TEREKENİN BORCA BATIK OLDUĞUNUN TESPİTİ DAVASI
Uygulamada en çok karşılaşılan miras davalarından biri de terekenin borca batık olduğunun tespiti davasıdır.
BU DAVANIN DİĞER ADI NEDİR?
Diğer adı hükmen reddi mirastır.
BU DAVA HANGİ DURUMLARDA AÇILABİLİR?
Hükmen reddi miras davası, mirasçılar tarafından 3 aylık reddi miras davası açma süresi geçirildikten sonra murisin alacaklılarına karşı açılan ve murisin terekesinin borca batık olduğuna ilişkin bir dava türüdür.
BU DAVANIN AÇILABİLMESİNİN ŞARTLARI NELERDİR?
Reddi miras, muristen kalan mirasın mirasçılar tarafından kabul edilmemesi demektir. Mirasçılar, reddi miras ile muristen kalan tüm mal varlığı ve tüm borçları kabul etmediklerini beyan ederler. Mirasın reddi 3 ay içerisinde yapılmaması durumunda ise mirasçılar mirası kabul etmiş sayılırlar. Fakat mirasın borca batık olduğu anlaşılırsa mirasın hükmen reddi söz konusu olabilmektedir. Terekenin borca batık olduğunun tespiti davası için belli şartların olması gereklidir. Bunlar;
*Terekenin borca batık olmasıdır.
*Terekenin borca batık olduğunun açıkça belli veya tespit edilmiş olması
*Son şart da, terekenin borca batık olduğunun belli veya tespit edilmiş olmasının, mirasın açıldığı anda mevcut olmasıdır. Bu takdirde, gerçek ret için aranan üç aylık süre geçmiş olsa bile mirasçılar tereke borçlarından sorumlu olmadıklarını ileri sürebilirler.
3 AYLIK REDDİ MİRAS SÜRESİ GEÇMİŞ OLSA DAHİ BU DAVA SAYESİNDE KİŞİLER, TEREKE BORÇLARINDAN SORUMLU OLMADIKLARI İLERİ SÜREBİLİRLER.
KİMLER TEREKENİN BORCA BATIK OLDUĞUNU İSTEYEBİLİR?
Yasal mirasçılar terekenin borca batık olup olmadığının tespitini isteyebilir.
TEREKENİN BORCA BATIK OLDUĞUNUN TESPİTİNDE SÜRE NASILDIR?
Terekenin borca batık olduğunun tespitine ilişkin talepler süreye tabi olmayıp, mirasçıların iyiniyetli ya da kötüniyetli olmalarının bir önemi bulunmamaktadır. Murisin ödemeden aczi ölüm tarihine göre belirlenir. Ölüm tarihi itibariyle, murisin tüm malvarlığı terekenin aktifini, tüm borçları ise terekenin pasifini oluşturur. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması; terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir. Ancak, tereke borca batık olmasına rağmen; TMK’nın 610/2 maddesinde açıklanan şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçı, mirası reddedemez.
Mirasçılar Türk Medeni Kanunu’nun 610. maddesinde yazılı mirası kabul anlamına gelecek davranışlarda bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilir. Terekeyi sahiplenmiş olan veya sahiplenme anlamına gelen işleri yapan mirasçıların, bundan sonra terekenin borca batık olduğunu ileri sürmeleri Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırıdır. Hakkın açıkça kötüye kullanılmasını da hukuk düzeni korumaz.
BU DAVADA YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME NERESİDİR?
Hükmi reddin tespiti davası kanuni ve iradi mirasçılar tarafından mirasbırakanın alacaklılarına karşı açılır; hasımsız açılması ise mümkün değildir. Görevli ve yetkili mahkeme bakımından ise genel esaslar geçerlidir. Dolayısıyla, hükmî reddin tespiti davası davalının yerleşim yerindeki asliye hukuk mahkemesinde açılır. Davada ispat yükü ise, kural olarak davacı mirasçılara aittir. Davalılar ise, özellikle terekenin borca batık olmadığına veya mirasın kabul edildiğine yönelik savunmada bulunabilirler.
Terekenin borca batık olduğunun tespiti davasında davanın yetkili ve görevli mahkemede açılmasına dikkat edilmelidir. Terekenin borca batık olduğunun tespiti, malvarlığı haklarına ilişkin bir davanın konusudur. Terekenin borca batık olduğunun tespiti davası mal varlığını ilgilendirdiği için HMK md. 2 uyarınca Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir.
Yetkili mahkeme ise, TMK’nın 576. ve HMK’nın 11/1 maddelerine göre miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir. Bu yetki kuralı kesin yetki kuralı olup taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemece resen dikkate alınır.
Terekenin Borca Batıklığının Tespiti – Görevli Mahkeme
T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO:2015/2329
KARAR NO:2015/8598
Davacı tarafından, davalılar aleyhine 15.05.2014 gününde verilen dilekçe ile mirasın hükmen reddinin istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 02.10.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine vekili ile S… Başk. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı; murisi olan eşi K.. O..’ın sağlığında yapmış olduğu ticaretten dolayı yüklü miktarda borç altına girdiğini, terekenin borca batık olduğunu, kalan mirası kendi adına asaleten çocukları adına velayeten 3 aylık yasal süresi içinde kayıtsız şartsız reddettiklerini belirterek mirasın reddine ilişkin isteminin kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, yasal mirasçıların TMK’nın 606. maddesinde düzenlenen 3 aylık yasal süre içerisinde aynı yasanın 609. maddesinde belirlenen şekilde kayıtsız ve şartsız ret işlemi yaptıkları gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm, davalılar M.. H.. vekili ile Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmiştir.
Dava, terekenin borca batık olduğunun tespiti hukuksal nedenine dayalı olarak TMK’nın 605/2. maddesi gereğince açılan mirasın hükmen reddi davasıdır. Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır (TMK. md. 605/2). Mirasçılar Türk Medeni Kanunu’nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 606. maddesinde belirtilen süre bu davada uygulanmaz. Dava alacaklılara husumet yöneltilerek görülür. Bu davada yetkili mahkeme ise alacaklıların davanın açıldığı zamandaki ikametgahı mahkemesidir. Ayrıca TMK’nın velayet, vesayet ve miras hükümlerinin uygulanmasına ilişkin Tüzüğün 39/2. fıkrası gereğince mirasın reddi yetkisini içeren özel vekaletname sunulması zorunludur.
Bir davada olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir (HMK m.33). Dava dilekçesi içeriğine göre dava, ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczinin tespiti isteğine ilişkindir (TMK.605/2 m.). Gerek 743 sayılı Medeni Kanun’da, gerekse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda bu tür uyuşmazlıklarda Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır. 23.12.1942 günlü ve 24/29 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre,mirasın hükmen reddi davasında görevli mahkeme borç miktarına göre belirlenir. Davanın açıldığı tarihten önce yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ise asliye hukuk ve sulh hukuk mahkemesi’nin görevli olup olmadığını tayin ve tespitte dava konusunun değeri ve miktarı ölçüsünü kaldırmış, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi olduğu hükme bağlanmıştır (HMK.m.2/1).
Kanunda bu konuda aksine bir düzenleme bulunmadığına göre, Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak terekenin borca batık olduğunun tespitine ilişkin davalarda davanın değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesi görevlidir.
Görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. Bu durumda dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken davanın esasının karara bağlanması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davalılar vekillerinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nın 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.