• info@gizemuzunlaw.com
  • +90 552 402 13 28
Bizimle İletişime Geçin +90 552 402 13 28

Blog

BANKA VE KREDİ KARTININ KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU SAVUNMA

ERZURUM BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİNE

 Gönderilmek Üzere

 PATNOS 1. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE

 

 

DOSYA NO : E. 2022/***, K. 2023/316

 

İSTİNAF BAŞVURUSU 

YAPAN SANIK                     :

MÜDAFİİ                    : Av. Gizem Gül Uzun, Sahabiye Mah. Teoman Sk. Avukatlar İş Hanı

                                                  Bina no:9 Kat:5 Daire No:501 Kocasinan/KAYSERİ

 

SUÇ                                        : Banka veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması

 

KARAR TARİHİ                  : 02/06/2023

 

 

KONU :İstinaf başvurumuzun kabulüne karar verilerek; hükmün bozulması, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi; hükmün bozulması yerine davanın Bölge Adliye Mahkemesinde yeniden görülmesine karar verilirse, ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASI ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkil hakkında beraat kararı verilmesi talebidir.

 

AÇIKLAMALAR                 :

 

Patnos 1.Asliye Ceza Mahkemesi 2022/*** Esas 2023/*** K. No'lu kararında 02/06/2023

 tarihinde müvekkilimiz hakkında,

 

''Sanıkların mahkum olduğu adli para cezası TCK'nın 52/2.maddesi gereğince bir gün karşılığı

20,00 TL olmak üzere paraya çevrilerek neticeten ayrı ayrı 3 YIL 1 AY 15 GÜN HAPİS VE 100,00

TL ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMALARINA, adli para cezasının miktarı dikkate

alınarak taksitlendirilmesine yer olmadığına,

 

Sanıklara tayin olunan bu cezasından başkaca kanuni, takdiri indirim ya da artırım yapılmasına

yer olmadığında,

'' dair hüküm verilmiştir. Müvekkilimizin hiçbir suçu olmadığı halde ceza alması hukuka aykırı olduğu gibi karar evrakında başkaca kanuni, takdiri indirim yapılmamış olması da hukuka aykırıdır. Müvekkilimizin öncelikle beraatini talep ederiz, Sayın Mahkemeniz aksi kanaatte olursa müvekkilimiz hakkında lehe hükümlerin uygulanmasını ve takdiri indirim hallerinin değerlendirilmesini talep ederiz.

 

1-Sanık Emre ***** ve müvekkilimiz Berat **** aynı ilde yaşadıklarından dolayı arkadaş ortamları vasıtasıyla birbirleriyle tanışmışlardır. Müvekkilimiz, sanık Emre D****la sık sık vakit geçirmeye başlamıştır. Emre *****, müvekkil ile arkadaşlık yaptığı sırada müvekkile karşı çok bonkör olmuştur ve kendisinin maddi durumunun çok iyi olduğunu söylemiştir. Sanık Emre ***** zaman zaman müvekkilimize hediyeler de almıştır. Dava konusu olay tarihinde müvekkilimiz, Emre ******'ın evine gitmiştir. Emre evli olduğu ve evliliğinden de bir tane çocuğu olduğu için müvekkilimiz sık sık ziyarete gitmektedir. Müvekkilimiz sanık Emre *****'ın evindeyken, Emre'nin sürekli internetten alışveriş yaptığına şahit olmuştur. Dava konusu olay tarihinde de Emre, internet üzerinden kıyafet vb. ürünler sipariş etmiş hatta ve hatta müvekkile "gel sana da bir kıyak yapayım sana da bir şeyler söyleyim hediye olsun." demiştir. Müvekkil de bu hususu kabul etmiş ve sanık Emre ******* müvekkile de birkaç parça kıyafet satın almıştır. Sanık Emre ******* işlemleri yaparken kendi kredi kartından işlem yapıyor gibi rahatlıkla yapmıştır. Bu sebeple müvekkil, Emre *****'ın çalıntı kredi kartıyla işlem yaptığından hiç şüphelenmemiştir. Keza şahıs evli ve bir çocuk babası olduğundan dolayı da suç unsuru taşıyacak işler içerisine gireceğini düşünmemiştir. Daha sonrasında müvekkil, sanık Emre ******'ın kullanmış olduğu kredi kartının başkasına ait olduğunu öğrenmiş ve sanık Emre ****** tarafından iftiraya uğramış ve üzerine haksız bir suç isnat edilmiştir.

 

2-Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu uygulamada şu şekilde karşımıza çıkmaktadır:

Herhangi bir şekilde ele geçirilen banka veya kredi kartları, sosyal medyada, yasaklı internet sitelerinde veye yine bilişim araçlarının sağladığı kolaylık ile kişiler arasında yayılmaktadır. Ele  geçirilen kredi kartları birden fazla kişi tarafından benzer zamanlarda sürekli olarak kullanılıp, kartların bakiyesi sıfırlanmaktadır. Kişilerin ele geçirmiş olduğu kredi veya banka kartlarını hukuka aykırı bir şekilde kullanmalarının sebebi ise: Kredi ve banka kartlarının birden fazla IP adresi ile kullanılarak suçluların takibini zorlaştırmak ve suçun faili meçhul olarak kalmasını sağlamaya çalışmaktır. Keza suçun soruşturması yapılırken bilişim sistemlerinden yararlanarak ele geçirilmiş banka veya kredi kartını kullanan kişilerin IP adresleri üzerinden tespit yapılmaktadır. Yine bu kartları kullanan kişilerin yapmış olduğu alışverişte vermiş olduğu adresler, telefon numaraları, isim ve soy isim gibi unsurlar, faillerin tespitinde önemli bir rol oynamaktadır.

 

Dava konusu olayımızda banka veya kredi kartlarının nasıl ele geçirildiğine dair müvekkilimizin bir bilgisi yoktur. Dava konusu kredi kartlarını kullanan kişi sanık Emre *********'dır. Kartların kullanılmış olduğu IP adresinin tespiti neticesinde bu husus sarih bir şekilde görülecektir. Yine dava konusu kredi kartlarından yapılan harcamalarda ve verilen siparişlerde teslimat adresi olarak sanık Emre ****'ın ev adresi belirtilmiştir. Huzurdaki olayda bu hususların tespiti yapılmamış, suç isnat edilirken göz önünde bulundurulmamış; müvekkilimiz sadece sanık Emre ******'ın evinde bulunması ve sanık Emre ********'ın kendi kartıyla alışveriş yaptığı kanısıyla hediyesini kabul etmesi dolayısıyla müvekkilimiz haksız bir şekilde suçun sanığı haline gelmiştir.

 

3-CMK madde 160'a göre Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir durumu öğrenir öğrenmez kamu davası açmaya yer olup olmadığına karar verebilmek üzere, hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet Savcısı maddi gerçeğin ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür. Cumhuriyet savcısı doğrudan doğruya veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; maddi gerçeğe ulaşmak için kamu görevlilerinden her türlü belge ve bilgiyi isteyebilir. 

 

Somut olayımızda herhangi bir delil olmamasına rağmen katılan adına kayıtlı halk bankası nezdinde bulunan paraf kartının kart numarası, vade tarihi, güvenlik kodunu müvekkilimiz ve diğer sanık Emre Duran'ın bir şekilde ele geçirdiği, devamında söz konusu kartın bilgileri kullanılarak internet üzerinden farklı miktarlarda harcama yaptıkları şeklinde hiçbir delile dayanmayan iddialarda bulunulmuştur.

 

Zira suçun unsurları ve niteliği ele alındığında, müvekkilimizin Banka Veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması suçu işlenirken aynı ortamda bulunması suçun işlendiğine dair somut delil oluşturmamakla beraber suçun işlendiğini fark edemeyeceği de sarihtir.

 

Dilekçemizin ilk kısmında ve önceki dilekçelerimizde de açıkladığımız üzere müvekkil, sanık Emre Duran suçu işlerken yalnızca aynı evde bulunmuştur. Sanık Emre Duran'ın yapmış olduğu işlemlerde müvekkili şüphelendirecek herhangi bir olay olmamıştır. Müvekkil, yalnızca Emre'nin evine gitmesi ve yine Emre'nin, müvekkil üzerine suç isnat etmesi sebebiyle haksız bir şekilde huzurdaki davanın tarafı olmuş ve hakkında cezaya hükmedilmiştir.

 

4-Müvekkilimiz hakkında verilen karar hiçbir somut delile dayandırılmamış, keza bu durum 1. Patnos Asliye Ceza Mahkemesinin verdiği kararda da gözler önüne serilmiştir. Verilen cezanın hiçbir somut delile dayandırılamaması gerekçeli karar verilirken hiçbir delilin hükme esas alınamamasına da sebebiyet vermiştir. Bir kişi hakkında hiçbir somut delile dayanılmadan hüküm kurulması açıkça anayasaya ve Ceza hukukunun temel ilkelerine aykırıdır.

 

5-Müvekkilimizin önceki ceza dosyaları sebebiyle sanık Emre ********, müvekkilin üzerine suç isnat etmekten çekinmemiştir. Ancak Sayın Mahkemenizce de bilineceği üzere; müvekkilin daha önceden soruşturma ve kovuşturma geçirmiş olması, müvekkilin söz konusu dava üzerindeki masumiyetini etkilemeyecektir. Sanık Emre ******, müvekkilimizin daha önceden geçirdiği ceza kovuşturmaları sebebiyle kötüniyetli bir senaryo planlamış ve müvekkilin üzerine suç isnat etmiştir. İşbu sebeplerle sanık Emre ********* hakkında suç duyurusunda bulunma hakkımızı saklı tutarız. Yapılan soruşturma neticesinde müvekkilin daha önceden benzer suçlardan ötürü hükmünün bulunması  nedeniyle somut olay yeterince araştırılmamıştır. Bu husus ceza hukukunun temel ilkelerine aykırıdır. Şöyle ki:

 

Hükme dayanak yapılan sanık beyanları Ceza Muhakemesinde "BELİRTİ" olarak kabul edilmektedir.

 

Hiçbir somut olguya ulaşılamamasına rağmen yalnızca sanık Emre Duran'ın beyanları mahkumiyet kararının gerekçesi yapılmıştır. Müvekkilin üzerine atılı suçu işlediğine dair somut bir delil bulunmadığı gibi herhangi bir emare de bulunmamaktadır. Yalnızca sanık Emre Duran'ın çelişkili beyanları mevcuttur. Müvekkilin suçu işlediğine ilişkin algı yaratan tek husus sanığın beyanıdır. Diğer bütün deliller sanık Emre Duran'ın aleyhineyken; Emre'nin yalnızca müvekkilin ismini zikretmesi nedeniyle müvekkilin sanık durumuna düşürülüp hapis cezasına çarptırılması hukuka aykırıdır. Ayrıca Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere Yargıtay'ın uygulamasına göre başka delillerle desteklenmediği müddetçe sadece tanık beyanına dayanılarak kurulamamaktadır. Yine Yargıtay'a göre dosyadaki başkaca tek sanığın beyanına dayanarak başka delillerle desteklenmediği müddetçe mahkumiyet hükmü kurulmamaktadır.

 

Belirtilerden bir sonuca varabilmek için , belirtiler takip edilerek;

 

Maddi bir bulguya ulaşılmalıdır: Müvekkilimizin suçu işlediğine dair, müvekkille irtibatlandırılabilecek herhangi bir maddi bulguya ulaşılamamıştır.

 

Belirtileri destekleyecek beyan veya belge delili olmalıdır: Müvekkilin savunmasının aksini ispatlayan hiçbir beyan veya belge delili yoktur.

 

Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza Muhakemesinde belirtilerin yarattığı boşluklar mantıksal çıkarımlarla doldurulamaz. Boşlukların beyan veya belge delili ile tamamlanması gerekir. Aksi takdirde, dava konusu olayda da koşulları gerçekleştiği üzere "şüpheden sanık yararlanır ilkesi" gereği sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken sanığın hapis cezasına çarptırılması hukuka aykırıdır.

 

"Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.10.2010 tarih, 2010/8-134 esas- 2010/217 karar sayılı içtihadında; ‘Şüpheden sanık yararlanır ilkesi’ özet olarak aşağıdaki şekilde açıklanmıştır.

Latince ‘in dubio pro reo’ olarak ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir uzantısı olan ‘şüpheden sanık yararlanır ilkesi’ ceza yargılaması hukukunun evrensel nitelikteki önemli ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Şüpheli ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teorikte olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir.

Anayasanın 38/4. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddelerinde düzenlenmiş bulunan suçsuzluk karinesi, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin suçsuz sayılması gerektiğini ifade etmektedir. Bu karine uyarınca, suçsuz olduğu varsayılan kişinin suçlu kabul edilmesi için kesin hükümle mahkum olması, mahkumiyet için de fiilin ispatlanması, yani şüphenin bertaraf edilmesi gerektiğinden, şüpheden sanık yararlanır ilkesi suçsuzluk karinesinin bir uzantısı olarak karşımıza çıkmaktadır."

(12. CD., 12.04.2017 tarih, E. 2017/167, K.2017/3164)

 

6-AY. Madde 38/4 "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılmaz." ve AİHS Madde 6/2 "Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır." denilmek suretiyle suçsuzluk karinesine yer verilmiştir. Huzurdaki davaya ilişkin olarak suçun, müdafii olduğumuz sanık tarafından işlenip işlenmediği belli olmadığı, suçun Emre Duran tarafından gerçekleştiği yönünde delillerin mevcut olduğu ve müvekkilimizin aleyhine somut bir delil bulunmadığı gereğiyle müvekkil sanık hakkında işbu maddelerin ve "şüpheden sanık yararlanır" ilkesinin uygulanması gerekmektedir.

 

7-Önemle belirtmekte fayda vardır ki; ceza hukukunun temel ilkelerinden olan "kusursuz ceza olmaz" ilkesi göz ardı edilmemelidir. Zira ceza hukuku faili değil, eylemi esas alan bir hukuk dalıdır. Failin geçmişine ya da kişisel özelliklerine göre değil, eylemine bakarak suçlu olup olmadığı saptanır. Bir kimsenin geçmişte hırsızlık suçu işlemiş olması, bundan sonra da hırsızlık suçu işleyeceğine kanıt oluşturmaz.

 

12.10.2016 tarihinde banka veya kredi kartlarının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama suçunu gerçekleştiren müvekkil sanığa 06.05.2017 tarihinde gerçekleştirilen banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunun sadece sanık Emre Duran'ın üzerine suç isnat etmesiyle izafe edilmesi yerinde değildir. Ceza hukuku ilkesi ile bağdaşmamaktadır.

 

"Sanık haklarından birisi olan suçsuzluk karinesi, bir suçtan dolayı kovuşturulan kişinin, suçluluğu mahkeme kararıyla sabit olmadıkça suçlu olarak kabul edilmemesini ifade eder. Bazen suçsuzluk karinesi, bazen de masumluk karinesi olarak isimlendirilen bu kavram; 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 11/1. maddesinde, "Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça, suçsuz sayılır." ve 1950 tarihli İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS) 6/2. maddesinde, "Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır." düzenlemelerinde yer edinmiştir. Türkiye, 1948 tarihli Bildirge ve 1950 tarihli Sözleşme’ye taraftır. Suçsuzluk karinesi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda açıkça düzenlenmemiş ise de, 1982 Anayasası’nın 38/4. maddesinde, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” şeklinde, yasama, yargı ve yürütmeyi bağlayan ilke olarak mevzuatımızdaki yerini almıştır.

Karine, hukuk dilinde bilinenden bilinmeyeni çıkarmaya yarayan hukuki istidlallere (Bir konuda kanıtlara dayanarak sonuç çıkarma) verilen isimdir. Başka bir deyişle karine, bir hüküm vermek için “tecrübe kuralı ile karşılaştırma” denilen faaliyetin daha önceden benzer olaylar dolayısıyla yapılması ve gelecekteki bütün olaylarda uygulanacak mücerret sonucun önceden çıkarılmasıdır. Karine, vicdani kanaate ulaşmada veya ispat işleminde başvurulan bir durumdur. Suçsuzluk karinesinde ise, böyle gerçeğe uygun ya da sabit olduğu kabul edilen bir olaydan başka bir olayın varlığı sonucuna ulaşılması söz konusu değildir. Suçsuzluk karinesi, kişinin suçsuz olduğu varsayımı ile hareket edilmesini gerektiren temel bir haktır. Suçsuzluk karinesi, geleneksel bir hukuk ilkesi olmasının dışında, hukuk devleti anlayışının doğal bir sonucu olarak da kabul edilmektedir. Karinenin, insan haklarına saygı prensibi çerçevesinde içeriği belirlenmeli ve sınırı çizilmelidir. Suçsuzluk karinesi, manevi sorumluluk esasına dayanan maddi ceza hukukunun sonucu olarak değerlendirilmelidir. İnsana saygı düşüncesinden kaynaklanan suçsuzluk karinesinin hukuki niteliği, suçlu sayılmamanın diğer anlamı olarak masum sayılma kabul edilmelidir."

(10. Hukuk Dairesi, 18.03.2013 tarih,2013/359 E., 2013/5041 K.)

 

8-Müvekkil huzurdaki dava öncesinde sabıka kaydının bulunması nedeniyle; doğrudan suçlu gözüyle bakılmış, somut olaydaki delil ve beyanlar yeterince incelenmemiştir. Müvekkil, adeta bir günah keçisi olmuştur. Müvekkil o kadar çaresiz bir duruma düşmüştür ki işlemediği bir suçun zararını giderme talebinde bulunmuştur. 

 

Tck madde 168'de düzenlenen Etkin Pişmanlık hükümlerine göre; "(1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs,

aksirli iflâs suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma

başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek

mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde,

verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.

 

(2) Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce

gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir." denmektedir. 

 

Müvekkil sanığın açık ve net beyanlarından da anlaşılacağı üzere, müşteki zararın giderilmesini isterse müvekkil sanık, işlememiş olduğu suça dair müştekinin oluşan zararını tazmin etmeye hazır olduğunu belirtmiştir. Tarafımızca suçun müvekkil tarafından işlendiği hiçbir şekilde kabul edilmemekle birlikte müvekkilin hiçbir suçu olmadığı olayda dahi zararı gidermeyi kabul etmesi insancıl yapısını göstermektedir. Bu durum dahi müvekkilin suça meyilli kişilik yapısına sahip olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

 

9-Müvekkil sanığın üzerine atılı 06.05.2017 tarihinde gerçekleştiği iddia edilen banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunu işlediğine dair suçlamalar doğruluk payı içermemektedir. Zira daha önceden girmiş olduğu davalarda suçunu samimi olarak itiraf eden ve bundan dolayı pişmanlığını elinden geldiğince belli eden müvekkil sanığın, bu suçu da işlemiş olması halinde çekinmeksizin itiraf edeceği su götürmez bir gerçektir. Nitekim inkar etme amacı güden bir şahsın diğer davalarında da üzerine atılı suçları zinhar kabul etmemesi yalanlaması gerekirdi.

 

10-Müvekkil dava konusu olayda bildiklerini açık ve net bir biçimde gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında samimi bir biçimde anlatmıştır. Müvekkil sanık Emre ******* ile fikir ve eylem birliği içerisinde değildir. Ancak müvekkilin samimi beyanları karşısında, sanık Emre *******'ın çelişkili ve mesnetsiz beyanları esas alınmış ve müvekkil haksız bir şekilde hapis cezasına çarptırılmıştır. İşbu sebeple müvekkilin maddi ve manevi olarak daha fazla kayıp yaşamaması adına Sayın Mahkemenizden Hükmün bozulmasını talep ederiz.

 

SONUÇ VE İSTEM              :Yukarıda açıklandığı üzere istinaf incelemesi neticesinde;

 

İstinaf başvurumuzun kabulüne,

 

Hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

 

Hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesinde yeniden görülmesine karar verilirse; ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASINI ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkilin BERAATİNE karar verilmesini Sayın Mahkemenizden talep ederiz. 03.08.2023

 

                                                                                                                                  

 

                                                                                                                                   SANIK MÜDAFİİ

AV. GİZEM GÜL UZUN

İletişime Geçin

Telefon

+90 552 402 13 28

Email

info@gizemuzunlaw.com