BAYBURT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE
(AİLE MAHKEMESİ SIFATIYLA)
DOSYA NO : 2023/*** E.
DAVALI :
VEKİLİ : Av. Gizem Gül UZUN
DAVACI :
VEKİLİ :
KONU : Velayete ilişkin birtakım beyanlarımızdan ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
Taraflar arasında Sayın Mahkemeniz dosyasında derdest nitelikte olan boşanma davası söz konusudur. İşbu boşanma yargılamasında taraflar arasında, müşterek çocuk 25/07/2017 doğumlu Asel *******'in velayeti hakkında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Müşterek çocuk Asel *********'in işbu boşanma yargılaması sırasında geçici; boşanma hükmünün kesinleşmesi halinde ise kalıcı velayetinin müvekkile verilmesi gerekmektedir. Şöyle ki;
Davacı anne, müşterek çocuk Asel ********'i, müvekkille yaşamış olduğu fiili ayrılık sürecinde 05/03/2023 tarihinde, öncelikle kendi halasının yanına; sonrasında ise kendi kök ailesinin bulunduğu Bayburt'a kaçırarak götürmüştür. Müvekkil, bu süreçte defalarca kez davacıyı aramış, kızını görmek istediğini yalvarırcasına belirtmiştir. Fakat müvekkilin kızıyla görüşme talepleri ne yazık ki sonuçsuz kalmış; bunun üzerine müvekkil fedakar bir baba olarak, bu evliliğin devamı kendisi için her ne kadar çekilmez hale gelse de; müşterek çocuğunu görmek için davacıya yapıcı WhatsApp mesajları atmıştır. Müvekkil bu sebeple yuvasını kurtarabilmek adına davacıya WhatsApp üzerinden evliliklerini kurtarmaya yönelik olumlu ve yapıcı mesajlar atmıştır.
Attığı mesajların, çocuğunu görmesine fayda sağlamayacağını anlayan müvekkil, elinde çiçeklerle Bayburt'a eşinin yanına barışmaya gitmiştir. Ancak müvekkilin barışma teklifleri sonuçsuz kalmış; davacı işbu evliliğin bitme aşamasına gelmesine kendi kusurlu davranışlarının sebebiyet vermesine rağmen; herhangi bir pişmanlık belirtisi göstermemiş, bilakis müvekkili nezaketsiz şekilde karşılayarak müvekkili umursamadığını belirten davranışlar sergilemiştir.
DAVACI, MÜŞTEREK ÇOCUĞU HAFTADA BİR OLACAK ŞEKİLDE SEYREK BANYO YAPTIRMIŞ; BANYO YAPTIRDIĞI ZAMANLARDA İSE SOBA TARAFINDAN ISITILAN VE KAYNAR HALE GELEN SU İLE ÇOCUĞU YIKAMIŞTIR. DAVACI, MÜŞTEREK ÇOCUĞUN BAKIMINI AĞIR ŞEKİLDE İHMAL ETMESİ SONUCU MÜŞTEREK ÇOCUĞUN BİTLENMESİNE SEBEBİYET VERMİŞTİR. MÜŞTEREK ÇOCUK DAVACI VE DAVACININ ANNESİ VE ERKEK KARDEŞİ TARAFINDAN, YÜZÜNDE MORLUK VE YARA İZİ OLUŞACAK VE İLGİLİ İZLERİN TELEFON KAMERASINDAN DAHİ GÖRÜLEBİLECEK ÖLÇÜDE FİZİKSEL ŞİDDETE MARUZ KALMIŞTIR.
Müvekkil, bin bir rica ve minnetle kızını görebilmiştir. Müvekkil, kızını gördüğünde, kızının sürekli saçıyla rahatsız bir şekilde oynadığını görmüştür. Sonrasında ise müvekkil kızının saçının taranmadığını, temiz olmadığını, gayet bakımsız olduğunu fark etmiştir. Keza müvekkilin bu düşüncesi, müşterek çocuk tarafından sarf edilen şu sözlerle onaylanmıştır;
"Baba, evimize gidelim. Burayı sevmedim. Beni altı günde bir kaynar suyla yıkıyorlar. Ev çok soğuk üşüyorum. Anneannem ve dayım bana vuruyor. Annem onlara hiç kızmıyor." şeklinde müvekkili kahreden beyanlarda bulunmuştur.
Davacının kök ailesiyle birlikte yaşamış olduğu ev köyde bulunmaktadır. Evin ısıtması soba ile yapılmaktadır. Bu sebeple müşterek çocuğun temizliği, haftada bir olmak üzere kısıtlı şekilde yapıldığından, müşterek çocuk bitlenmiştir. Davacı, cildi ince ve hassas olan müşterek çocuğu, kendi tercih ettiği kaynar sıcaklıktaki suyla yıkamıştır. Müşterek çocuğun temizlenmemesi onun bitlenmesine sebebiyet verdiği gibi; temizliğinin yapılması da çocuk için bir eziyete dönüşmüş bulunmaktadır.
Bundan başka doğrudan müşterek çocuğun beyanından da sarih şekilde görüleceği üzere çocuk, anneannesi ve dayısından fiziksel şiddet de görmüştür. Davacı anne ise bu duruma tamamen sessiz kalmış; herhangi bir tepki göstermemiştir. Davacının ve müşterek çocuğun anneanne ve dayıyla birlikte onlara ait konutta kalmaları karşılığında davacı anne bir nevi gerçekleşen fiziksel şiddeti ödenecek diyet olarak görmüştür.
Müşterek çocuğun, 18 yaşından küçük ve yasa gereği velayet hükümlerine tabi kişilerden olması da göz önünde bulundurulduğunda ne fiziksel olarak ne de yaşadığı kişilerin, çocuk yaştaki bir kimse ile merhamet ve sorumluluk dairesi çerçevesinde ilgilenebilecek kişilik yapısında olmadıkları aşikardır.
Müşterek çocuğun uğramış olduğu fiziksel şiddet, Sayın Mahkemenizde tanık olarak dinlenecek olan kişilerin görgü ve bilgileri ile de sabittir. Şöyle ki;
Müvekkilin ablası ve yeğeni, müşterek çocuk Asel ********* ile telefonda görüntülü konuşurken, çocuğun gözünün ve kaşının altında morluklar olduğunu, çocuğun alnında yara olduğunu gözlemlemişlerdir. Müşterek çocuğun uğradığı fiziksel şiddet nedeniyle yüzünde meydana gelen yara ve morlukların ekran görüntüsü bulunmaktadır. Konuşma esnasında çocuk, halasına;
"Annem, beni ilk zamanlar çok dövüyordu. Şimdi az dövüyor." demiştir. Müşterek çocuğun uğramış olduğu fiziksel şiddet öyle bir boyuta ulaşmıştır ki; müşterek çocuk şiddete daha az uğramasına sevinir hale gelmiştir. Müvekkilin ablası, çocuğun durumundan endişe eder hale gelmiş; bu duruma çok üzülmüştür. Bunun üzerine müvekkilin ablası, davacıya hitaben;
"Asel'i hiç iyi görmedim. Gerekli mercilere başvuracağım. Gidip baksınlar Asel'in durumuna." şeklinde mesaj göndermiştir.
DAVACI, MÜŞTEREK ÇOCUĞUN VELAYET SORUMLULUĞUNU ÜSTLENEBİLECEK YAŞAM , BEDENSEL, FİZİKSEL VE RUHSAL KOŞULLARA SAHİP DEĞİLDİR.
Sayın Mahkemenizin de takdirinde olduğu üzere, erken çocukluk döneminde olan, banyo ve temizliğini dahi yardımsız şekilde kendisi yapamayacak kadar küçük olan müşterek çocuğun, kendisine sevgi, şefkat, merhamet ve özenle yaklaşacak kimseler tarafından bakım ve gözetiminin üstlenmesi gerekmektedir. Gerçekten de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümleri göz önüne alındığında;
B. Velâyetin kapsamı
I. Genel olarak
Madde 339- Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz
önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar.
Çocuk, ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür.
Ana ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanırlar; önemli
konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar.
Çocuk, ana ve babasının rızası dışında evi terkedemez ve yasal sebep olmaksızın onlardan
alınamaz.
Çocuğun adını ana ve babası koyar.
II. Eğitim
Madde 340- Ana ve baba, çocuğu olanaklarına göre eğitirler ve onun bedensel, zihinsel,
ruhsal, ahlâkî ve toplumsal gelişimini sağlar ve korurlar.
Ana ve baba çocuğa, özellikle bedensel ve zihinsel engelli olanlara, yetenek ve eğilimlerine
uygun düşecek ölçüde, genel ve meslekî bir eğitim sağlarlar.
Denilmekle beraber, kısacası velayeti elinde bulunduran ana veya babanın, çocuğun üstün menfaatlerini esas alacakları ve ona uygun maddi, manevi ölçüde yaşam koşulları sunacağı belirtilmiştir.
Ancak davacı annenin, müşterek çocuğun eğitimi, bedensel ve ruhsal sağlığı, yaşaması için gerekli fiziki şartları sağlaması şöyle dursun; davacı anne, müşterek çocuğa zarar vermektedir. Davacı, müşterek çocuğun iki kişi tarafından maruz bırakıldığı fiziksel şiddet eylemelerine tamamen sessiz kalmakta; buna gerekçe olarak ise zımnen annesinin köydeki konutunda kalmasını göstermektedir. Davacı, müşterek çocuğun temizliği ile dahi ilgilenmemekte, onu canı yanacak ölçüde, sobada ısıtılmış kaynar suyla yıkamaktadır. Müşterek çocuk için temizliğinin yapılması dahi eziyete dönüşmüştür.
DAVACI, KENDİ UYKUSUNU VE RAHATINI, MÜŞTEREK ÇOCUĞUN EĞİTİMİNDEN ÜSTÜN TUTMUŞTUR.
Davacı, müşterek çocuğun almış olduğu kreş eğitimini ciddiye almamış; birçok kendisinin sabahları çocuğu kreşe götürmek üzere erken uyanamamasını ise;
"Kreş zaten ne olacak?" gibi basit bir bahaneyle açıklamıştır. Her ne kadar davacı tarafından, küçük yaştaki çocukların eğitim aldığı, etkinlikler ve resimlerle motor becerilerinin gelişmesine katkının sağlandığı kreş eğitimi ciddiye alınmasa da, devlet tarafından küçük yaştaki çocukların eğitimlerine önem verilmiş ve birçok yerde özel niteliğine sahip olsa da kreş açılmasına izin verilmiştir. Keza, psikolog ve pedagoglar tarafından da çocuğun küçük olması sebebiyle eğitiminin geçiştirilmemesi gerektiği, eğitimin yalnızca matematik, fen gibi öğretim kapsamındaki branşlarla sınırlı olmadığı belirtilmektedir.
Müşterek çocuk Asel *********'in yaşı değerlendirme altına alındığında, motor becerilerinin, sosyal gelişiminin ve zorunlu eğitim öncesi hazırlık sürecinin sağlanması için kreş hizmetinden yararlanmasının ne derece önemli olduğunun kabulü gerekmektedir. Ancak davacı, gerek hastalığı; gerek tahammülsüz kişilik yapısı sebebiyle müşterek çocuğun eğitimine de önem göstermemiş; bu sebeple kreşte evde yapılması için verile ev ödevi ve etkinliklerinin tamamı müvekkilin çocuğa yardımları sayesinde yapılabilmiştir. Kısacası davacı, kendi uykusunu müşterek çocuğun eğitiminden üstün tutmuştur.
DAVACI, MÜŞTEREK ÇOCUĞUN RUHSAL GELİŞİMİNİ OLUMSUZ ETKİLEYECEK TARZDA FİZİKSEL ŞİDDETTE VE SÖZLÜ BEYANLARDA BULUNMUŞTUR.
Davacı, müşterek çocuğun beslenme, temizlik, bakım ve sağlıklı fiziki çevrede yetişmesini önemsemediği gibi, çocuğun psikolojik durumunun sağlıklı şekilde gelişmesini de göz ardı etmiştir. Davacı, böbrek hastasıdır. Davacı, müşterek çocuğun yanında onun ruhsal durumunun bozulacağın önemsemeden sık sık;
"Ben ölüp gideceğim." şeklinde cümleler kurmuştur. Davacının bu gibi sözleri, daha çok küçük yaşta olan müşterek çocuğun ölüm kavramı ile; üstelik de en yakını olan annesinin ölümü ile yüzleşmesine sebebiyet vermiştir. Tabiri caizse davacı, kendisi henüz ölmeden, müşterek çocuğu ölüm acısı ve korkusu ile tanıştırmıştır.
Davacı, küçük yaştaki müşterek çocuğun velayet gibi ağır sorumluluğunu üstlenecek ne fiziki, ne de ruhsal ve bedensel türde uygun sahip değildir. Şöyle ki;
Öncelikle davacı, annesi ve erkek kardeşiyle birlikte, ısıtması soba ile sağlanan ve şehir merkezine uzak olan köyde yaşamaktadır. Davacının annesi ve erkek kardeşi müşterek çocuğa, yüzünde morluk ve yara izi oluşturacak ve üstelik telefon kamerası ile dahi fark edilebilecek boyutta birden fazla kez olacak şekilde fiziksel şiddet uygulamışlardır. Keza müşterek çocuğa uygulanan fiziksel şiddet sadece anneanne ve dayıyla sınırlı kalmamış; davacı anne tarafından da çocuğa şiddet uygulanmıştır. Davacı annenin de çocuğa şiddet uyguladığı hususu bizzat çocuk tarafından da müvekkilin ablasına ifade edilmiş bulunmaktadır.
Davacı anne, çocuğun bakım ve gözetim yükümlülüğünü üstlenebilecek olgunluk seviyesinde değildir. Davacı, daha müşterek çocuğun çok basit olan temizlik yükümlülüğünü dahi sağlıklı şekilde yerine getirememiş; çocuğun bitlenmesine sebebiyet vermiştir.
Davacı anne, müşterek çocuğun eğitim hayatını önemsemeyen birisidir. Müşterek çocuğun velayetinin davacı yana bırakılması halinde eğitim hayatının sekteye uğrayacağı açıktır.
DAVACININ AĞIR DÜZEYDE BÖBREK HASTALIĞI BULUNMAKTADIR. DAVACI, BU SEBEPLE AMELİYATA ALINMIŞ VE ARDINDAN KOMAYA GİREREK 1 AY SÜREYLE YOĞUN BAKIMDA KALMIŞTIR. ÖYLE Kİ BU HASTALIK SEBEBİYLE DAVACININ SOLUNUM SİSTEMİ DAHİ ETKİLENMİŞ VE KENDİSİNE HASTANE TARAFINDAN SOLUNUM DESTEĞİ SAĞLANMIŞTIR. DAVACININ TEDAVİ GÖRDÜĞÜ HASTANELER TARAFINDAN HAZIRLANAN EPİKRİZ RAPORLARI EKTE SAYIN MAHKEMENİZE SUNULACAKTIR.
Davacı anne, ağır böbrek hastalığın sahip olduğundan dolayı bedensel ve ruhsal anlamda velayeti üstlenecek yeterlilikte değildir. Zira davacı, müşterek çocuğun yanında defalarca ifade etmiş olduğu üzere, ölüm korkusu ile yaşamaktadır. Davacı, Nisa Hastanesinde 09/05/2018 tarihinde üroloji ekibi tarafından, sol böbrek taşı nedeniyle ameliyata alınmıştır. Davacıya yapılan ameliyat 3,5 saat sürmüştür. Ameliyat sonrasında davacı, hipotansiyon ve taşikardi ile solunum yetmezliği semptomları belirtisi göstermesi üzerine komaya girmiş ve 1 ay boyunca yoğun bakımda yataklı tedavi görmüştür. Yoğun bakım sürecinde davacının hastalık tablosunun hala ağır şekilde seyretmesi sebebiyle hastane tarafından, ileri tetkik ve tedavi amacıyla Medipol Mega Hastanesinin genel yoğun bakım servisine sevki sağlanmıştır.
Medipol Mega Hastanesinde ise davacı, ağır hastalık durumu sebebiyle izole odaya alınmıştır. Hastane tarafından, davacının taşikardik kalp atımlarına sahip olduğu, kan basıncının yüksek bulunduğu, hastanın ağızdan normal şekilde beslenmesinin durdurulduğu, özellikle sağ akciğerinde solunum seslerinin çok az duyulduğu ve bu sebeple sağ akciğerine kateter isimli cihaz takıldığı, bu yolla da hastaya solunum desteği sağlandığını ifade eden Epikriz raporu düzenlenmiştir. Her iki hastane tarafından davacının sahip olduğu hastalığın ciddiyeti bakımından hazırlanılan Epikriz raporları, dilekçemizin ekinde Sayın Mahkemenize sunulacaktır.
Davacının sahip olduğu hastalık ciddi boyuttadır ve davacı, küçük bir çocuğun velayet gibi ağır sorumluluğunu üstlenebilecek bedensel sağlığa sahip değildir. Davacının hastalığı, köy hayatının müşterek çocuğa uygun olmayışı, çocuğun gerek anneanne ve dayıdan; gerekse de davacıdan uğramış olduğu fiziksel şiddet hususları tanıklarımız tarafından Sayın Mahkemenize görgü ve bilgileri dahilinde beyan edilecektir.
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda arz ve izah edilen ve Sayın Mahkemenizce re'sen göz önünde bulundurulacak nedenlerle,
Dilekçemizin kabulü ile,
25/07/2017 doğumlu müşterek çocuk Asel *******'in işbu yargılama sırasında geçici, yargılama sonunda boşanma hükmünün verilmesi halinde kalıcı velayetinin müvekkile bırakılmasına,
Yargılama giderleri ve karşı vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini,
Saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz. 30/11/2023
DAVALI VEKİLİ
Av. Gizem Gül UZUN