NİĞDE 2. AİLE MAHKEMESİNE
DOSYA NO : 2023/*** E.
BEYANDA
BULUNAN DAVACI :
VEKİLİ : Av. Gizem Gül UZUN
DAVALI :
VEKİLİ :
KONU : 28/09/2023 düzenleme tarihli bilirkişi raporuna ilişkin karşı beyanlarımızın sunulması hakkındadır.
AÇIKLAMALAR :
Taraflar arasında Sayın Mahkemenizde, yukarıda dosya numarası belirtilmiş olan davada boşanma davası çekişmeli olarak devam etmektedir. Taraflar arasında nafaka, tazminat ve velayet hususlarında ihtilaf bulunmaktadır.
Velayet hususu hakkında Sayın Mahkemenizce dosya bilirkişiye tevdi edilmiş olup; bilirkişiden 18 yaş altında bulunan müşterek çocuklardan 17689159*** TC kimlik numaralı, 08/03/2011, Seyhan/ ADANA doğumlu ************ N ve 2149006**** TC kimlik numaralı, 10/09/2013, Seyhan/ ADANA doğumlu ************* isimli çocukların velayetlerinin kimde kalacağı hususlarına ilişkin olarak bilirkişi raporu düzenlenmesi istenilmiştir.
Bilirkişi tarafından 28/09/2023 tarihli rapor düzenlenmiş olup, aleyhimize olan rapor hakkında karşı beyan dilekçemizin sunulması zorunluluğu hasıl olmuştur. Söz konusu bilirkişi raporunda belirtilmiş olan aleyhe hususları kabul etmemekteyiz Şöyle ki;
BİLİRKİŞİ RAPORUNDA DAVALININ EKONOMİK DURUMUNUN MÜŞTEREK ÇOCUKLARIN İHTİYAÇLARINI KARŞILAR NİTELİKTE OLUP OLMADIĞINA YETERİNCE AÇIK ŞEKİLDE DEĞİNİLMEMİŞTİR. DAVALI, MÜŞTEREK ÇOCUKLARIN BURS ÜCRETLERİNE DAHİ EL KOYAN BİRİSİDİR. DAVALININ VELAYETİ TALEP ETME AMACI YALNIZCA MÜVEKKİLDEN MADDİ ÇIKAR SAĞLAMAKTIR.
Söz konusu raporda davalının çalışılabilirlik ve sosyo- ekonomik durumu eksik olarak değerlendirilmiştir. Zira derdest boşanma davasında ileri sürdüğümüz hususları yeniden tekrarlamak gerekirse davalı, asgari ücretle çalışan, evi kira durumunda bulunan ve kirasını müvekkilin desteği ile ödeyebilir durumda olan biridir. Öyle ki davalı, daha önce kendisi tarafından açılmış boşanma davasının dava dilekçesinde maddi gerçeğe aykırı olsa da müvekkilin kendisine para göndermemesi sebebiyle 4 ay boyunca kirasını ödeyemediğini iddia etmiş; bir nevi ekonomik yetersizliğini ikrar etmiştir. Davalı, ekonomik olarak yetersiz biridir ve derdest boşanma davası sırasında müvekkilin yapmış olduğu nafaka ödemeleri hatta ve hatta belirttiğimiz üzere müşterek çocukların almış olduğu burs ücretlerine dahi el koyarak gerek kendi yaşamını gerekse lüks ihtiyaçlarını karşılamaktadır.
Sayın Mahkemenizin de kanaatinde olacağı üzere müşterek çocuklara verilen burs ücretleri onların eğitimi amacıyla tahsis edilmektedir.
E. Çocuğun serbest malları
I. Kazandırmalar
Madde 357- Ana ve baba, faiz getiren yatırım veya tasarruf hesabı açılmak üzere ya da
açıkça ana ve babanın kullanmaması koşuluyla çocuğa yapılan kazandırmaların gelirlerini kendi
menfaatlerine sarfedemezler.
4721 sayılı TMK'nın 357. Maddesi gereğince müşterek çocuklara sağlanan burs ücretlerinin çocuklara yapılan karşılıksız kazandırma niteliğinde olduğu ve eğitimleri amacıyla tahsis edildiği ve ana ve babanın ilgili kazandırmalarda kendi menfaatlerine sarf yetkilerinin bulunmadığı yorum yoluyla kabul edilmelidir. Fakat davalı kadın tarafından müşterek çocukların burs ücretleri çocukların ellerinden alınmış ve kendi menfaatine uygun olarak kullanılmıştır.
Söz konusu bilirkişi raporunun çalışabilirlik ve sosyo- ekonomik durumla ilgili değerlendirmesi yeterince açık ve Sayın Mahkemenizi aydınlatır nitelikte değildir. Zira ilgili değerlendirmede yalnızca;
DAVALI ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞMAKTADIR. KİRADA OTURMAKTADIR. GÜNÜMÜZ EKONOMİK KOŞULLARINDA DAVALININ MÜŞTEREK ÇOCUKLARIN İHTİYAÇLARINI KARŞILAYABİLECEĞİNİN KABULÜ MÜMKÜN GÖRÜNMEMEKTEDİR.
"Davalı anne ***********'in bir mağazanın dikim atölyesinde asgari ücret karşılığı terzi olarak çalıştığı, çocuklar için davacı baba tarafından 1200 TL tedbir nafakası ödendiği bilgisi edinilmiştir."
Denilmekle, davalı annenin ekonomik durumunun okul çağında bulunan ve beslenme, giyim, eğitim gibi çok sayıda kalemde gideri olan müşterek çocukların giderlerini karşılamaya yeter ölçüde olup olmadığı belirtilmemiştir. İlgili kısımda sadece davalının ekonomik durumu belirtilmiştir. Günümüz ekonomik koşullarında asgari ücretli ve cüz'i miktarda nafaka alan bir annenin gelirinin eğitim gören ve küçük yaştaki çocukların masraflarını, onların gelişimini ne denli sağlıklı karşılayabileceği takdirini Sayın Mahkemenize bırakmaktayız.
Sayın Mahkemenizin hakkaniyetli şekilde yapacağı ekonomik durum takdirinde müvekkilin kendisinin işlettiği, sabit bir asgari ücretten daha fazla sayılacak bir gelire sahip olduğu ve müşterek çocuklara standardı daha yüksek yaşam koşulları sunabileceğine ilişkin hususların tarafınızca göz önünde bulundurulmasını talep ederiz.
DAVALININ PSİKİYATRİK TEDAVİ GEÇMİŞİNİN BULUNMAMASI ONUN RUHSAL DURUMUNUN SAĞLIKLI ÖLÇÜDE OLDUĞUNUN KABULÜNÜ GEREKTİRMEZ. ZİRA RAPORDA DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE DAVALI, DUYGU DURUM BOZUKLUĞUNA SAHİP, ÖFKELİ BİR KİŞİLİKTİR.
Söz konusu raporun devamında davalının sağlık durumuyla ilgili yapılan değerlendirmede, davalının psikiyatrik tedavi görmediği ancak yapılan görüşmede duygu durum bozukluğuna işaret eder nitelikli davranışlar sergilediği gözlemlenmiştir. Sayın Mahkemenizce de takdir edileceği üzere bireyler, gerek bedensel acıya sebep olmadığından, gerekse ruhsal rahatsızlıklarını kabul etmeme, bunu gurur meselesi haline getirme eğiliminde olduklarından tıbbi tedaviye başvurmamaktadırlar. Fakat bir kimsenin psikiyatrik tedavi geçmişine sahip olmaması onun her zaman ruhsal olarak sağlıklı durumda olduğu anlamına gelmemektedir. Raporda ilgili husus açıkça belirtilmiştir.
Duygudurum bozuklukları, öncelikle duygusal durumunuzu etkileyen bir ruhsal bozukluklardır. Uzun süreli aşırı mutluluk, aşırı üzüntü veya her ikisinin birden yaşandığı bir bozukluktur. Bazı duygudurum bozuklukları, öfke ve sinirlilik gibi diğer kalıcı duyguları içerir.
Derdest boşanma davasında belirttiğimiz üzere davalı, ruhsal durumunun yaratmış olduğu öfke duygusunu sık sık müşterek çocuklara yöneltmektedir. Öyle ki davalı, müşterek çocuklardan en büyüğü olan *************''i evden kovmuş, müşterek çocuk parklarda yatmak zorunda kalmış, bu sebeple babasıyla ikamet etmeyi tercih etmiştir. Davalı, diğer müşterek çocuklara yönelik olarak da sık sık "siktirin gidin babanızın yanına. Tek başıma yaşayacağım." şeklinde söylemlerde bulunmuştur. Davalının müşterek çocukların velayetine ilişkin talebi yalnızca müvekkilden nafaka elde etmektir. Zira davalı, müşterek çocukların aldığı burs ücreti ve nafaka gibi gelirleri kendi menfaati için kullanmaktadır. Bu yönüyle davalının tek amacı müşterek çocuklar üzerinden maddi çıkar sağlamaktır. Sayın Mahkemenizce kabul edildiği takdirde *********** tanık olarak dinlenilecektir. Çocuğunu konuttan kovan ve onun parkta yatmasına göz yumman bir annenin 18 yaşından küçük ve kendisini koruyamayacak nitelikte bulunan diğer çocuklara ne derece sağlıklı bakabileceği şüpheli bir durum arz etmektedir.
DAVALI, MÜŞTEREK ÇOCUKLARIN EN BÜYÜĞÜ OLAN **************'E KARŞI OLAN VELAYET YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ AĞIR ŞEKİLDE SAVSAKLAMIŞ, ONU MANEN VE EVDEN KOVMAK SURETİYLE FİZİKSEL OLARAK TERK ETMİŞTİR. VELAYETİN KALDIRILMASINA İLİŞKİN HÜKÜMLERİN YORUM YOLUYLA EVLEVİYETLE MEVCUT MÜŞTEREK ÇOCUKLAR LEHİNE DE UYGULANMASI ELZEMDİR.
II. Çocukların yerleştirilmesi
Madde 347- Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunur veya çocuk
manen terk edilmiş hâlde kalırsa hâkim, çocuğu ana ve babadan alarak bir aile yanına veya bir
kuruma yerleştirebilir.
III. Velâyetin kaldırılması
1. Genel olarak
Madde 348- Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu
önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hâkim aşağıdaki hâllerde velâyetin kaldırılmasına
karar verir:
1. (Değişik: 1/7/2005-5378/38 md.) Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir
yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi.
2. Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini
ağır biçimde savsaklaması.
Velâyet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır.
Kararda aksi belirtilmedikçe, velâyetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları
kapsar.
TMK'nın yukarıda değindiğimiz hükümleri, ana veya babanın velayet henüz kendilerinde bulunurken velayetten kaynaklanan yükümlülüklerini ağır şekilde savsaklaması, çocuğu manen terk etmiş bulunmalarına ilişkin hükümlerdir. Bu durumda kararda aksi belirtilmedikçe velayetin kaldırılması mevcut ve doğacak tüm çocukları kapsayacak şekilde gündeme gelecektir.
Velayet henüz kendilerinde bulunurken yükümlülüğün ağır şekilde ihmal edildiği durumlarda velayetin kaldırılması gibi ağır bir yaptırımın uygulanması gündeme gelebilecekken, velayetin henüz tesis edilmediği işbu boşanma davasında ilgili hükümlerin gerekliliği EVLEVİYETLE gündemde tutulmalıdır. Müşterek çocuklardan en büyüğü olan ************'e yönelik olarak davalı kadının tavrı sebebiyle mevcut müşterek çocukların velayetlerinin davalıya verilmemesi gerekmektedir. Zira diğer müşterek çocukların da aynı problemleri yaşaması kuvvetle muhtemel görünmektedir.
"... eşinin sürekli kendisine hoşlandığı birinin olup olmadığını sorduğunu, bu soruyu bazen arkadaşça tavırlarla sorduğunu, üzerinde psikolojik bir baskı hissedip atölyelerinde çalışan Suriye Uyruklu M.isimli çalışanın konuşmasının hoşuna gittiğini, onunla sohbet etmeyi sevdiğini eşinin sorularına cevap olarak söylediğini, bu konuşmadan sonra kendisinden yaşça çok küçük olan ve sürekli abla diye hitap eden M. İsimli çalışanın kendisine müstehcen mesaj ve fotoğraflar göndermeye başladığını, başlarda afalladığını, eşine bu durumu söylediğinde hiçbir tepki ile karşılaşmadığını, M. İsimli çalışanın Suriye'de daha öncesinde cinsel içerikli filmler çeken biri olduğunu öğrendiğini, eşinin kayıtsız kalmasıyla birlikte bu mesajların zamanla karşılıklı sohbete döndüğünü, 1 yıl süren bu sohbetlerin eşinin bilgisi dahilinde gerçekleştiğini ifade etmiştir."
DAVALI, EVLİLİK BİRLİĞİ İÇİNDE YABANCI ERKEKLERLE CİNSEL SOHBETLERDE BULUNDUĞUNU İKRAR ETMİŞTİR. DAVALININ UYGUNSUZ DAVRANIŞLARINA YÖNELİK AİLE İÇİNDEKİ TARTIŞMALARA NE YAZIK Kİ MÜŞTEREK ÇOCUKLAR DA BİRÇOK KEZ TANIKLIK ETMİŞTİR. MÜŞTEREK ÇOCUKLAR İÇİN BU DURUM ADETA YIKICI OLMUŞTUR.
Yukarıda belirttiğimiz ilgili bilirkişi raporundaki davalıya ait beyanda davalı açıkça müvekkili aldattığını ikrar etmiştir. Öyle ki davalı, duygusal ilişki yaşayarak değil; salt cinsel sohbetlerde bulunmak suretiyle müvekkili aldatmıştır. Müşterek çocuklardan en büyüğü olan *********** ile de arası sırf bu yüzden bozulmuştur. Davalının yabancı erkeklerle iletişimi öyle bir hal almıştır ki müşterek çocuklar dahi annelerinin mahrem kalması gereken ve üstelik kabul edilebilir nitelikte olmayan cinsel yaşamına şahitlik etmek durumunda kalmışlardır. Bu durum çocukların psikolojisini olumsuz etkilemiş, adeta yıkıcı olmuştur. Davalı, rızası dahilinde yaşadığı cinsel içerikli sohbetlerin müvekkil tarafından desteklendiğini ifade etmiştir ki bu husus kesinlikle haksızdır. Davalı kendi cinsel sapkınlıklarını müvekkile izafe ettirmeye çalışmaktadır. Davalı, ayırt etme gücüne sahip, tam ehliyetli bir kimse olmasından ötürü davranışlarını özgürce irade ederek gerçekleştirebilir nitelikte biridir. Bu sebepten ilgili davranışının müvekkil sebebiyle gerçekleştiğine ilişkin hususların ne tarafımızca ne de hukuk düzenince kabulü mümkün değildir.
Müşterek çocukların velayetlerinin Sayın Mahkemenizce davalıya verilmesi halinde çocukların psikolojilerinin davalının sürmüş olduğu haysiyetsiz yaşamından etkilenmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu hususun Sayın Mahkemenizce değerlendirilmesini öncelikle talep ederiz.
"...Davalı anne *************** eşinden fiziksel şiddet görmediğini fakat sürekli psikolojik ve cinsel şiddete maruz kaldığını, eşinin cinselliğe düşkün olduğunu bu nedenle bir çok isteğine araları bozulmasın diye katlanmak zorunda kaldığını,.."
Söz konusu bilirkişi raporunda davalı, yukarıda belirtmiş olduğumuz beyanlarda bulunmuştur. Söz konusu beyanlar haksızdır. Zira davalı, müvekkille ayrı yaşadıkları ve müvekkilin çocuklarını görmek için eve geldiği dönemlerde müvekkili aynı yatakta uyumaya ikna eden taraf olmuştur. Müvekkil evden ayrılmak üzere olduğunda ise "Niye gidiyorsun, kal burada" şeklinde müvekkile ısrarda bulunmuştur.
MÜŞTEREK ÇOCUKLAR VELAYET KONUSUNDAKİ GÖRÜŞLERİNİ DAVALININ ETKİSİ ALTINDA YÖNLENDİRİLMİŞ BİR ŞEKİLDE BELİRTMİŞLERDİR. MÜŞTEREK ÇOCUKLAR YAŞLARI İTİBARİ İLE VELAYETLERİNİN KİMDE KALACAĞININ KENDİLERİNİN DAHA MENFAATİNE OLACAĞINA İLİŞKİN MUHAKEME YETENEĞİNDEN YOKSUNDURLAR.
Müşterek çocuk ************ 11 yaşındadır. Çocuk gelişim dönemi açısından ikinci çocukluk dönemindedir. Müşterek çocuk halihazırda davalı ile birlikte aynı konutta ikamet etmektedir. Müşterek çocuk, davalının etkisi altında kalarak yönlendirilmiş şekilde onunla kalmak istediğini belirtmektedir. Müşterek çocuk, velayetin kimde kalmasının kendisinin daha menfaatine olacağına ilişkin muhakeme yeteneğinden yoksundur.
Müşterek çocuk ************ 10 yaşındadır. Çocuk gelişim dönemi açısından ikinci çocukluk dönemindedir. Müşterek çocuk halihazırda davalı ile birlikte aynı konutta ikamet etmektedir. Müşterek çocuk, davalının etkisi altında kalarak yönlendirilmiş şekilde onunla kalmak istediğini belirtmektedir. Müşterek çocuk, velayetin kimde kalmasının kendisinin daha menfaatine olacağına ilişkin muhakeme yeteneğinden yoksundur.
Müşterek çocuklar yaşları itibariyle ilerleyen dönemde hangi tarafın velayete sahip olmasının kendilerinin üstün menfaatlerine daha uygun olacağını muhakeme etme yeteneğinde değillerdir. Müşterek çocuklar davalının etkisi altında kalmaktadırlar. Velayetin kimde olması gerekliliğine ilişkin sağlıklı ve hakkaniyetli değerlendirme, derdest olan boşanma davasında belirtilen olaylara dayalı olarak Sayın Mahkemenizce yapılacaktır. Velayete ilişkin değerlendirmede bilirkişi raporu sadece takdiri delil niteliği taşımaktadır. Bu sebeple Sayın Mahkemenizi bağlayıcı nitelikte değildir. Kaldı ki bilirkişi raporunun son kısmında;
BİLİRKİŞİ RAPORUNUN DEĞERLENDİRME VE SONUÇ KISMI HMK'NIN 279. MADDESİ HÜKMÜ GEREĞİ HUKUKA AYKIRIDIR. ZİRA BİLİRKİŞİ, KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİNİN NE SIKLIKLA VE HANGİ ÖLÇÜDE KURULMASI GEREKTİĞİNE SAYIN MAHKEMENİZ YERİNE GEÇECEK ŞEKİLDE GÖRÜŞ BİLDİRMİŞTİR.
"İlgili mahkemece velayetin davacı baba ************* hakkında aldırılacak sosyal inceleme ve değerlendirme raporu neticesinde çocukların kimde kalacağına karar verilmesinin uygun olacağı, velayetin davalı anne **************'e verilmesi durumunda davacı baba *************'in yaşamış olduğu sosyal ortam ve yaşam alanlarının da çocuklarla şahsi münasebet kurma hususunda yeterli ve hijyenik olduğunun tespit edilmesi, şahsi münasebet hususunda babanın psiko-sosyal ve ekonomik olarak da yeterli olduğu değerlendirildiği takdirde davalı annenin haberi olması ve müşterek çocukların da istemesi göz önünde bulundurularak müşterek çocuklar F*********** ve ******** ile baba *********** arasındaki bağın korunması adına her iki çocuk için babanın görüşme talep ettiği hafta içi dönemde (okul dönemi dışında) talep edilen gün saat 10:00'dan ertesi gün saat 18:00'e, hafta sonu talebinde cumartesi günü saat 10:00'dan pazar günü saat 18:00'e, Babalar Günü saat 10:00'dan 18:00'e, doğum günü sabah saat 10:00'dan 18:00'e, Ramazan Bayramının 1. Günü saat 10:00'dan 2. günü saat 18:00'e Kurban Bayramının 2. günü saat 10:00'dan 3. günü saat 18:00'e, her yıl 01 Temmuz günü saat 10:00'dan 15 Temmuz akşamı saat 18:00'e, ilköğretim yarıyılı tatilinin ilk 7 günü yatılı olmak kaydı ile kişisel ilişki tesisi günlerinin belirlenerek yasal yollarla güvence altına alınmasının müşterek çocuklar ************* ve ****************'in yüksek yararına olacağı kanaati oluşmuştur."
Denilmiştir. Tarafımızca da Sayın Mahkemeniz tarafından velayet hususunun daha sağlıklı değerlendirilmesi için sosyal inceleme raporu alınması gerektiği görüşündeyiz. Sayın Mahkemenizce ilgili SİR raporunun alınmasını talep ederiz.
Raporun ilgili kısmında müvekkil ile müşterek çocuklar arasında kurulacak kişisel ilişkinin zamanına ve sıklığına yönelik olarak tespitte bulunulmuştur. 6100 sayılı HMK'nın 279. Maddesinde belirtildiği üzere;
Bilirkişi açıklamalarının tespiti ve rapor
MADDE 279-
(4) (Değişik: 3/11/2016-6754/54 md.) Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında çözümü , özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hâkim tarafından yapılması gereken hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz.
Kişisel ilişkinin ne şekilde tesis edileceği işi mahkeme tarafından yapılan yargılamayla hüküm altına alınmalıdır. Ancak söz konusu raporda bilirkişi her ne kadar değerlendirmeyi Sayın Mahkemenize bırakmışsa da söz konusu uyuşmazlığın esasına girer nitelikte kişisel ilişki tesisi görüşünde bulunmuştur. Usul hukukunun amir hükmü gereğince söz konusu bilirkişi raporunun ilgili hususuna itibar edilmemelidir.
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda ve derdest boşanma davasında arz ve izah edilen sebeplerle,
Sayın Mahkemenizce bilirkişi raporunda müvekkil aleyhine olan hususların reddine,
Davalının haksız velayet ve her türlü taleplerinin reddine,
Sayın Mahkemenizce Sosyal İnceleme Raporunun alınmasına yönelik karar verilmesine,
Müşterek çocukların her ikisinin de müvekkile verilmesine,
Davalının nafaka ve tazminat taleplerinin reddine,
Yargılama giderleri ve karşı vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline,
Karar verilmesini saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim.03/10/2023
DAVACI VEKİLİ
Av. Gizem Gül UZUN