin boyun kısmı hafifçe açılmıştır. Bunu gören davalı yan adeta çıldırmış, komşularının ve müşterilerinin önünde ''Orospu, her tarafın meydanda geziyon, çok mu meraklısın oranı buranı millete göstermeye'' şeklinde beyanlarla müvekkili ağır derecede rencide etmiştir. Müvekkil insanların önünde gördüğü bu lüzum üzerine tepki verince davalı yan, müvekkilin saçından tutup başörtüsünü çıkarıp çöpe atmıştır. 

 

BAŞÖRTÜSÜ KULLANAN BİR KADININ DİNİ GEREKLİLİKLERİ GEREĞİ NAMUS SAYDIĞI BAŞÖRTÜSÜNÜ, SIRF BOYUN KISMI İŞ YAPARKEN AÇILDIĞI İÇİN, İNSANLARIN İÇİNDE FİZİKSEL ŞİDDET KULLANARAK ÇIKARIP ÇÖPE ATAN VE KENDİ KARISINA İNSANLARIN İÇİNDE ''OROSPU'' ŞEKLİNDE HAKARETLER EDEN BİR KOCADAN NE BEKLENEBİLİR?

 

Müvekkil evlilik birliğini sürdürdüğü aile konutunda dahi istediği kıyafetlerini giyememektedir. Davalı yan müvekkilin evde giymek için aldığı thsirtleri ''sen kapalı kadınsın, ne işin var bunlarla, millete mi pazarlayacaksın kendini''şeklinde ağır sözlerle müvekkilin giyim eşyalarını yırtmış ve kullanılamaz hale getirmiştir.

 

Eşine örtünmesi için baskıda bulunmak, çarşaf giyinmesi için baskıda bulunmak, eşinin olağan giyimine karışmak, eşinin giyimine ailesinin müdahalesine sessiz kalmak sosyal şiddet olup boşanma sebeplerindendir.

 

Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, vermiş olduğu 2020/1135 Esas- 2020/2010 Karar sayılı kararı ''Eşinin giyim tarzına, gideceği toplantılara ve görüşeceği kişilere karışmak sosyal şiddet olup boşanma sebebidir'' şeklindedir.

 

Yine bir Yargıtay kararı '' davalı-davacı kadının kocasına sürekli hakaret ettiği, davacı-davalı kocanın da, karısına giyim tarzına müdahale ederek ''örtünmesi'' için sürekli baskıda bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.''(YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ 2010/3765 E. , 2011/4773 K. SAYILI İLAM) eşinin giyimine karışan kocanın kusurlu olduğunu kabul etmektedir.

 

 

7- Davalı yan müvekkile ağır derecede fiziksel şiddet uygulamaktadır.

 

Davalı yan hastalık derecesindeki kuruntulukları ve kendi kafasında uydurduğu senaryoları kendi içinde yaşamaktadır. Müvekkil şerefli ve onurlu bir kadındır. Davalı yan, müvekkilin aklına dahi gelmeyecek aşağılık hareketleri kendisine yaptığını düşünmektedir. 

 

Davalı yan bu kuruntulara kendini o kadar inandırmıştır ki, müvekkilin bu hareketleri yaptığını düşünüp müvekkile birkaç kez tokat atmıştır. Müvekkil bunu daha sonra davalı yana hatırlatıp bir daha yapmamasını söylediğinde davalı yan yaptığı bu hareketi inkar etmiştir. 

 

Başka bir örnek ise; davalı yan doğum sebebiyle komşusunu ziyarete giden müvekkili aile konutuna almamış ve ''ne işin var orda burda, ne sürtüyorsun(hakaret dolu sözler söyledi şeklinde hakaretler ederek müvekkile tekme atmak da dahil olmak üzere ağır fiziksel şiddet uygulamaktadır.

 

Müvekkil yapmadığı hareketler yüzünden davalı yandan dayak yemiş, bu olaylar yüzünden psikolojisi ağır şekilde bozulmuştur. Müvekkil, müşterek çocukları baba sevgisinden mahrum bırakmamak için evlilik birliğini devam ettirmeye çalışmış ve bir daha olmayacağı umuduyla darp raporu almamıştır.

 

FİZİKSEL ŞİDDET UYGULAYAN KOCA KUSURLU KABUL EDİLİR.

 

8- Davalı yan müvekkilin ailesi ile görüşmesini istememektedir. Davalı yan ailesi bu konuda müvekkile ağır bir baskı uygulamaktadır. Davalı yan müvekkilin annesini arayıp hakaretler bile etmiştir.

 

Davalı yan müvekkilin kendi ailesi ile görüşmesini de istememektedir. Müvekkil annesini ve babasını ziyarete gittikten sonra müvekkile şikayetçi tutumlarla ailesiyle görüşmemesini söylemektedir. Davalı yan, bu ziyaretlerden o kadar rahatsız olmuştur ki müvekkilin annesine hakaretler dahi etmektedir.

 

Ayrıca müvekkilin kayınvalidesi de müvekkilin kendi ailesi ile görüşmesine de karışmaktadır. Bu kişiler müvekkil üzerinde öyle baskılar kurmuşlardır ki müvekkil sadece bu kişiler izin verdikleri zaman kendi ailesi ile görüşmektedir. Bu kişiler müvekkile ''şu saatte alacağız seni, geç kalma karışmam'' şeklinde sözlerle müvekkili kendi ailesiyle görüşmesi hususunda bile tehdit etmektedirler.

 

Yargıtay bir kararında “davalı-karşı davacı erkeğin ailesi ile görüşme hususunda kadına kısıtlayıcı davrandığı”(YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2019/1040 Karar Numarası: 2019/7984 Karar Tarihi:02.07.2019) eşini ailesiyle görüştürmeyen kişinin kusurlu olduğunu belirtmiştir.

 

9- Davalı yan müşterek çocuklara karşı çok sıkı bir tutum sergilemiştir. Davalı yan, en büyüğü 13 yaşında olan müşterek çocuklara adeta asker disiplinini entegre etmeye çalışmaktadır.

 

Davalı yan bu evlilik birliğinden doğan müşterek üç çocuğa karşı aşırı disiplinli bir tutumla yaklaşmaktadır. Öyle ki bu çocuklar davalı yanın tek bir hareketinden ürker hale gelmiş ve ruh sağlıkları zedelenmiştir.

 

Öyle ki bir gün en büyük çocuk Melih ***** okuldan arkadaşlarıyla eve dönerken yolda gördüğü aracı kendi araçlarına benzetmiş ve sebepsizce ürkmüştür. Bu çocuğun ''anne arabayı bizim zannettim. Babam diye çok korktum'' şeklindeki beyanlarıyla anlaşılabilecektir ki; bu müşterek çocuklar dahi davalı yan babalarının obsesif hareketlerinden nasibini almıştır.

 

Ayrıca davalı yan en büyüğü on üç yaşında olan müşterek çocuklarına ''ananız biriyle konuşuyor mu telefonda, bakın haber edin, eve gelen giden birini görürseniz çabuk bana söyleyin'' şeklinde söylemlerle ailenin huzurunu yıkmakta ve bu küçük çocukların dahi psikolojisini altüst etmektedir.

 

10- Davalı yan bu kuruntulu düşüncelerine o kadar bağlanmıştır ki müvekkili arkadaşlarına takip ettirmektedir.

Davalı yan kendi eşinin kendisini aldatacağından o kadar korkmaktadır ki, müvekkilin asla yapmayacağı hareketleri davalı yan kendini inandırıp yapıyormuşçasına hareket etmektedir. Müvekkili suçladığı hareketlerin en küçük şüphesi dahi oluşmamışken davalı yan sanki kendi gözleriyle görmüşçesine müvekkile baskı kurmakta ve şüphesini günbegün artırmaktadır. 

 

Davalı yan müvekkile her kavga sonrası ''ben takımtılı bir insanım, herşeyi kafamda kurarım, ben böyleyim'' şeklinde beyanlarla müvekkile çıkışmaktadır. Müvekkil ise davalı yanın hastalık derecesinde obsesif hareketlerinin bu raddeye geleceğini asla tahmin edememiştir.

 

Bu durum öyle bir noktaya gelmiştir ki davalı yan müvekkili kendi arkadaşlarına takip ettirmektedir. Davalı yanın arkadaşları müvekkil hakkında davalı yana haberler vermekte, müvekkilin ne yaptığını, nerelere gittiğini davalı yana söylemektedirler. 

 

Müvekkil bir gün arkadaşını ziyarete gitmiştir. Davalı yan bu durumu fark edip arkadaşlarına haber vermiş ve müvekkili takip ettirmiştir. Davalı yan o kadar saplantılı bir kişiliktir ki, müvekkilin gittiği yerlerin kamera kayıtlarını incelemek suretiyle müvekkilin o gün yediği pidelerin sayısını dahi müvekkile söylemiştir.

 

Müvekkil bu durumu fark etmiş, davalı yana ''insan hiç karısını takip ettirir mi? Gel bana söyle bir sıkıntın varsa, bu yaptığın nedir?'' şeklindeki söylemleriyle davalı yan ile konuşmak istemiş ancak davalı yan ''çok konuşma, elin adamına gitmediğini ne bileceğim'' diyerek müvekkili ahlaksızlık ve ihanetle suçlamaktadır.

 

Güncel bir Yargıtay kararı ise “Eşi tarafından kiminle, ne için, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla eşinin bilinmesini istemeyeceği özel yaşam alanına rıza göstermeden, GPS takip cihazı ile takip edip müdahale ettiği ve evlilik birliği ile eşlerin hiçbir sınır olmaksızın birbirlerini sürekli gözetleyebileceği ve denetleyebileceği anlamına gelmez.” şeklindeki söylemleriyle eşlerin birbirini takip etmesinin hukuka uygun olmadığını ortaya koymaktadır.

 

11- Davalı yan müvekkile karşı aşırı cimri bir tutum sergilemektedir.

 

Müvekkil ev hanımıdır. Kendisinin herhangi bir uzmanlık alanı bulunmamakla birlikte müvekkil lise mezunudur. Müvekkil ekonomik olarak kocasına bağlıdır. Ancak davalı yan müvekkilin bu durumunu sömürmekte ve müvekkilin bu ekonomik bağlılığını suistimal etmektedir.

 

Müvekkil evin ihtiyaçları için bile saatlerce davalı yan ile tartışmaktadır. Üstüne üstelik davalı yan müvekkile aldığı bir çorabı bile çok görmekte ve bu sebeple bile müvekkile ağır hakaretler etmektedir. Ayrıca davalı yan kendisinin bütün lüks zevklerini günü gününe karşılarken, ev için fazladan muz alan müvekkile tartışma çıkarmış, odasını dahi ayırmıştır.

 

Bunun dışında davalı yan, müvekkili sözde harcama olur endişesiyle hiçbir zaman hiçbir yere götürmemiştir. Ne zaman ki müvekkil nadiren de olsa dışarıda yemek yemek istediği zaman davalı yan, müvekkile ''Kendin pişirsene, paramız yok, evden iyi yer mi var?''şeklinde beyanlarda bulunarak müvekkili eve zindan etmiş ve müvekkili hiçbir yere götürmemiştir. Müvekkilin sosyal hayatını sıfırlamıştır. Müvekkilden yalnızca evde oturup yemek pişirmesini beklemiştir. Üstüne üstelik davalı yan, hiçbir özel günde müvekkili dışarı çıkartmamıştır. Özel günlerini hatırlasa bile unutmuş numarası yapmıştır. Zaten evlilik birliği sürecinde iş hayatı olmayan müvekkil davalının bu eylemleri yüzünden eve hapsolmuştur. Ayrıca yine davalı müvekkile özel günlerde hiçbir hediye almamıştır. En azından evliliğinin ilk yıllarının romantik olmasını bekleyen müvekkil, hediyesiz kalması şöyle dursun evliliğin ilk yıllarında eşinin ailesinin evinde kaldıklarından ötürü hiçbir sevgi bağı dahi hissedememiştir.

 

Davalı yan, evli bir birey olduğunun bilincine varamamıştır. Aslında parası olan davalı yan, müvekkilden her şeyi sakınmıştır. Müvekkile aldığı her şeyin kuruş kuruş hesabını sormuştur. Müvekkile, eş değil de ortak eve çıktığı üniversite sınıfından arkadaşı gibi muamele etmiştir. Davalı yan, bekar bir adam gibi aldığı bütün maaşı harcamadan biriktirmek istemiştir.

 

Ayrıca davalı yan her daim müvekkilden gelirini saklamıştır. Ne zaman müvekkil davalıya ne kadar maaş aldığını sorsa davalı konuyu değiştirmiş ve bir şekilde müvekkile gelirinin ne kadar olduğunu beyan etmemiştir. Namusuyla evinde bekleyen ve hiçbir lüks harcaması olmayan müvekkil davalı yanın bu tutumlarını hak etmemiştir.

 

Ayrıca bir Yargıtay kararı ''Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı kocanın eşi ve ailesine küfür ettiği ve aşırı cimri davranmak suretiyle evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1)karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.''(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2013/7394 Karar Numarası: 2013/20222 Karar Tarihi: 09.09.2013)

 

 

12- Davalı yan müvekkili sürekli boşanma davası ile tehdit etmektedir. Nitekim müvekkil uzun uğraşlar sonucunda evliliğini kurtaramayacağını anlamıştır. Davalı yan bu tehditler üstüne müvekkile yine ağır hakaretlerde bulunmaktadır.

 

Davalı yan müvekkili sürekli boşanma davası açmakla tehdit etmektedir. Bu hareketler o kadar çok şekilde tekrar etmiştir ki müvekkil en sonunda evliliğinin kurtulamayacağını anlayıp bu evlilik birlikteliğini sonlandırma kararı almıştır.

 

Davalı yan müvekkilin bilgisizliğinden istifade ederek ve kasıtlı olarak davayı ANLAŞMALI BOŞANMA şeklinde açmıştır. Davalı yanın burada amacı edinilmiş mal rejimi açısından malların kendisinde kalmasını sağlamak ve ayrıca nafaka ve tazminat bedellerinden kaçınmaktır. Davalı yan bu gerçeklerin ortaya çıkmasını istememekte ve bu işin sessiz şekilde hallolmasını amaçlamaktadır.

 

Üstüne üstelik davalı yan davayı açtıktan sonra müvekkile ''sana cumaya kadar mühlet, defol evimden. Al eşyalarını, bir daha gözüm görmesin seni. Benim için hayat yeni başlıyor.'' şeklindeki sözleriyle müvekkili rencide etmiş ve gururunu incitmiştir. Ayrıca müvekkili haksız yere aile konutundan çıkartmaya çalışmaktadır.

 

Boşanma sürecinde evde kimin kalacağına Sayın Mahkeme karar vermektedir. Yukarıda açıklanan sebeplerle görülecektir ki davacı müvekkil haklı sebeplerle evlilik birliğini sonlandırmaktadır. Ayrıca müvekkil ev hanımıdır. Tahsili lisedir. Herhangi bir uzmanlık alanı veya eğitimi bulunmamaktadır. Yaşayacak başka evi de bulunmamaktadır.

 

Yukarıda açıklanan sebeplerle aile konutunda davacı müvekkilin yaşaması gerektiği kararı hakka ve adalete uygun olanıdır. Ayrıca Sayın Mahkemeden davacı müvekkilin aile konutunda yaşaması kararını talep ederiz.

 

Ayrıca davalı yan müvekkile bu dava sürecinde yine ağır ithamlarda bulunmuş ve tehdit etmiştir. Davalı yan ''ayaklarıma kapanacaksın, seni süründüreceğim, pişman edeceğim seni'' şeklindeki sözleriyle tehdit etmiş ve davalı yan ''boşandıktan sonra da erkeklerle sürtersin''(?????) şeklindeki asılsız beyanlarıyla müvekkilin onurunu kırmıştır.

 

Bütün bu yaşananlar bardağı taşıran son damlalar olmuştur ve artık ne müvekkil ne de çocuklar(?????) bu evliliğin devam etmesini istemektedir. 

 

ZİYNET EŞYALARI YÖNÜNDEN TALEPLERİMİZ:

 

Müvekkile ait bütün ziynet eşyaları davalıdadır. Müvekkil geçen yaz on beş gün süreyle Samsun'a gidecekken davalı yan müvekkile ''evde kalmasın, ver bana dükkandaki depoya koyayım'' şeklinde beyanlarla müvekkilden almıştır. Davalı yan, müvekkil daha sonradan bu ziynet eşyalarını geri istediğinde ise ''veremem, gidip arkadaşlarınla yiyeceksin değil mi?'' şeklinde beyanlarla müvekkilin ziynet eşyalarına el koymuştur. Bu ziynet eşyaların davalı kocada bulunduğuna dair mesaj kayıtları mevcuttur.(EKTEDİR)

 

Müvekkile ait olan bütün ziynet eşyalarının aynen iadesini talep ederiz. Aynen teslim mümkün olmadığı takdirde fiili teslim tarihindeki rayiç bedel üzerinden davalıdan tahsilini talep ederiz.

 

MÜVEKKİLE AİT OLAN ZİYNET EŞYALARI;

 

ÇEYREK ALTIN(SAYISI BELLİ DEĞİL)(DÜĞÜN)

SET GERDANLIK

BİLEKLİK

KÜPE

5 YA DA 6 BİLEZİK KOLYE

 

Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere Yargıtayın en son güncel tarihli kararı düğünde takılan altınların ve bütün ziynet eşyaların kadına ait olduğunu kabul etmektedir.

 

 

VELAYET VE TEDBİR NAFAKASI TALEBİMİZ:

 

Müvekkilin halen HAKİMİYETİ MİLLİYE ORTAOKULU‘nda öğrenim gören ve reşit olmayan oğlu ***** *****’ın ve ATATÜRK İLKOKULU'nda öğrenim gören ve reşit olmayan oğlu Yasin ***********'ın ve henüz öğrenim görmeyen ve reşit olmayan kızı ****************'ın velayetlerinin müvekkile verilmesini talep etmekteyiz. Zaten müvekkili bu kadar kolay bir şekilde bu kadar ağır ithamlara tutan, ceviz kabuğunu doldurmayacak sebeplerden fiziksel şiddet uygulayan ve müvekkilin en küçük hareketini bile çok büyük sorun haline getirip ev halkının huzurunu sürekli bozan ve çocuklarının dahi gördüğü anda kalplerinin zıplamasına sebep olan bir kimseye velayetin verilmesi hakkaniyet ve çocukların yüksek yararı ile bağdaşmayacaktır. Ayrıca çocukların eğitim hayatı da gözetildiğinde velayetin anneye verilmesi gerektiği kaçınılmaz olmalıdır.

 

Kaldı ki müşterek çocukların babası market işletmekte olup; sabah evden erken çıkmakta ve  akşam geç saatlere kadar çalışmaktadır. Bu süreçte çocuklara ev hanımı olan müvekkil bakmaktadır. Velayet davalıya verildiği takdirde çocuklar hem anne sevgisinden hem baba sevgisinden mahrum kalacak ve çocukların eğitimi dahi iyi koşullarda olmayacaktır.

 

Yargıtay kararı der ki; Çocuklara babanın ailesi tarafından maddi yönü ile daha iyi bakılıyor olması, velayetin tevdii sebebi olamaz.

 

Her ne kadar davacı annenin ekonomik özgürlüğü olmasa dahi davacı anne, davalı babadan alacağı nafaka ile çocuğun geçimini sağlayabilecektir.

 

Aynı zamanda davanın açıldığı tarihten başlayarak boşanma kararının kesinleştiği tarihe kadar tedbir; boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren ise iştirak nafakası olarak devam edecek şekilde reşit olmayan çocuk *********ve ************** ve *********'a, eğitim hayatlarının devam ediyor olması ve ihtiyaçları da gözetilerek davalı tarafından aylık …….. TL nafaka bağlanmasına karar verilmesini talep etmekteyiz.

ADLİ YARDIM TALEBİMİZİN KABULÜNE İLİŞKİN;

 

Müvekkilin üzerine kayıtlı malvarlığı bulunmamaktadır. Müvekkil ev hanımıdır ve tahsili lisedir. Herhangi bir uzmanlık alanı bulunmamaktadır. Dolayısıyla düzenli geliri de bulunmamaktadır. Adli yardım talebi için gerekli olan evraklar ek olarak Sayın Mahkemenize sunulacaktır.

 

 

 

MADDİ- MANEVİ TAZMİNAT TALEBİMİZ:

 

TMK 174/I uyarınca, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilecektir.

 

Yukarıda açıklanan olaylar ve sebepler dolayısıyla  ………. TL Maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ediyoruz.

 

TMK 174/II’ ye göre ise, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilecektir.

 

Anlatılan olaylar da açıkça ortaya koymaktadır ki müvekkil bu evlilikte tarif edilemez şekilde yıpranmış,  psikolojik şiddet görmüş, manevi açıdan tamiri mümkün olamayacak şekilde örselenmiştir. Açıklanan hususlar bir anne ve bir kadın için tahammül edilemeyecek olgulardır. Müvekkilimin yaşadığı tarifsiz acıyı telafi edemeyecek olsa da kişilik haklarının ağır bir şekilde saldırıya uğramasından dolayı ………….. TL Manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkile verilmesini talep ediyoruz.

 

 

6284 SAYILI KANUNA GÖRE KORUMA KARARI VERİLMESİ TALEBİMİZ:

 

Müvekkilim evlilik birliği içinde sürekli olarak psikolojik şiddet görmüş; eşi tarafından hem kendi hem de çocuklarının ruh sağlıkları bertaraf edilmiş; defalarca tehdide ve iftiraya maruz kalmıştır. Bütün bu hususlardan dolayı müvekkilim can güvenliğinden endişe etmektedir. Daha önce defalarca yaşadığı olumsuz tecrübelerden dolayı müvekkilimin can güvenliğinin tehlikede olduğu aşikardır. Bu sebeple müvekkilim hakkında KORUMA KARARI verilmesini ve davalının müvekkilin ikamet ettiği adres olan ……………. Adresinden uzaklaştırılmasını talep ediyoruz.

 

HUKUKİ DELİLLER :

1- Nüfus Kaydı

2- Tanıklar (İsimleri,adresleri ve TC kimlik numaraları bildirilecektir.)

3- Davalıya ait arama ve mesaj kayıtları

4- Davalının kullandığı bütün banka ve kredi kartlarının hesap hareketleri

5- HTS kayıtları

6- Mali durum araştırması

7- Mesaj kayıtları

8- Ekran görüntüleri

9- Arama kayıtları

10- Bilirkişi

11- Keşif

12- Yemin

13- Karşı tarafın delillerine karşı delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla yasal sair deliller.

 

HUKUKİ SEBEPLER :  TMK, HMK ve her türlü sair mevzuat.

 

 

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz edilen nedenlerle; 

 

1) Haklı davamızın KABULÜ ile tarafların TMK 166/I uyarınca BOŞANMALARINA, 

 

2) Müşterek çocuklar **************** ve Yasin ************ ve **************'ın velayetinin müvekkile verilmesine ve davanın açıldığı tarihten başlayarak boşanma kararının kesinleştiği tarihe kadar tedbir; boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren ise iştirak nafakası olarak devam edecek şekilde reşit olmayan çocuklara eğitim hayatının devam ediyor olması ve ihtiyaçları da gözetilerek davalı tarafından aylık ………. TL nafaka bağlanmasına, davacı müvekkilin ekonomik özgürlüğü olmadığı, hiçbir geliri olmadığı ve üzerine kayıtlı herhangi bir malvarlığı olmadığı için davacı müvekkil lehine dava tarihinden itibaren her ay ...... TL tedbir nafakasına, karar kesinleştiğinde ....... TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesine,

 

3) TMK 174 uyarınca evlilik birliğinden beklediği menfaati bulamayan ve kişilik hakları saldırıya uğrayan müvekkile …….. TL Maddi; …….. TL Manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkile verilmesine,

 

4) Müvekkilimin can güvenliğinin tehlikede olması sebebiyle müvekkilim hakkında 6284 sayılı kanun uyarınca KORUMA KARARI verilmesine ve davalının müvekkilin ikamet ettiği adres olan …………… ile dava açıldıktan sonra bir süreliğine oturacağı oğlunun ikamet ettiği adres olan …………….. adresinden uzaklaştırılmasına,(???????)

 

5) Dilekçemizde sayılan ziynet eşyalarının aynen iadesine, aynen iadesinin mümkün olmaması halinde bedelinin, fiili teslim tarihindeki rayiç değer üzerinden davalıdan tahsiline

 

6) Yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini Saygılarımla arz ve talep ederim.

 

                  

 

 

                  Davacı Vekili       

           Av. Gizem Gül UZUN

 

 

 

EK: Vekaletname Örneği           

İletişime Geçin

Telefon

+90 552 402 13 28

Email

info@gizemuzunlaw.com