MİRASTAN MAL KAÇIRMAK AMACIYLA YAPILDIĞI İSPATLANAN İŞLEMİN İPTALİNE KARAR VERİLMELİDİR.
1. Hukuk Dairesi 2021/339 E. , 2021/5814 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekilinin istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davada davacı, mirasbırakan dedesi ...’in ... ve ... parsellerdeki fındık bahçesi ile ... parselde bulunan 4 nolu bağımsız bölümü mirasbırakan anneannesi ...’in ise ... parseldeki 7 nolu bağımsız bölümü davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiklerini, işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı, mirasbırakan babasının devrettiği fındık bahçelerinin mal paylaşımına dayandığı, mirasbırakan anneannesinin devrettiği dairenin bakım karşılığı minnet duygusuyla yapıldığını, birleştirilen davaya konu dairenin ise kendisi tarafından satın alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusu esastan red edilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’nın 13.04.2011 tarihinde, mirasbırakan ...’in 30.08.2015 tarihinde öldüğü, geriye davacı torunu ile davalı oğlunu bıraktığı, mirasbırakan ... tarafından ...'da bulunan fındık bahçesi niteliğindeki ... ve ... nolu parselleri 04.09.2007 tarihinde satış suretiyle davalı oğluna, ...'da bulunan ... parseldeki 7 nolu bağımsız bölümü 09.06.2005 tarihinde satış suretiyle eşi ...’e, mirasbırakan Yüksel’in de 25.09.2014 tarihinde satış suretiyle davalı oğluna devrettiği, mirasbırakan ... tarafından ...'da bulunan ... parseldeki 4 no'lu bağımsız bölümün ise tapu öncesi 14.02.2005 tarihinde kooparatif hisse devir sözleşmesi ile davalı oğluna devredildiği, tapu kaydının ilk olarak davalı adına oluştuğu anlaşılmaktadır.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının ... ... parseldeki 4 nolu bağımsız bölüme ilişkin birleştirilen davası yönünden yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün birleştirilen dava yönünden ONANMASINA,
Davacının asıl dava yönünden temyiz itirazlarının incelenmesine gelince,
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Ayrıca; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. (HGK.'nun 29.4.2009 gün 2009/1-130 S.K.) Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
Somut olaya gelince, her ne kadar ...'da bulunan fındık bahçesi niteliğindeki 5 ve 9 nolu parseller yönünden paylaştırma olgusunun varlığı kabul edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, dinlenen tanık beyanlarından tüm mirasçıları kapsar bir paylaştırmanın yapılmadığı, mirasbırakan ...’nın sosyal ekonomik durumu itibariyle taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan, ...'da bulunan ... parselde bulunan 7 nolu bağımsız bölümün bakım karşılığı devredildiğine ilişkin kabul yönünden de mirasbırakan ...’in ölümünden 1 yıl öncesine kadar kendi işlerini yapabildiği, son bir yılında meme kanserinin yeniden nüksettiği, dosya içeriği ve dinlenen tanık beyanlarına göre ahlaki görev sınırlarını aşan bakım olgusunun bulunmadığı, her iki mirasbırakanın davacının annesi olan ...'in ölümünden sonra yaptıkları devirlerdeki asıl amaçlarının davacı torunlarından mal kaçırmak olduğu, erkek evlatları olan davalı lehine muvazaalı temlik yaptıkları sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca; asıl davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının asıl dava yönünden yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 HMK'nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... 5. Asliye Hukuk Mahkemesine,kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesine gönderilmesine, lınan peşin harcın yatırana iadesine, 20/10/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi