• info@gizemuzunlaw.com
  • +90 552 402 13 28
Bizimle İletişime Geçin +90 552 402 13 28

Blog

Ceza Davası Esas Hakkında Savunma Dilekçesi Örneği

 

 

 

 

 

SİLİVRİ AĞIR CEZA MAHKEMESİNE

 

 

 

E. ****/***
SANIK                                  ************
MÜDAFİLERİ                    : ****************
SUÇ                                     
Kasten Öldürme (5237 s. TCK m. 81/1)
DİLEKÇENİN KONUSU 
Esas hakkındaki mütalaaya ve müvekkile yüklenen suçlamanın esasına yönelik savunmalarımızın sunulması hk.

 

AÇIKLAMALAR

1. Silivri CBS tarafından ikame olunan iddianame ile müvekkilin "kasten öldürme ve kasten öldürmeye teşebbüs" suçlarına iştirak ettiği iddia olunmuştur. Mezkûr iddianame kapsamında "Olay günü şüphelilerin müşteki *******'a laf atmak suretiyle sataştıkları, bu sataşmayı ileri boyuta taşımaya çalıştıkları, bu planın icrasına yönelik olarak şüpheli ***********'ın ısrarla müşteki ***********'ı konuşma bahanesiyle plaj yakınındaki arka sokağa çağırdığı, bu esnada kardeşine sahip çıkma güdüsüyle hareket eden maktul ***********'nın olay yerine giderek ne olduğunu anlamaya çalıştığı ve şüphelilere yönelik olarak 'bu çocuk benim kardeşim, konuşacaksanız burada konuşun dediği', bunun üzerine şüpheli ******'ın ******'a yönelik 'ananı bacını sikerim siz kim oluyorsunuz' demesi üzerine maktulun cevaben siz kim oluyorsunuz diye karşılık vermesi üzerine iki grup arasındaki sözlü tartışmanın kavgaya dönüştüğü, şüphelilerin maktule tekme ve yumruklarla saldırmaya başladıkları, bu esnada abisini korumaya çalışan müştekinin de şüpheliler tarafından darp edildiği, tüm bu olaylar yaşanırken şüphelilerden *************'nın en başından beri üzerinde taşıdığı değerlendirilen (ele geçirilemeyen) bıçakla maktul *******'yı bıçakladığı, sonrasında müşteki ****** ***** *****'yı iki bıçak darbesi vurmak suretiyle öldürmeye teşebbüs ettiği, şüpheli ******** savunmasında her ne kadar öldürme kastıyla hareket etmediğini, olay esnasında alkolün de etkisi ile yerde bulduğu bıçakla ****** ve *****'ı bıçakladığını beyan etmiş olsa da, bıçağı yerde bulduğu şeklindeki savunmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, zira kamera görüntülerinde de görüleceği üzere ele geçirilemeyen suç aleti bıçağın en başından beri şüphelinin üzerinde olduğu, kavga esnasında bıçağı belinden çıkararak maktulü ve müştekiyi bıçakladığı..., öte yandan kavga esnasında sadece şüpheli **********'nın elinde bıçak olduğu, şüphelinin elindeki bıçakla maktul ve müştekiyi bıçakladığı, şüphelinin suçunu ikrar ettiği, üstelik kamera görüntüleri ve tanık anlatımlarının şüphelinin ikrar içeren beyanları ile uyumlu olduğu anlaşılmış olsa da olayın diğer şüphelilerinin kavga başlamadan önce ********nın dahil olduğu arkadaş grubunun içerisinde yer aldıkları, kavga olayı yaşanmadan önce hep birlikte oturup alkol aldıkları, tanık anlatımlarına göre olay günü kavganın yaşandığı sahil kısmında taşkınlık yaptıkları, nihayetinde müşteki ****** ****'ya laf atarak sataştıkları, sataşmayı daha ileri boyuta taşıyabilmek için müştekiyi konuşma bahanesiyle yanlarına çağırdıkları, müştekinin abisi maktul ********* konuşmak için yanlarına gittiği zaman etrafını sararak maktul ve müştekiye saldırdıkları, ifadelerinde sadece kendilerini savunmak için kavga ettiklerini, ellerinde bıçak olmadığını, *********'nın üzerinde bıçak olduğunu bilmedikleri beyan etmiş olsalar da savunmalarına itibar edilemeyeceği, çünkü en başından beri aynı grubun içerisinde hareket eden şüphelilerin yaşanan olayın bütün aşamalarında yer aldıkları, bu nedenle *********'nın üzerinde bıçak olduğunu bilmedikleri yönündeki savunmalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, ayrıca olay günü ********'nın üst kısmında tişört ya da başka bir giysi olmadığı dolayısıyla şüphelilerin ******'ın belinde taşıdığı bıçağı gördükleri ve haberdar olduklarının değerlendirildiği, yine şüphelilerin her birisi ifadesinde *****'ın elindeki bıçakla ****** ve ******'ı bıçakladığını gördüklerini beyan ettikleri, buna rağmen şüpheli ******'ı engelleme ya da eylemlerine son verme anlamında herhangi bir girişimde bulunmadıkları, tam tersine bıçaklandığını bildikleri ******* ve *****'a saldırmaya devam ettikleri, böylece her birisinin fiil üzerinde hakimiyet kurarak birlikte sonucu meydana getirdikleri..." iddia olunmuştur.

 

2. Mahkemenizce yürütülen kovuşturma kapsamında, ******** tarihli 5. celsede iddia makamı esas hakkındaki mütalaasını sunmuş ve bu mütalaasında: "...olay günü sanık ****** ile katılan *********** arasında tartışmanın meydana geldiği, bu sırada sanık ******'in yanında sanıklar ************************ ve ***********'ın bulunduğu, sanık ***********'in katılan ***********'ı konuşmak için ara sokağa çağırdığı, bu esnada katılan ******'ın abisi olan maktul ***********'nın olay yerine gelerek ne olduğunu anlamaya çalıştığı ve sanıklara yönelik olarak 'ben abisiyim konuşacaksanız burada konuşun nereye götürmeye çalışıyorsunuz' dediği, bunun üzerine sanık ***********'ın maktul ***********'a yönelik 'ananı bacını sikerim' dediği, maktulün cevaben 'siz kimsiniz' diye karşılık vermesi üzerine taraflar arasındaki sözlü tartışmanın kavgaya dönüştüğü, sanıkların maktul *********** ve katılan *******'ı darp etmeye başladıkları, sanıklardan *************'ın olayın başından beri üzerinde taşıdığı değerlendirilen ele geçirilemeyen bıçakla maktul ***********'ı bıçakladığı, daha sonra tarafların birbirlerinden ayrıldıkları ve ayrı yönlere doğru giderek birbirlerinden uzaklaşmaya başladıkları, bu sırada sanık ***********'in katılan *********'ın yanına gelerek olayı konuşmaya çalıştığı, ancak uzaklaşan diğer sanıklar *********** ve *********** ile olaya yeni karışan sanıklar **********************, *********** ve ***********'un koşarak geldikleri, birlikte maktul ve katılana tekrar saldırdıkları, sanık ***********'ın 'ne duruyorsunuz vursanıza' dediği, bu sırada sanık *************'ın da arkadan elinde ele geçirilemeyen bıçak ile koşarak geldiği, sanıklar **********************y, **********************, *********** ve ***********'un maktul ***********'yı darp etmeye başladıkları, maktulün bu sırada yere düştüğü, ancak sanıkların eylemlerine devam ettikleri, maktulün darp edilmesini engellemek için olay tanığı olan ***********'ın maktulün üzerine kapandığı, sanık ***********'in de katılan ******'ı darp ettiği, sanık *************'ında elinde bulunan bıçağı katılana doğru birden fazla kez salladığı ve katılanı yaraladığı, bu sırada sanık ***********'in diğer sanıkların eylemlerine katılarak maktulü darp ettiği ve tekrar gelerek katılan ********'ı darp etmeye devam ettiği, daha sonra tarafların ayrıldıkları ve sanıkların olay yerinden koşarak uzaklaştıkları anlaşıldığı..., söz konusu olayda sanık *************'ın ele geçirilemeyen bıçak ile maktul ***********'yı bıçaklayarak ölümüne sebebiyet vermek suretiyle eylemine uyan kasten öldürme suçunu işlediği, yine sanığın, aynı konumda olan *******'yı iki bıçak darbesi ile yaralaması şeklinde gerçekleştirdiği eyleminin hedef alınan vücut bölgeleri, darbelerin şiddeti, yaralamasının katılanda oluşturduğu yaşamsal tehlike dikkate alındığında kastının öldürmeye yönelik olduğu, ancak eylem tamamlanmamış olduğu, sanığın bu eyleminin ile de kasten öldürmeye teşebbüs suçunu işlediği, olayın diğer sanıklarının ise sanık ************* ile birlikte olay anında aynı konumda olan katılan ve maktule karşı taraf olarak hareket ettikleri, katılan ve maktule saldırdırdıkları ve darp ettikleri, tanık beyanlarından anlaşılacağı üzere maktul darp edildiği sırada sanıklara yeter artık vurmayın nefes alamıyorum demesine rağmen eylemlerine devam ettikleri, birbirlerini engellemedikleri ve birliktelik oluşturdukları anlaşıldığı, bu haliyle sanıkların, meydana gelen olayda sanık ************* ile eylem birliği içerisinde hareket ederek maktul ***********'ya yönelik eylemlerine uyan kasten öldürme suçunu, katılan ***********'ya yönelik eylemlerine uyan kasten öldürmeye teşebbüs suçunu ayrı ayrı işledikleri" iddia olunarak, müvekkilin TCK m. 81/1, 35, 53/1 hükümleri kapsamında cezalandırılması iddia ve talep olunmuştur.

İddia makamının esas hakkındaki mütalaasına yönelik savunmalarımız aşağıda ayrı başlıklar altında sunulmuştur.

 

 

I. MÜVEKKİLE YÜKLENEN SUÇ TİPLERİNE YÖNELİK BEYANLARIMIZ

Silivri CBS tarafından hazırlanan iddianame ve ******** tarihli 5. Celsede ikame olunan esas hakkındaki mütalaa kapsamında müvekkile yüklenen isnat:

- Diğer sanık ************* ile fikir ve eylem birlikteliği içerisinde hareket etmek suretiyle, mağdur ***********'yı öldürmek;

- Katılan ***********'yı öldürmeye teşebbüs etmek;

Suçlamalarına ilişkindir.

Dosya kapsamında yer alan delillerin değerlendirilmesinden önce müvekkile yüklenen suçlamanın esasına (öldürme kastına ve iştirak hükümlerine) ilişkin olarak TCK ve CMK hükümleri ile Yargıtay kararları bağlamında açıklamada bulunma zarureti ortaya çıktığından öncelikle bu hususlarda kısa açıklamalarda bulunulacaktır.

1. Kasten Öldürme (ve Öldürmeye Teşebbüs) Suçunun Manevi Unsuruna Yönelik Savunmalarımız

İddia makamının esas hakkındaki mütalaası ile müvekkile yüklenen eylemler (her bir mağdur yönünden ayrı ayrı) TCK m. 81 hükmü kapsamında "kasten öldürme" ve "kasten öldürmeye teşebbüs" suçunu işlediği iddiasıdır.

TCK m. 81 hükmüne göre "Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır".

TCK m. 35 hükmüne göre de "Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur".

TCK m. 81 hükmünde düzenlenen suç tipinin manevi unsuru "kast"tır. Yine öldürmeye teşebbüsten söz edebilmek için "öldürme kastının" mevcut olması gerekmektedir. Zira TCK'de "teşebbüs kastı" adı altında ayrı bir kast türü tanımlanmadığından, teşebbüs aşamasında kalmış eylemler bakımından da "öldürme kastı"nın mevcudiyeti gerekmektedir. Çünkü, kasten öldürme ile kasten öldürmeye teşebbüs suçu, manevi unsur yönünden aynı olup1, sadece fiilin (neticenin) tamamlanıp tamamlanmaması bakımından birbirinden ayrılmaktadır. Bu sebeple, kasten öldürmeye teşebbüs suçu bakımından da "öldürme kastı"nın ispatı gerekmektedir.

TCK m. 21 hükmüne göre "Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir".

Ceza hukuku açısından bilmek ve istemek gibi iki zorunlu öğeyi içermesi gereken kast, suçun manevi unsurunu oluşturmaktadır. Kastın “bilmek” ve “istemek” unsurlarının kişinin iç dünyasına ilişkin olması hasebiyle, her olayda mutlak surette tespitine yarayacak kesin bir kural koymak mümkün değildir. Bununla birlikte kast, kişinin iç dünyasına ilişkin olsa da failin dış dünyaya yansıyan davranışları anlamlandırılarak, her somut olayda suçun manevi unsuru tespit edilmektedir.

Yargıtay uygulamasında, öldürme suçunun manevi unsurunun (kast unsurunun) belirlenmesi bakımından şu kriterlerden faydalanılmaktadır2. "Fail ile mağdur arasındaki ilişki, faili suça iten sebep, suç aleti, darbelerin şiddeti, yönü, sayısı, hedef alınan bölgenin bilerek seçilip seçilmediği, suçun işleniş biçimi, suç sırasında ve sonrasında failin söylediği sözler, olay yerinin özellikleri, meydana gelen neticenin ağırlığı".

 

 

Yargıtay'ın istikrarlı uygulamasında, failin "öldürme kastının" bulunup bulunmadığının ispatında, failin iç dünyasında yer alan kastının yine bizzat fail tarafından dışa yansıtılan eylemlerden yararlanarak, failin suçu kasten işleyip işlemediği (meydana gelen neticeyi isteyip istemediği) hususunda bir kanaate ulaşılmaktadır3.

Yargıtay'a göre "5237 sayılı TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir"4.

Failin kastı esasen iç dünyasına ilişkin olsa da her somut olayda değişkenlik gösterebilir. Bu yönüyle, kastın belirlenmesi, ispat hukukuna ilişkin bir konudur5. Ceza hukuku bağlamında, fail ile fiil arasındaki psikolojik bağ olarak ifade edilen manevi unsur, kesin olarak ispatı zorunlu olan alt vakıa kapsamındadır.

Manevi unsurun tespiti, ispat hukukuna ilişkin bir sorun olduğundan, manevi unsurun ispatı konusunda da şüpheden sanık yararlanır ilkesi uygulanabilecektir6. Bütün inceleme ve araştırmalara rağmen, failin kastının belirlenememesi halinde, şüpheden sanık yararlanır ilkesinin (in dubio pro reo) manevi unsurun tespiti konusunda da uygulanması gerekir.

Yargılama konusu olay bakımından, "olay öncesindeki" eylemleri incelendiğinde:

- Müvekkilin mağduru ve katılanı -sahilde yaşanan olay öncesinde- tanımadığı, aralarında öldürmeyi gerektiren bir husumetin bulunmadığı;

- Müvekkilin, kavgaya dönüşen -omuz atma- meselesinin tarafı olmadığı;

- Mağdur ***********'nın tokat atmasına kadar olan aşamada müvekkilin, -kamera görüntülerinden açıkça anlaşıldığı üzere- sahilin deniz tarafından -eli cebinde- sözlü münakaşayı izlediği;

- Sözlü tartışmanın, mağdur ***********'nın tokat atması üzerine karşılıklı yumruklaşmaya dönüşmesi üzerine müvekkilin olaya dahil olduğu ve iki tarafın birbirine yumruk ve tekme tokat ile saldırdığı kavganın tarafı olduğu;

Bir bütün olarak değerlendirildiğinde, olay öncesinde müvekkilin mağduru ve katılanı öldürmek kastına sahip olduğu ve olay sırasındaki eylemleri de bu kast ile gerçekleştirdiği hususunda hiçbir delil bulunmamaktadır.

Müvekkilin “olay sırasındaki ve sonrasındaki” davranışları incelendiğinde ise:
- Müvekkilin yumruklaşma dışında bir eyleminin bulunmadığı;
- Olay nedeniyle müvekkilin de yumruk darbeleri nedeniyle sol kulak ve karın

bölgesinden yaralandığı ve bu durumun ******** tarihli darp cebir (genel adli muayene) raporuyla tespit olunduğu;

- Bilirkişi raporlarıyla tespit olunduğu üzere, olayda kullanılan tek kesici- delici alet bulunduğu ve bu aletin de müvekkil tarafından kullanılmadığı;

- Müvekkilin katılan *********'nın bıçaklandığını duyar duymaz eylemini sonlandırdığı ve hemen olay yerinden uzaklaştığı;

Bir bütün olarak değerlendirildiğinde, müvekkilin olay sırasındaki ve sonrasındaki davranışlarının müvekkilin öldürme kastıyla hareket etmediğini açıkça ortaya koyduğu, bilirkişi raporu ve kamera kayıtları ise kesin olarak ortaya konulan bu eylemler itibariyle, müvekkilin öldürme kastıyla hareket ettiği hususunda somut bir delilin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

 

Açıklanan nedenlerle, yargılama konusu olay bakımından, müvekkilin dışa yansıyan davranışı ve somut deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde, müvekkilin "öldürme kastıyla" hareket etmediği somut delillerle sübut bulmuş olup, atılı suçların manevi unsuru oluşmadığından, müvekkilin beraatine karar verilmesi gerekmektedir.

 

2. İştirak (Fikir ve Eylem Birliği İçerisinde Hareket Edildiği) İddiasına Yönelik Savunmalarımız

Silivri CBS tarafından hazırlanan iddianame ve duruşmada ikame olunan esas hakkındaki mütalaa ile müvekkilin "sanık ************* ile birlikte olay anında aynı konumda olan katılan ve maktule karşı taraf olarak hareket ettikleri, katılan ve maktule saldırdıkları ve darp ettikleri, tanık beyanlarından anlaşılacağı üzere maktul darp edildiği sırada sanıklara yeter artık vurmayın nefes alamıyorum demesine rağmen eylemlerine devam ettikleri, birbirlerini engellemedikleri ve birliktelik oluşturdukları anlaşıldığı, bu haliyle sanıkların, meydana gelen olayda sanık ************* ile eylem birliği içerisinde hareket ederek maktul ***********'ya yönelik eylemlerine uyan kasten öldürme suçunu, katılan *************'ya yönelik eylemlerine uyan kasten öldürmeye teşebbüs suçunu ayrı ayrı işledikleri" iddia olunmuştur.

Her ne kadar, Silivri CBS tarafından hazırlanan iddianamede; "müvekkilin diğer sanıklarla birlikte, katılan *************'ya sataştığı ve bu sataşmayı ileri boyuta taşımaya çalıştığı ve bu planın icrasına yönelik olarak hareket ettiği" iddia olunsa da Mahkemenizce yürütülen 5 duruşma boyunca dinlenen tanıkların beyanları, dosyada mevcut bulunan kamera görüntüleri, bu görüntülere ilişkin bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, iddianamedeki bu ifadelerin (suçlamaların) soyut, tahmine dayalı ve maddi bulgularla doğrulanmadığı izaha gerek olmayacak derecede açıktır.

Müvekkile yüklenen isnat, diğer sanık ************* ile birlikte:
- Aynı konumda bulunma ve -karşı taraf olarak- hareket etme,
-
Mağdurun -nefes alamıyorum- demesine rağmen eyleme devam etme,
- Birbirini engellememe,
Eylemleri ile müşterek fail olarak kasten öldürme ve kasten öldürmeye teşebbüs suçlarını işlemekten ibarettir.

TCK m. 37 hükmüne göre "Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur".

Anılan maddenin gerekçesine göre de "Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra, fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için, her bir suç ortağı fail statüsündedir. Ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının saptanmasında suç ortaklarının suçun icrasındaki rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulur. Bu durumda, fiilin icrası veya sonuçsuz kalması ortak faillerden her birinin elinde bulunmaktadır...

Suç ortaklarının iştirak katkılarının karşılıklı olarak birbirlerini ta­mamlamadığı durumlarda da müşterek faillik mümkündür. Bazı hâllerde failler, her biri suçun kanuni tanımındaki bütün unsurları tek başına gerçekleştirmek üzere, bir anlaşmaya varabilir... Müşterek faillik bakımından zorunlu diğer bir koşul, failler arasında birlikte suç işleme kararının varlığıdır. Belli bir hareketin icrasına ve neticenin meydana gelmesine ilişkin olan birlikte suç işleme kararı, kast kapsamında düşünülmelidir".

 

 

Yargıtay'a göre "Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir"7;

"...Ceza hukukunda olgular olaysal olarak ele alınmalı; konuları, olayları, sanık sayısı, sanıkların olay öncesi ve sırasındaki davranışları, suçun icrasındaki rolleri ve katkıları, suç işlemek için önceden alınmış ortak bir karar ve olay sırasında ortak bir hâkimiyet bulunup bulunmadığı hususları bakımından her bir somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılmalıdır. Konusu, olayı ve suçun icrasındaki rolleri farklı sanıkların bulunduğu bir olayı kısmen benzer de olsa farklı bir olay ile kıyaslayıp sanıkların cezai sorumlulukları hakkında da sağlıklı olmayan bu kıyasa dayanarak sonuç çıkarma gayreti hatalı sonuçlara yol açabilecektir"8.

TCK m. 37 hükmü ve madde gerekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde, bir kimsenin müşterek fail olarak sorumlu tutulabilmesi için:

- Birlikte suç işleme kararı;
- Fiil üzerinde ortak hakimiyeti (fiil hakimiyeti);
Unsurlarının bir arada bulunması zorunludur.
Yargıtay'a göre de müşterek faillik için “
failler arasında birlikte suç işleme kararı olması” ve “suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulması” şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir"9.

Yargılama konusu olay bakımından bu iki unsurun da kısaca ve ayrıca izah edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

- Birlikte suç işleme kararı (fikir ve irade birliği); suça karışan faillerin fiili birlikte işlemekte olduklarına/ müşterek hareket ettiklerine dair bir bilginin veya iradenin mevcut olmasıdır10.

Fiil üzerinde fonksiyonel hakimiyet, müşterek failler arasında üzerinde -suçtan önce veya en geç suç sırasında) anlaşmaya varılmış bir suç planının varlığını zorunlu kılmaktadır. Suça karışan kişiler arasında müşterek/ birlikte suç işleme kararı bulunmuyorsa, müşterek faillik hükümleri uygulanamaz ve her fail -kendi eyleminden dolayı- sorumlu tutulabilir11.

İştirak iradesi yoksa, bir suçu işleyen kişiye onun haberi olmaksızın, suçun işlenmesinden önce veya suçun icrası sırasında yardımda bulunulduğunda müşterek faillik gerçekleşmez12.

Yargılama konusu olay bakımından, fiil öncesinde müvekkilin diğer (asıl) fail ************* ile mağduru ve katılanı öldürmeye yönelik "birlikte suç işleme" kararının bulunduğunu gösterir somut bir delil bulunmamaktadır.

İddianamenin aksine, asıl fail *************'nın, bıçağı belinden değil sol arka cebinden çıkardığı kamera görüntüleri ve tanık ***********’in anlatımı ile tartışmasız bir şekilde ispat olunduğundan, müvekkilin, diğer fail *************'nın suç işleme niyetini bilerek onun yanında bulunduğu, fiilen ona destek olduğu veya onu engellemediği söylenemez. Zira olay, sözlü münakaşanın mağdurun sanık ***********'a tokat atması üzerine aniden kavgaya dönüşmüş olup, bu eylem ânı öncesinde, müvekkil ile asıl failin "birlikte suç işleme kararı" mevcut olduğu söylenemez.

Yine, olay sırasında (asıl failin bıçaklı eylemleri sırasında) müvekkilin, ani gelişen kavga ve arbede ortamında, sanık ************* ile fikir ve irade birlikteliğini sağlayacak bir eylemi olmamış, sanık ************* kavga ortamının meydana getirdiği kargaşa ve karambol ortamından faydalanarak bıçaklı eylemleri gerçekleştirmiştir. Bu sebeple, müvekkil ile asıl fail (sanık) ************* ile fikir ve irade birliği içerisinde hareket etmediği kamera görüntüleriyle sabittir.

Açıklanan sebeplerle, yargılama konusu olay bakımından müvekkilin diğer sanık (asıl fail) ************* ile fikir ve irade birlikteliği/ birlikte suç işleme kararı ile hareket ettiği hususunda somut delil bulunmadığından, TCK m. 37 hüküm kapsamında suça iştirakin yasal koşulu oluşmamıştır.

- Fiil üzerinde ortak hakimiyet; kişinin hareketinin işlevsel bir anlam taşıması, kişinin hareketi olmaksızın suç planının başarıya ulaşmasının mümkün olmaması (veya çok zor olması) biçiminde anlaşılmaktadır.

Suçun icrasına yapılan katkı, suçun başarıya ulaşması açısından zorunlu ise müşterek faillik söz konusu olur. Bu katkı olmasaydı, fiilin gerçekleşmesi mümkün olmayacak idiyse (failin hareketini netice bakımından önem ve değer taşımıyorsa) veya suçun sonuçsuz kalması gibi bir tehlike/ ihtimal söz konusu olacak idiyse müşterek faillikten söz edilemez13.

Yargıtay'a göre "Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için, her bir suç ortağı "fail" konumundadır. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının suçun işlenmesi açısından taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının, suçun işlenmesine yaptıkları katkının diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre her müşterek fail, suçun icrasına ilişkin etkin ve fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır"14.

Bir kimsenin eyleminin fiil üzerinde hakimiyet oluşturup oluşturmadığı, eylemin mahiyetine, suçun işleniş biçimine ve hareketin objektif değerine/ anlamına göre belirlenmektedir15. Bu kapsamda, birlikte suç işleme kararı doğrultusunda, asıl failin suçu daha kolay işleyebilmesi için "mağdurun kaçmasını önlemek veya direncini kırmak/ azaltmak" gibi eylemler fiil üzerinde ortak hakimiyet anlamı taşır16.

Yargıtay uygulamasında, vücut dokunulmazlığına yönelik eylemler bakımından; asıl fail ile fikir ve irade birliği altında, mağdura vurmak, mağduru tutmak, asıl fail mağdura vururken mağdurun hareketini kısıtlamak/ kaçış yolunu tutmak, çelme takmak ve asıl fail eylemini gerçekleştirirken mağduru korkutup direncini kırmak, asıl fail eylemini gerçekleştirirken etraftan gelen müdahaleleri engellemek biçimindeki eylemler dikkate alınarak ortak hakimiyet kurulup kurulmadığı belirlenmelidir17.

Müşterek faillikten söz edebilmek için "fiil üzerinde ortak hakimiyet" (tipik fiilin birlikte işlendiği müşterek faillik) veya "faillerin eylemlerinin birbirini tamamlaması" (fiillerin birbirini karşılıklı olarak tamamladığı müşterek faillik) ya da "her bir failin eyleminin müstakil neticeyi meydana getirebilecek nitelikte olması" (alternatif müşterek faillik) gerekmektedir.

"Müşterek failler suçun işlenişine bulundukları iştirak katkıları ile suçun kanuni tarifinde yer alan objektif, maddi unsurların hepsini gerçekleştirmek zorunda değildirler. Kimi zaman tüm katılımcılar aynı hareketi gerçekleştirebilecekleri gibi (Maktulün üzerine bir kısmı isabet ettiremese dahi ateş etmeleri) kimi zaman iş bölümü gereğince bu maddi unsurlardan bir kısmını gerçekleştirmekle fiil üzerinde hakimiyet kurabilirler (Banka soygununda suç ortaklarından biri silahı ile bankadakileri etkisiz hale getirirken diğerinin kasadaki paraları alması) bu tür durumlarda suçun icrası açısından birbirlerini tamamlayıcı nitelikte hareketler olup her iki suç ortağı suçun işlenmesi sırasında müşterek hakimiyet kurmaktadır"18.

Yargılama konusu olay bakımından; asıl fail *************'nın -mağdur ***********'ya yönelik eylemini- ani gelişen kavga ve kargaşa ortamında, kendisine yönelik herhangi bir darp eylemi bulunmaksızın -aldığı alkolün etkisiyle- kavga ve kargaşadan faydalanarak ve dosyada mevcut bulunan kamera görüntülerine, çözümleme tutanaklarına ve bilirkişi raporlarına göre kavga arasına ani bir giriş yaparak çok kısa zaman aralığında gerçekleştirdiği açıktır.

Yine asıl fai*************'nın, katılan *************'ye yönelik ilk eylemini, kavganın başladığı sırada (ve mağdurun bıçaklandığı olay sırasında) kavga nedeniyle ortaya çıkan kargaşa ve karambol ortamında işlediği, ikinci bıçaklama eylemini ise müvekkilin sahilin deniz kısmında mağdur ile kavga ettiği sırada, müvekkile uzak olan kesimde ve müvekkilin fikir ve irade birliği olmaksızın gerçekleştirdiği nazara alındığında, her iki eylem bakımından da müvekkilin mağdurlar üzerinde, asıl fail ile bütünlük oluşturacak ve asıl failin eyleminin icrasını kuvvetlendirecek şekilde eylemde bulunmadığı açıktır.

Açıklanan nedenlerle, müvekkilin asıl fail *************'nın bıçaklı eylemlerini bilerek, asıl fail ile fikir ve irade birliği altında; asıl failin eyleminin başarı şansını artırmak amacıyla mağdurlar üzerinde hakimiyet kurmadığı, asıl failin eylemini icrası için mağdurların direncini kırmadığı ve suç konusu ve asıl failin eylemi üzerinde ortak hakimiyetinin bulunmadığı anlaşıldığından, TCK m. 37 hükmü kapsamında müşterek failliğin yasal koşulları oluşmamıştır.

 

a. Ani Gelişen Kavga Ortamındaki Eylemlerin Müşterek Faillik Olarak Kabul Edilip Edilemeyeceği Hususunda Yargıtay Uygulaması

Dosyada mevcut bulunan kamera kayıtları ve bu kayıtlara ilişkin bilirkişi raporları ile olay hakkında doğrudan bilgisi olan tanıkların anlatımları esas alındığında, sözlü tartışma mağdur ***********'nın, sanık ***********'a tokat vurması sonrasında tekme ve yumruklu kavgaya dönüşmüştür.

Bu şekilde gelişen olay bakımından, müvekkilin HEDEF SEÇME İMKANI BULUNMADIĞI gibi kavga ortamından doğan kargaşa nedeniyle kimin kime vurduğunun net olarak anlaşılabilmesi de mümkün değildir.

Bu olay öncesinde, müvekkil ***********'ın, mağdur ve katılan ile herhangi teması olmadığı gibi sanık *********** ile katılan ************* arasındaki -omuz atma- meselesinin de müvekkil ile bir ilgisi ve müvekkilin de bu olaya bir müdahalesi bulunmamaktadır. Şu halde, asıl fail (sanık) *************'nın, mağdur ***********'ın tokat atması ile başlayan karşılıklı (iki taraflı) kavga ortamında gerçekleştirdiği bıçaklı eylemin ANİ GELİŞEN bir olay sırasında işlendiği açıktır.

Bu sebeple yargılama konusu olay bakımından, ani gelişen olaylar bakımından, TCK m. 37 hüküm bağlamında müşterek faillik hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının ortaya konulmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; ani gelişen olaylar bakımından "suç öncesinde" failler arasında "birlikte suç işleme kararı"nın mevcut olduğu söylenemez. Yargılama konusu olay bakımından müvekkilin, mağdur ve katılan ile olay öncesinde tanışmadığı, herhangi bir uyuşmazlığının veya husumetinin bulunmadığı nazara alındığında, mağdura ve katılana yönelik olarak öldürme veya yaralama suçunu işlemesini gerektiren veya suç kastının ortaya çıkmasına neden olabilecek nitelikte, akla ve mantığa uygun bir neden mevcut değildir.

Ani gelişen olay bakımından, fiilin işlendiği sırada "suç sırasında", müvekkil ile asıl fail ************* ile "birlikte suç işleme kararı" verdiklerini (fikir ve irade birliği içerisinde) hareket ettiklerine dair somut bir kamera görüntüsü veya tarafsız tanık anlatımı bulunmamaktadır.

Bilakis, asıl fail *************'ın, kavga sırasında ve bağımsız bir eylemde bulunarak (geriye çekilip) kargaşa ve karambolden faydalanıp araya girmek suretiyle mağdur ***********'yı ve katılan *************'yı bıçakladığı ve akabinde de müvekkilden uzakta (AYRI BİR YERDE) katılan *************'yı ikinci kez bıçakladığı eylem bakımından, eylemin icrası sırasında birlikte suç işleme kararının bulunmadığı kamera görüntüleriyle sabittir.

 

Yargıtay'ın istikrarlı uygulamasında:

- "Ani gelişen kavgada maktule yumrukla vurma ve saldırma şeklindeki eylemler...suça doğrudan katılma ya da suça yardım olarak kabul edilme[yeceği]"19;

- "Mağdur ile önceden bir husumeti olmayan sanıkların aniden gelişen kavga ortamında öldürme kastı ile hareket ettiklerini gösterir yeterli delil bulunmadığı"nda, birbirlerinin eyleminden fail ya da yardım eden olarak sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığı20;

- "İştirak iradesi içerisinde hareket ettiklerini kabule yeterli kesin nitelikte delil bulunmayan sanıkların, ani gelişen kavgada maktule basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yumrukla vurma ve saldırma şeklindeki eylemlerinin, suça doğrudan katılma ya da suça yardım olarak kabul edilemeyeceği, sanıkların maktule yönelik eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nun 86/2. maddesi kapsamında kaldığı"21.

- "...Önceden tanışmadıkları ve herhangi bir husumetlerinin de bulunmadığı, olayın aniden geliştiği ve bu sırada her iki sanığın ani gelişen olayda farklı kişiler ile kavga ederek fiziki temas kurdukları, olayın öncesinde veya olay sırasında sanıkların maktule yönelik öldürme eylemine dair herhangi bir fikir birliğinden bahsedilemeyeceği....sanık ...’in ...’ye vurmak suretiyle onu etkisiz hale getirdiği doğru ise de, burada saikinin maktulün diğer sanık ... tarafından öldürülmesini kolaylaştırmak olduğunun varsayımdan öteye geçemeyeceği, belirtildiği üzere somut olayda, ani gelişen kavga sırasında sanıklar arasında maktulün öldürülmesine dair bir fikir ve eylem birliğinin bulunmadığı, netice olarak sanık ...’in maktulün diğer sanık ... tarafından öldürülmesi suçuna doğrudan ya da yardım eden olarak iştirak ettiğinin kabul edilemeyeceği"22.

"Sanıklar ..., ..., ... ve ...'ın olay sırasında ani gelişen kavga yerinde bulunma ve maktulü darp etme eylemi dışında, sanık ... ile birlikte karar ve irade birliği içerisinde hareket ettiklerine, sanık ...’ın eylemini kolaylaştırıcı yardım niteliğinde kabul edilebilecek herhangi bir eylemde bulunduklarına dair mahkumiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, ancak maktule yönelik darp eylemleri nedeniyle otopsi raporundaki bulgular da dikkate alınarak, darp nedeniyle meydana gelen yaralanmaların niteliğinin tespiti için aldırılacak rapor sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde kasten öldürme suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi"nin hukuka aykırı olduğu23;

Açıkça ortaya konulmuştur.

Şu halde, ani geliştiği açık olan yargılama konusu olay bakımından, müvekkilin "Tekme ve yumruklu bir şekilde gelişen karşılıklı kavga sırasında, kavgaya dahil olması, kavga sırasında yaralanmış olması" tek başına asıl fail ************* ile fikir ve eylem birlikteliği bulunduğunu ispata elverişli ve yeterli değildir.

Kaldı ki;

Yargılama konusu olayda, asıl fail (sanık) *************'nın bıçağı cebinden çıkardığı (bu durumun tanık ***********’in duruşma beyanı ile doğrulandığı), kavga sırasında karambolden yararlanarak (mağdur ***********'a yönelik) bıçakla eylemini gerçekleştirdiği, asıl failin bu eyleminin kavga ortamının etkisiyle müvekkil tarafından görülmesinin mümkün olmadığı, tarafsız tanıkların dahi bu olay sırasında *************'nın bıçaklı eylemini görmediği nazara alındığında, tarafsız ve olayı SADECE SEYREDEN tanıkların göremediği bir hususun, müvekkil tarafından görülmesinin akla, mantığa ve fizik kurallarına aykırı olduğu ve müvekkilin söz konusu ânı görmediğinin kamera görüntüleri ve bu görüntülere ilişkin çözümlerle açıklığa kavuşturulduğu görülmektedir.

Yargıtay'a göre "Olayın kabulü ve gelişim tarzı dikkate alındığında olayın ani gelişen bir olay olduğu, sanık ve suça sürüklenen çocuklar arasında maktulü öldürme konusunda önceden alınmış bir karar ve irade birliği bulunmadığı, ani gelişen kavga ortamında sanık ve suça sürüklenen çocukların arkadaş olmaları itibariyle dayanışma içinde hareket ettikleri, suça sürüklenen çocuk...’in olay sırasında ani bir karar ve refleksle suça sürüklenen çocuk...’ın belinde bulunan bıçağı alarak maktulü bıçaklayıp öldüreceğinin sanık... ve suça sürüklenen çocuk... tarafından bilinmesinin mümkün olmadığı" kabul edilmelidir24.

Dosyada mevcut bulunan adli tıbbi raporlar, yakın plan kamera görüntüleri ve dinlenen BÜTÜN TANIKLARIN anlatımları nazara alındığında, mağdur ***********'nın, kavga sırasında bıçaklandığına dair bir emare (kan, giyside yırtık vs.) bulunmadığı gibi mağdurun kendisinin dahi bıçaklandığını hissetmediği bir olayda, soyut ve farazi bir şekilde ve kamera görüntüleriyle çelişir şekilde müvekkilin mağdurun bıçaklandığını bilerek/ görerek eylemine devam ettiğinin kabul edilebilmesi akla ve mantığa aykırıdır.

Ayrıca, kamera görüntüleriyle sabittir ki; müvekkil katılan *************i'nin bıçaklandığını duyduğunda derhal durmuş, olayı anlamaya çalışmış ve bıçaklanma eylemini öğrendiği anda da olay yerinden uzaklaşmıştır. Bu görüntü; müvekkilin -bu ân öncesinde- mağdurun ve katılanın bıçaklandığını bilmediğini/ farkında olmadığını ve bu durumu bilmeksizin kavgaya devam ettiğini gösteren açık ve somut bir delildir.

Yine, asıl fail (sanık) *************'nın, katılan *************'ya yönelik eylemini gerçekleştirdiği yerin, müvekkilin bulunduğu yerden farklı olduğu, bu eylem sırasında müvekkilin bu eylemi görmediğinin ve bu eyleme müvekkilin herhangi bir fiili veya fikri katkısının olmadığının yakın plan ve net kamera görüntüsü ile sabit olduğu görülmektedir.

Şu halde, müvekkilin sadece olay yerinde bulunması ve kavga eden taraflardan birisi içerisinde yer alması, tek başına müvekkilin kasten öldürme ve öldürmeye teşebbüs suçlarının işlenmesine müşterek fail olarak iştirak ettiğinin ispatı için yeterli değildir.

Nitekim Yargıtay'a göre “Fiilin icrası sırasında sırf “birlikte/olay yerinde bulunma” müşterek faillik için kıstas mıdır?

Olay yerinde bulunanların, icrai harekette bulunma ve fonksiyonel hakimiyeti bulunmalıdır. Ayrıca failin, suça konu eyleme “müşterek fail” sıfatı ile iştirak ettiğini veya olay sırasında yardım ettiğini gösteren ve şüpheyi yenen somut delil bulunmalıdır. Aksi halde, bir şahsın sadece olay yerinde diğer faillerle birlikte bulunması TCK m. 37/1'in ve hatta TCK m. 39'un tatbiki için yeterli değildir. Bunun için, suç işleme kararı ile birlikte fiili hakimiyetin bulunması gerekmektedir.

Müşterek faillik; suçun yasal tanımında öngörülen fiilin birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi anlamı taşımakta olup, müşterek faillikten söz edebilmek için, her bir failin somut olayda suç işleme kararı ile birlikte icrai harekette bulunma ve eylem üzerinde fiili hakimiyetinin bulunması gerekir. Sadece olay yerinde bulunmak TCK 37/1 uygulanmasını gerektirmez.

Suçun maddi unsuru bakımından birlikte suç işleme, manevi unsuru bakımından ise ortak suç işleme iradesi müştereken gerçekleşmediği, yani bir kişinin müşterek fail sayılabilmesi için hem suçun icra hareketlerine gerçekleştirme veya suçun icrası sırasında suç üzerinde fonksiyonel hakimiyete veya diğer faillerle birlikte ortak suç işleme iradesine sahip olmalıdır. Bu şartlardan birisinin eksikliği müşterek faillik sıfatını engeller25 .

Yargıtay'a göre faillerin; "ani gelişen kavga ortamında sanık ve suça sürüklenen çocukların arkadaş olmaları itibariyle dayanışma içinde hareket et[meleri]" de müşterek faillik olarak değerlendirilemez26.

Açıklanan sebeplerle, Yargıtay'ın istikrarlı uygulaması uyarınca; -ani geliştiği açık olan kavga ortamında- mağdurun bıçaklandığını görmeyen, mağdurun bıçaklandığına dair herhangi bir emareye vakıf olmayan müvekkilin, mağdurun kendisinin dahi farkında olmadığı bir bıçaklanma halini bildiği halde kavgaya devam ettiğinin kabulü dosyadaki maddi delillerle uyumlu değildir. Bu sebeple, ani gelişen olay bakımından, birlikte suç işleme iradesi ile ortak fiil hakimiyetinin gerçekleştiği hususunda somut bir delil bulunmadığından, müvekkilin atılı suçlardan beraatine karar verilmelidir.

 

II. DOSYA KAPSAMINDA YER ALAN (DURUŞMADA TARTIŞILAN) VE MÜVEKKİLİN ATILI SUÇLARI İŞLEMEDİĞİNİ GÖSTEREN DELİLLERE İLİŞKİN BEYANLARIMIZ

Yargılama konusu olaya ilişkin olarak, adli tıp raporu, kamera görüntü izleme tutanağı, kamera görüntülerinin iyileştirilmesine ve çözümlenmesine dair bilirkişi raporları ve olay hakkında doğrudan bilgisi olan tanıkların beyanları olmak üzere, çok sayıda beyan, belge ve belirti (emare) bulunmaktadır.

Dosyada mevcut bulunan her bir delilin bir bütün olarak değerlendirilmesine ve müvekkile yüklenen suçların sübut bulup bulmadığı hususunda ispata elverişli ve yeterli delil bulunup bulunmadığının açıklanmasına ihtiyaç bulunduğundan, aşağıda müvekkile yüklenen suçlamalara yönelik olarak deliller –olayla ve iddialarla ilişkilendirilerek- bir bütün olarak ve ayrı ayrı ele alınacaktır.

1. Dosyada Mevcut Bulunan Kamera Görüntülerine ve Tanık Anlatımlarına Göre Müvekkilin, Mağdura ve Katılana Yönelik -Olay Öncesinde- Herhangi Bir Husumeti Bulunmamaktadır

Silivri CBS tarafından ikame olunan iddianamede iddia makamı, müvekkilin (ve diğer sanıkların) “kavga başlamadan önce ***********'nın dahil olduğu arkadaş grubunun içerisinde yer aldıkları, kavga olayı yaşanmadan önce hep birlikte oturup alkol aldıkları, tanık anlatımlarına göre olay günü kavganın yaşandığı sahil kısmında taşkınlık yaptıkları, nihayetinde müşteki *************'ya laf atarak sataştıkları, sataşmayı daha ileri boyuta taşıyabilmek için müştekiyi konuşma bahanesiyle yanlarına çağırdıkları, müştekinin abisi maktul *********** konuşmak için yanlarına gittiği zaman etrafını sararak maktul ve müştekiye saldırdıkları, ifadelerinde sadece kendilerini savunmak için kavga ettiklerini”öne sürmüştür. İddia makamı, esas hakkındaki mütalaasında “sanık *********** ile katılan ************* arasında tartışmanın meydana geldiği üzerine taraflar arasındaki sözlü tartışmanın kavgaya dönüştüğü, sanıkların maktul *********** ve katılan *************'ı darp etmeye başladıkları, sanıklardan ***********'ın olayın başından beri üzerinde taşıdığı değerlendirilen ele geçirilemeyen bıçakla maktul ***********'ı bıçakladığı” kabul edilmiştir.

Dosya kapsamında yer alan “sahil kap” isimli video kaydında da görüleceği üzere:

- Müvekkilin sanık *********** ile katılan *********** arasındaki 16:09:40’ta başlayan tartışma sırasında kamera açısında bulunmadığı ve katılan ile mağdurun bulunduğu tarafa gitmediği;

- Sanık *********** ve *********** ile katılan arasındaki konuşmalar (diğer tarafa gidip gelme) sırasında, kamera saatiyle 16:10:39’da kamera görüntüsüne girdiği ve akabinde de sahil kenarında ayakta durduğu,

- 16:10:39 ile mağdur *********** ile katılan *************’nin, müvekkilin bulunduğu tarafa gelmesi ve sanıklar *********** ve *********** ile tartışmaya başladığı 16:11:17’ye kadar, sahilin deniz kısmında ayakta durduğu ve sadece tartışmayı İZLEDİĞİ;

- Mağdur ***********’nın, sanık ***********’a tokat vurmasıyla kavganın başladığı 16:11:37 sonrasında kavgaya dahil olduğu;

Anlaşılmaktadır.

Kovuşturma aşamasında dinlenen tanık *********** de olay öncesinde müvekkilin ve diğer sanıkların “taşkınlık” yaptığını görmediklerini beyan etmiştir.

 

Müvekkilin soruşturma aşamasındaki ******** (kolluk tarafından alınan), ******** (Cumhuriyet savcısı tarafından alınan) ve ******** (Cumhuriyet savcısı tarafından alınan) beyanlarında;

- Mağduru ve katılanı tanımadığı, isimlerini bilmediği (sonradan öğrendiği);

- Mağdurdan ve katılandan büyük olan”, “küçük olan”, “abisi...kardeşibiçiminde tanımladığı;

Görülmektedir.

Söz konusu deliller nazara alındığında, müvekkilin mağdura ve katılana sataşmadığı, bir sataşmayı ileri taşımak amacıyla hareket etmediği, mağdura ve katılana saldırması/ sataşması için hiçbir kişisel nedeni bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Dosyada mevcut bulunan e-imzalı (tarihsiz) “bilgi notu” incelendiğinde, iddia makamının olayı “iki grup arasında omuz atma meselesinden” başlayan tartışma olarak kabul ettiği halde, delil durumunda bir değişme olmaksızın iddianamede farklı bir anlatımda bulunması hukuki açıdan isabetli olmayıp, iddia makamının delilsiz ve dayanaksız bir şekilde ve faraziyeye/ varsayıma dayanarak iddiada bulunduğu anlaşılmaktadır.

Açıklanan sebeplerle, müvekkilin olay öncesinde tanımadığı, isimlerini dahi bilmediği, hiçbir husumetinin bulunmadığı mağdura ve katılana yönelik olarak öldürmeyi gerektiren bir husumetinin bulunmadığı, kavgaya dönüşen omuz atma tartışmasının tarafı olmadığı açık olduğundan, müvekkilin öldürme kastıyla hareket etmesini gerektiren akla ve mantığa uygun hiçbir neden bulunmadığından atılı suçun manevi unsuru oluşmamıştır.

2. Müvekkilin İçerisinde Bulunduğu Grup İle Mağdurun ve Katılan Arasındaki Sözlü Münakaşanın Kavgaya Dönüşmesinde Müvekkilin Herhangi Bir Hukuka Aykırı Eylemi Bulunmamaktadır

Müvekkilin, içerisinde bulunduğu grupta, sanıklar ********************** ve *********** bulunmaktadır.

Sanık *********** ile katılan ************* arasındaki omuz atma tartışması sonrasında, sanığın ve katılanın gidip geldikleri ve konuştukları sırada müvekkilin herhangi bir eyleminin olmadığı ve sadece ayakta durup olayı izlediği görülmektedir.
Fotoğraf 1: Katılan ve sanık *********** Arasındaki Tartışma Sırasında Müvekkilin Konumu

 

 

Dosyadaki kamera kaydı incelendiğinde müvekkil ***********’ın, sözlü münakaşaya taraf olmadığı, olayı sadece sahilin deniz kısmından elinde içecekle İZLEDİĞİ, mağdur ***********’nın sanık ***********’a tokat attığı âna kadar herhangi bir eyleminin bulunmadığı görülmektedir.

Fotoğraf 2: Olayın Başlangıcında (Tarafların Birbirine Yönelmesi Sırasında) Müvekkilin Konumu

Fotoğraf 3: Mağdurun Tokat Attığı Anda Müvekkilin Konumu

 

3. Olayın Kavgaya Dönüştüğü Sırada, Asıl Fail ***********'nın Araya Girmek Suretiyle Bıçak Kullandığı (Mağdurun Ölümüne Neden Olan Eylemi Gerçekleştirdiği) ve Bu Eylemin (1. Olayın) Müvekkil Tarafından Görülmesinin/ Bilinmesinin Mümkün Olmadığı Sabittir

Dosyada mevcut olan ve 1. Olaya ilişkin olarak uzak plan görüntüleri içeren “sahil kap” isimli kamera görüntüleri ve Adli Tıp Kurumu tarafından iyileştirilen görüntülere ilişkin ******** tarihli “bilirkişi raporu”nda:

- 16:11:37’de mağdur ***********’nın sanık ***********’a tokat attığı (s. 9);
-
16:11:46’da tarafların “birbirine tekme ve yumruklarla vurmaya başladıkları” (s. 10);
-
16:11:49’da, şahıslar kendi aralarında tekme tokatlaşırken arbede esnasında sanık

***********’nın kenardan İZLEDİĞİ ve sağ elinde diğer eliyle açtığı bıçak olduğu değerlendirilen cismi tuttuğu (s. 11);

- 16:11:54’te, şahıslar arasında arbede yaşandığı esnada ***********’nın elinde bıçak ile bulunduğu yerden hızla harekete geçtiği ve maktülü bıçaklama eylemi için fırsat beklediği (s. 12);

Tespit olunmuştur.
ATK tarafından iyileştirilen kamera görüntüsü incelendiğinde:

  • -  16:11:47- 16:11:51 aralığında, sanık ***********’nın cebinden bıçağı çıkardığı;

  • -  16:11:53- 16:11:54 aralığında, sanık ***********’nın ilk bıçak hamlesini yaptığı;

  • -  16:11:55- 16:11:56 aralığında ise sanık ***********’nın kalabalık içerisinde

    ikinci hamlesini yaparak geri çekildiği;

    Sanık ***********’nın, bıçaklı eylemlerini gerçekleştirdiği (1. Olay) sırada müvekkil karşılıklı kavga yapan grup içerisinde bulunmakta olup, bu kavga sırasında müvekkilin –arbede sırasında fırsat bekleyip, araya girerek mağduru bıçaklayan- sanık ***********’yı ve elindeki bıçağı görebilmesi mümkün değildir.
    Fotoğraf 4:
    Sanık ***********’nın Bıçak Çıkardığı Anda Müvekkil ***********’ın konumu

 

 

Fotoğraf 5: Sanık ***********’nın bıçaklı eyleme (ilk eyleme) giriştiği anda müvekkil ***********’ın konumu

 

Söz konusu görüntüler dikkatle incelendiğinde, sanık ***********’nın, iki grup arasında tekme ve tokat kullanılmak suretiyle başlayan kavga sırasında, karşı grupta yer alan herhangi bir kimseyle tekme- tokat etkileşimine girmeksizin, kavga devam ederken, fırsat kollayarak ve araya girerek eylemini gerçekleştirdiği ve bu eylemin o sırada karşı grupla kavga eden, kendisine yumruk atılan ve kendisini savunmak durumunda kalan- müvekkil tarafından, olayın mahiyeti ve olay nedeniyle ortaya çıkan kargaşa ve heyecan nedeniyle görülebilmesinin ve fark edilebilmesinin mümkün olmadığı açık ve kesin bir şekilde anlaşılmaktadır.

Ayrıca, kovuşturma aşamasında dinlenen ve sanık ***********’nın bıçak çıkararak olaya müdahil olduğu, bıçaklı eylemi gerçekleştirdiği ilk olayın tanığı olan *************************************************************************************************** (Edirne 1. ACM tarafından istinabe yoluyla)*********** ve ***********, sanık ***********’ın bıçak çıkardığı ânı görmediğini beyan etmiştir.

Şu halde, sanık ***********’ya ve ilk kavganın yaşandığı olay yerine 3-5 adım mesafede yer alan, olayı bu mesafeden izleyen, müvekkile göre nispeten sakin olan ve olay nedeniyle ciddi bir heyecan duymayan tanıkların dahi sanık ***********’nın elindeki bıçağı ve bıçaklı hamlesini görmediği bir olayda, karşılıklı tekme ve yumruk kullanılan kavgaya taraf olan, bu sırada kendisine vurulan ve olay nedeniyle heyecan duyan müvekkilin, kavga ortamındaki kargaşa ve arbede sırasında, kalabalığın arasına girerek (fırsat kollayıp) bıçaklı eylemde bulunan sanık ***********’yı ve elindeki bıçağı ya da bıçaklı eylemini görebilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır.

Açıklanan sebeplerle müvekkilin, asıl fail *********** tarafından –ilk olay sırasında- bıçak çıkarıldığı ve bıçaklı eylemde bulunulduğu ânı görmediği kamera görüntüsü ve tarafsız tanık anlatımları ile sabittir. Müvekkilin, asıl failin bıçaklı eylemini görerek mağdur ***********’ya yönelik darp eylemini gerçekleştirdiği (kavgayı devam ettirdiği ve mağdura karşı eylemde bulunduğu) iddiası delilsiz ve dayanaksızdır.

 

 

4. Mağdur ***********’nın –İlk Olay Sırasında- Yaralandığının Müvekkil Tarafından Bilindiğine Dair Somut Bir Delil ve Tanık Anlatımı Bulunmamaktadır

Yargılama konusu olay bakımından, mağdur ***********’nın ilk kavga olayı sırasında, bıçakla yaralandığını gören veya mağdurun giysisinde veya üzerinde herhangi bir kan lekesi vs. bulunduğuna dair anlatımda bulunan herhangi bir tanık mevcut değildir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; mağdur ***********’nın ilk olay (kavga) sırasında, asıl fail (sanık) *********** tarafından bıçakla yaralandığı dosyada mevcut bulunan iyileştirilmiş kamera görüntüleri ve bu görüntülere ilişkin ******** tarihli bilirkişi raporu ile sabittir. Kaldı ki; kavganın ikinci bölümünde (ikinci olayda), mağdur ***********’ın sahilin deniz kısmında yere düştüğü, yerde sanıklar tarafından tekmelendiği, yüz üstü konumda olduğu, tanık ***********’ın mağdurun üzerine kapandığı ve bu sırada mağdura karşı eylemde bulunan müvekkil ve diğer sanıkların elinde kesici delici alet bulunmadığı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, mağdur ***********’nın ilk olay sırasında (kalp bölgesinden) bıçaklandığı kesin olarak sübut bulmuştur. Zira yüz üstü yerde yatan (kalp bölgesi yere dönük olan) üzerinde tanık ***********’ın üzerine kapandığı bir sırada, elinde herhangi bir kesici- delici alet bulunmayan müvekkil tarafından bıçaklanmış olması akla ve mantığa uygun bir iddia/ kabul değildir.

Yukarıda isimleri zikrolunan, soruşturma ve kovuşturma aşamasında anlatımda bulunan tanıkların tamamına, duruşmada tarafımızdan “mağdur ***********’nın bıçakla yaralanıp yaralanmadığını, kan lekesi görüp görmediklerini” sormamıza rağmen, tanıkların tamamı mağdur ***********’da bıçakla yaralanmaya dair bir emare (kan lekesi veya başkaca bir belirti) görmediklerini açık ve kesin bir şekilde ifade etmiştir.

Dosyada mevcut olan kamera görüntüleri incelendiğinde, mağdur ***********’nın, kardeşi (katılan) *************’nın bıçakla yaralanması ve akabinde hastaneye götürülmesi sonrasında, yere düştüğü ve bu aşamadan sonra tanıkların bir kısmı tarafından mağdurun bıçakla yaralandığının “giysisi sıyrıldıktan sonra” anlaşılabildiği görülmektedir. Şu halde müvekkilin, ilk kavga sırasında ve sonrasında mağdur ***********’nın bıçaklandığını bildiği/ gördüğü ve buna rağmen mağdura yönelik eylemine devam ettiği iddiasını destekleyen kamera görüntüsü veya tanık anlatımı bulunmadığı açıktır.

Açıklanan sebeplerle müvekkilin, yaralandığını bilmeksizin ve yaralandığına dair herhangi bir emare görmeksizin mağdur ***********’ya karşı gerçekleştirdiği eylem, asıl fail *********** ile fikir ve eylem birlikteliği taşıyan bir eylem olmayıp; müvekkil sadece kendi eyleminden (mağduru basit yaralamaktan) dolayı sorumludur.

5. Mağdurun Ölümüne ve Katılanın Yaralanmasına Neden Olan Aletin Bıçak Olduğu ve Yargılama Konusu Olayda Asıl Fail *********** Dışında Kimsede Bıçak veya Başkaca Bir Kesici Delici Alet Bulunmadığı Sabittir

Yargılama konusu olaya ilişkin kamera görüntüsü, görüntülerin iyileştirilmesine ilişkin ATK incelemesi ve iyileştirilen görüntülere ilişkin bilirkişi incelemesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanık (asıl fail) *********** dışında hiç kimsenin elinde veya üzerinde kesici- delici alet bulunmadığı;

Anlaşılmaktadır.

Zira hiçbir tanık, sanık *********** dışındaki herhangi bir kimsede ve müvekkil ***********’ın elinde veya üzerinde kesici- delici alet bulunduğu hususunda bir beyanda bulunmadığı gibi sadece sanık ***********’nın elinde bıçak gördüklerini kesin ve tereddütsüz bir şekilde beyan etmişlerdir.

Mağdur ***********’ya ilişkin ATK ********* tarihli otopsi raporuna göre:

-Mağdur ***********’nın kalbinde “sol ventrikül orta kısmına yakın bölgesinde YAKLAŞIK 2 CM yaralanma olduğu”;

Tespit olunmuştur.

Mağdur ***********’nın ve katılan *************’nın olay sırasında üzerinde bulunan ve bıçaklı eylem nedeniyle hasar gören tişörtlerine ilişkin ******** tarih ve ******** sayılı “Uzmanlık Raporu”na göre de:

- Mağdur ***********’ya ait atletin göğüs bölgesi orta kısmında 1 cm ebadında bir KESİ izi;

- Mağdur ***********’ya ait tişörtün göğüs bölgesi orta kısmında 1 cm ebadında bir KESİ izi;

- Katılan *************’ya ait tişörtün, karın bölgesi sol kısmında 1,5 cm ebadında 1 adet KESİ izi; aynı tişörtün karın bölgesi sağ kısmında ise 1 cm ebadında 1 adet KESİ izi;

Tespit olunmuştur.

Her iki tespit bir bütün olarak değerlendirildiğinde, mağdur ***********’ın kalp üzerindeki kesinin 2 cm olması ve tişörtü üzerindeki 1 cm ebatında KESİ İZİNİN bulunması; katılan *************’nin tişörtündeki 1,5 cm ebatında iki adet KESİ İZİNİN bulunması, bu yaralanmaların BIÇAK ile gerçekleştirildiğini göstermektedir.

Zira 1 ve 1,5 cm ebatındaki bir kesinin bıçak dışındaki bir cisimle (tornavida vs. bir cisimle) oluşturulabilmesi mümkün değildir. Aksinin kabulü fizik kurallarına aykırıdır. Kaldı ki; katılan *************’nın batın bölgesindeki kesiye ilişkin ******** tarih ve ******** sayılı “adli tıp raporu”nda, 2 adet kesinin de “TEK TARAFI KESKİN DİĞER TARAFI KÜNT” bir kesici- delici alet ile gerçekleştirildiği tespit olunmuştur. Bu tespit de katılan *************’nın yaralanmasına neden olan aletin tornavida vs. olmadığı ve bir bıçak ile bu eylemin gerçekleştirildiği gerçeğini ortaya koymaktadır.

Yine dosyada mevcut bulunan ve katılan *************’nın ikinci kez bıçaklandığı âna ilişkin görüntüler incelendiğinde, bu sırada sanık *********** dışında kimsede (ve özellikle müvekkil ***********’ın elinde) kesici- delici alet bulunmadığı görülmektedir.

Fotoğraf 6-7: Katılan *************’nın Bıçaklandığı (2. Olayda) Müvekkil***********’ın Sağ ve Sol Elini BOŞ GÖSTEREN görüntüler

 

***********’ın Sol Eli

***********’ın Sağ Eli

 

 

Açıklanan nedenlerle, yargılama konusu olay bakımından –kesin ve tereddütsüz tanık anlatımları ile kamera kayıtlarına göre- sanık (asıl fail) *********** dışında herhangi bir kimsenin elinde bıçak veya sair bir kesici- delici alet bulunmadığı, mağdurun ve katılanın yaralanmalarının “bıçak” ile gerçekleştirildiği hususunda adli tıp raporu ve uzmanlık raporunun mevcut olduğu nazara alındığında, müvekkilin bıçak veya sair kesici- delici alet ile herhangi bir eyleminin bulunmadığı, kamera kayıtlarıyla ve bilirkişi raporlarıyla sabittir.

6. Asıl Fail *********** Tarafından, Katılanın Bıçakla Yaralandığı Eylemin (2. Olayın) Müvekkil Tarafından Görülebilmesi/ Bilinebilmesi Mümkün Değildir

Dosyada mevcut bulunan ve yakın planı gösteren (2. Olaya ilişkin) kamera görüntüleri ve bu görüntülere ilişkin bilirkişi raporu incelendiğinde, katılan *************’nın, sanık *********** tarafından, ikinci kez bıçaklanması, “sahil bat” isimli kameranın, 16:13:54 ânına ilişkin görüntüde yer almaktadır.

Söz konusu görüntü incelendiğinde:

- Katılan *************’nın bıçaklandığı sırada, müvekkil ***********’ın 8-10 metre mesafede, sahilin deniz kısmında mağdur ***********a’ya yönelik eylemde bulunduğu ve bulunduğu konum itibariyle sanık (asıl fail) ***********’nın eylemini görmediği ve görmesinin de mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.

Fotoğraf 8: Katılan *************’nın –İkinci Kez Bıçaklandığı- (2. Olay Anına İlişkin) Görüntü Ve Müvekkil ***********’ın Konumu

 

***********

Katılan *************’nın Bıçaklanma Ânı

 

Açıklanan nedenlerle, katılan *************’nın (ikinci kez) bıçaklandığı 2. olay sırasında, müvekkilin bulunduğu yerin uzaklığı ve müvekkilin konumu nazara alındığında, müvekkilin katılan *************’nın bıçaklanma ânını görmediği, görmesinin de mümkün olmadığı ve asıl fail (sanık) ***********’nın katılana yönelik eylemi bakımından fikir ve eylem birlikteliğinin mevcut olmadığı kamera görüntüsüyle sabittir.

 

 

7. Müvekkilin İkinci Olay Sırasında Katılanın Bıçaklandığını Duyar Duymaz Yerdeki Mağdura Karşı Eylemini Sonlandırdığı ve Olayın Mahiyetini Fark Edip Olay Yerinden Kaçtığı Sabittir

Yargılama konusu olaya ilişkin kamera görüntüsü incelendiğinde, müvekkil ***********’ın, katılan *************’nın ikinci kez bıçaklandığı (2. Olay) âna kadar, mağdurun veya katılanın bıçaklandığı hususunu bilmediği anlaşılmaktadır.

Zira dosyada mevcut bulunan kamera görüntüsü incelendiğinde; müvekkil ***********’ın, katılan *************’nın bıçaklandığını –etraftakilerin bağırması üzerine- duyduğu anda, hemen –mağdur ***********’ya yönelik- eylemine son verdiği ve sonrasında da olay yerinden uzaklaştığı görülmektedir.

Yine yargılama konusu olaya ilişkin olarak tanıklık yapan ******************************************** ve *********** isimli tanıklar, müvekkilin ve *********** dışındaki diğer sanıkların, katılan *************’nın bıçaklandığını duyunca “durduklarını, korkup, panik yapıp kaçtıklarını” beyan etmiştir.

Fotoğraf 9: Katılan *************’nın Bıçaklandığının Duyulması Üzerine Müvekkil ***********’ın Eylemine Son Vermesi ve Olay Yerinden Uzaklaşması

 

*************

***********

***********

 

Açıklanan nedenlerle müvekkilin, katılan *************’nın bıçaklandığını duyduğu anda, panik yapıp eylemine son verdiği, donup kaldığı ve hemen olay yerinden uzaklaştığı, tanık beyanları ve kamera görüntüleriyle sabit olup; bu durum, müvekkilin mağdurun veya katılanın bıçaklandığını daha önce BİLMEDİĞİ, bıçaklı eylemi bilmeksizin kavgaya devam ettiği yönündeki duruşma beyanını doğrulamaktadır.

 

8. Müvekkilin –Mağdur ***********’nın Bıçaklandığını Bildiği Halde Eylemine Devam Ettiği- İddiası Somut Herhangi Bir Delil ile Desteklenmemektedir

Yukarıda yer verildiği üzere, yargılama konusu olaya (2. Olaya) ilişkin yakın plan kamera görüntüleri ve bu görüntülere ilişkin bilirkişi raporu incelendiğinde, müvekkilin elinde herhangi bir kesici- delici alet bulunmadığı, müvekkilin sadece tekme ve tokat kullanılan karşılıklı kavgaya taraf olduğu anlaşılmaktadır.

Sanık (asıl fail) ***********’nın bıçak taşıdığından ve bıçaklama eylemini gerçekleştirdiğinden haberdar olmayan müvekkilin asıl fail engelleyebilmesi mümkün olmadığından iddia makamının müvekkilin asıl faili engellememek suretiyle suça iştirak ettiği yönündeki iddiasının olgusal ve hukuki bir dayanağının bulunmadığı açıktır.

Yine yukarıda izah olunduğu üzere, bu âna (2. Olayın başlangıcına) kadar, mağdur ***********’nın veya katılan *************’nın bıçakla yaralandığı hususunda bizatihi katılanın veya mağdurun dahi farkına varamadıkları, mağdurun ve katılanın bıçaklandığının anlaşılmasını sağlayan kan lekesi veya tıbbi durumdaki ani değişiklik vs. durumların mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.

Mağdur ***********’nın, ilk olay sonrasında –tarafların tekrar bir araya gelmesi üzerine- kavgaya taraf olması, kavgaya devam etmesi, kardeşi (katılan) *************’nın bıçaklandığının duyulması sonrasında müvekkil ve diğer bir kısım sanıkların panik yaparak eylemlerine son verip kaçmaları sonrasında arkalarından taş fırlatması, kardeşinin hastaneye götürülmesine yardım etmesi ve kardeşi götürüldükten sonra ancak tıbbi durumunun değişmesi ve yere düşmesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde, mağdurun dahi (ilk olay sırasında) bıçaklandığını fark etmediği ve mağdurun bıçaklandığını gösteren ve müvekkilin bu durumu anlamasını sağlayabilecek kan lekesi vs. bulunmadığı açıktır. Zira, mağdur ***********’nın üzerine kapaklandığını belirten tanık *********** dahi, bu türden bir belirti veya bulguya şahit olmamıştır.

Kovuşturma aşamasında dinlenen tanıklardan SADECE ***********, mağdur ***********’nın “nefes alamıyorum vurmayın” dediğini ancak müvekkilin de aralarında bulunduğu bir kısım sanıkların eylemlerine devam ettiklerini beyan etmiştir.

İddia makamı da sadece bu beyana dayanarak, müvekkilin –mağdurun yaralandığını bildiğini ve bu durumu bilerek asıl fail (sanık) *********** ile fikir ve eylem birlikteliği içerisinde hareket ettiğini- iddia etmektedir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; tanık ***********’ın sözünü ettiği “nefes alamıyorum vurmayın” sözünün yüksek sesle söylenmesi halinde, olay yerinde bulunan ve 1-2 adım mesafede bulunan diğer tanıkların duymamış olması hayatın olağan akışına aykırıdır. Zira, bu sırada bir kısım tanıklar da mağdur ***********’nın yerde tekmelendiği ve üzerine tanık ***********’ın kapandığı yerde bulunmaktadır.

Şu halde, mağdur ***********’nın, söylediği belirtilen sözlerini sadece tanık ***********’ın duymuş olması ve bu yönde beyanda bulunmuş olması, mağdurun bu sözlerinin yüksek sesle ve müvekkilin duyabileceği şekilde söylenmediğini, olayın gelişim şekli ve olay sırasında pek çok kişinin kavgaya müdahil olması ve olay nedeniyle ortaya çıkan gürültü ve kargaşa nedeniyle müvekkilin, mağdurun sözlerini duymamış olmasının mümkün olduğu anlaşılmaktadır.

Zira, o sırada yakında bulunan tanıklar da bu türden bir bağırmayı duymamış olacaklar ki; soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki beyanlarında bu türden bir anlatımda bulunmamıştır.

 

 

Ayrıca, mağdurun “nefes alamıyorum vurmayın” biçimindeki sözün duyulmuş olması halinde dahi bu söz ile mağdurun bıçakla yaralandığının anlaşılmasına veya bu durumun bilindiğine delil olarak kabul edilemez. Çünkü bu sözün mahiyeti ve söylendiği koşul, müvekkilin mağdurun bıçakla yaralandığını bilmesine/ anlamasına imkan tanımamaktadır.

Fotoğraf 10: Mağdur ***********’nın Sahilin Deniz Kısmında Yerde Tekmelendiği Anda Olay Yerinde Bulunan Tanıklar ve Konumları

 

***********

***********
***********

*********** (Mağdur ***********’ın Üzerine Kapandığı için bu açıdan görünmüyor)

***********
***********

***********

 

Bu noktada ayrıca belirtmek gerekir ki; yargılama konusu olaya tanık olan (olay sırasında olay yerinde bulunan ve bu sebeple de doğrudan bilgi ve görgü sahibi olan) tanıkların:

- Usule aykırı bir şekilde –kamera görüntüleri izlettirilerek- beyanlarının alındığı;
- Kolluk görevlilerinin yönlendirmesi ile beyanda bulundukları;
- Tanıklardan ***********’nin, diğer tanık *********** tarafından yönlendirildiği;

- Beyanlarının –kopyala- yapıştır- usulüyle tutanağa bağlandığı;
- Olay yerindeki konumları itibariyle olayın tamamını görmeleri mümkün olmayan tanıkların –kolluğun ve diğer tanıkların yönlendirmesi ile- olayın tamamı hakkında beyanda bulunduğu;

- Tanıkların, olay 1 ve olay 2’yi karıştırmak suretiyle beyanda bulunduğu;

- Tanıklardan ***********’nin kolluktaki canlı teşhis işleminde müvekkile teşhis edemediği halde, soruşturma beyanlarında (diğer tanıkların yönlendirmesiyle) müvekkilin mağdura karşı –yumruk atan ve elinde bıçağa benzer cisim olduğunu düşündüğü- kişinin müvekkil olduğunu belirttiği;

Anlaşılmaktadır.

Nitekim bu usule aykırılıklar, duruşmada (kovuşturmada) dinlenen bir kısım tanıklar tarafından da büyük ölçüde doğrulanmıştır.

 

 

Kovuşturma aşamasında dinlenen hiçbir tanık, müvekkilin elinde bıçak veya sair bir cisim olduğuna veya ilk/ ikinci olayı başlatan kişinin müvekkil *********** olduğuna dair bir beyanda bulunmadığı gibi bütün tanıklar; olay sırasında mağdur ***********’nın yaralandığını anlamadıklarını (bu durumu sonradan öğrendiklerini) birbirleriyle ve kamera kayıtlarıyla uyumlu bir şekilde beyan etmiştir.

 

III. MÜVEKKİLİN (KİŞİSEL) SAVUNMASINA İLİŞKİN BEYANLARIMIZ

Müvekkil, soruşturma aşamasındaki:

- ****** tarihli (olaydan hemen sonraki) kollukta, müdafi huzurundaki 1. Beyanında (özetle): “Omuz atan şahsın abisi [**********************’a tokat attı ve kavga başladı, grubun içinden bana vuranlar oldu ben de kendimi savundum, sonra bir anda *********** üstü çıplak vaziyette belinden bıçağı çıkararak havaya kaldırdı, *********** gelerek ***********’in tartışma yaşadığı şahsın abisine siyah saplı bıçağı salladı, ancak şahsın yaralanıp yaralanmadığını anlamadım, daha sonra *********** ile tartışma yaşayan genç olan şahsa doğru da bıçağı salladı, sonrasında yaşı büyük olan kişi göğsünü tutarak “ah” diye bağırdıktan sonra yere düştüğünü gördüm ve yaralandığını anladım*********** bu esnada bıçağı eşofmanının cebine koydu, hep beraber koştuk, daha sonra yürümeye başladık, bir müddet sonra *********** –ikisine de bıçağı taktım- dedi...” biçiminde beyanda bulunmuştur.

******* tarihli Cumhuriyet savcısı ve müdafi huzurundaki 2. Beyanında (özetle): “***********’ın belinden çıkardığı bıçağı havaya kaldırdığı, bıçağı *************’a salladığı, bıçağın ************* ve ***********’ın vücuduna girdiğini gördüğünü, sonrasında ***********’ın göğsünü tutarak “ah” diye bağırdıktan sonra yere düştüğünü***********’ın bu esnada bıçağı eşofmanının içine koydığını, hep birlikte olay yerinden uzaklaştıklarını” ifade etmiştir.

******** tarihli Cumhuriyet savcısı ve müdafi huzurundaki 3. Beyanında (özetle): “***********’ın üstü çıplak vaziyette belinden bıçağı çıkartarak sağ eli ile havaya kaldırdığını, sonrasında bıçağı önce *************’a sonra da ***********’a salladığını, önceki bıçağın ************* ve ***********’ın vücuduna girdiğini gördüğünü ancak o esnada kan gelip gelmediğini, yaralanıp yaralanmadıklarını anlayamadığını” ifade etmiştir.

Kovuşturma aşamasında ise (******* tarihli 1. Celsede): “Karakoldaki ifadesine katılmadığını...olayın şokuyla beyanda bulunduğunu...kimsede bıçak görmediğini, karşı tarafın bıçaklandığını veya bıçaklanacağını bilemeyeceğini, bıçaklanmış gibi bir hareket sergilemediğini, bıçaklandığını sonra öğrendiğini, kan vs. olmadığını, yumruklaşmaya devam ettiğini, kavga sırasında birden “************* bıçaklandı” diye bir bağırtı duyduğunu ve çok korktuğunu, ondan sonra da olay yerinden ayrıldıklarını...” beyan etmiştir.

********* tarihli duruşmada bulunan ve müvekkilin soruşturma aşamasındaki (kolluk ve Cumhuriyet savcılığı ifadesinde hazır bulunan) müdafii Av. *********** (özetle), “ilk ifade ile sonraki ifadesindeki farklılığın *********** tarafından fark edildiğini, bu durumu kendisine söylediğini ancak –çelişki olursa daha kötü duruma geleceğini- söyleyerek eski beyanını tekrarlaması gerektiğini söylediğini” beyan etmiştir.

Müvekkil ***********’ın, soruşturma aşamasındaki (duruşmada kabul etmediği) beyanlarında:

- ***********’ın bıçağı çıkarıp havaya kaldırdığı;

***********’ın bıçağı önce *************’a sonra da ***********’a sapladığını (vücutlarına girdiğini) gördüğü, ancak kan görmediği;

***********’ın bıçaklandıktan sonra “Ah” deyip yere düştüğü;

 

Bilgisi mevcuttur.

 

Müvekkilin kovuşturma aşamasında DÖNDÜĞÜ soruşturma beyanlarının (soruşturma aşamasındaki ifadelerinin) “ikrar” niteliği taşıyıp taşımadığının ayrıca tartışılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

Ceza muhakemesinde ikrar; suçlama ile savunma arasındaki uyuşmazlığa son veren bir delil türü27, “sanığın isnadı (ve isnat ile alakalı hususları) teyidi28, “sanığın kendisinin suçluluğu hakkındaki şehadeti29, “mahkûmiyet için önemli olabilecek vakıaların (dış âlemin ve beşeri ruh hayatının hadise ve durumlarının) sanık tarafından kabul edilmesi30, suçlulukla ilgili olumsuz bir kabul31, “bir kimsenin kendi aleyhine hukuki sonuç doğurabilecek bir vakıanın doğruluğunu kabul etmesi32 olarak tanımlanmaktadır.

İkrarın, diğer deliller gibi bir delil olduğu, diğer delillere nazaran bir üstünlüğü veya diğer delillerden daha az güvenilir olduğu konusunda genel bir kural bulunmamaktadır. Hiç şüphesiz, serbest ve vicdani delil sistemini benimseyen bir ceza muhakemesinde, temel ilke olarak, deliller arasında hiyerarşi veya herhangi bir delilin diğerine nazaran daha güvenli veya güvensiz olduğu hususunda önceden kanun ile bir kural belirlenmesi de söz konusu olmaz33.

Yargıtay’ın uygulamasına göre şüpheli/ sanık beyanının “ikrar” olarak kabul edilebilmesi ve delil olarak mahkumiyetin dayanağını oluşturabilmesi için34; özgür beyan olup olmadığı”, “hangi aşamada gerçekleştiği”, “suç üstlenme veya başkasını suçtan kurtarma durumunun olup olmadığı35, “hayatın olağan akışına (akla ve mantığa) uygun olup olmadığı”, “şüpheden arınmışlığı”, “ikrardan dönülüp dönülmediği”, “ikrarın dosya kapsamındaki maddi delillerle veya bilimsel delillerle uyumlu olup olmadığı”nın ortaya konulması gerekmektedir36. Yargıtay’a göre “...Başka kanıtlarla doğrulanmayan, oluşa ve maddi gerçeğe uygun düşmeyen, fenni kanıtlarla çelişen soyut ikrara dayalı olarak hüküm kurulamaz37.

İkrarın maddi delillerle çelişmesi halinde, olayın özellikleri ve olaya ilişkin bütün şartlar dikkate alınarak ikrarın gerçek, maddi bulguların (özellikle emare niteliği taşıyan dijital, biyolojik veya sun’i bulguların) ise gerçeğe aykırı olabileceğinin (veya olayı temsil yeteneğinin olmayabileceğinin) de dikkate alınması gerekmektedir.

Yargılama konusu olay bakımından; dosyada mevcut bulunan ve ATK tarafından iyileştirilen ve sonrasında da bilirkişi tarafından (sanıkların eylemlerinin belirlenebilmesi için) çözümlenen kamera kayıtları ile olay hakkında doğrudan bilgisi bulunan tanıkların ve katılanın beyanları bir bütün olarak dikkate alındığında;

- 1. olay sırasında asıl fail (sanık) ***********’nın bıçak çıkardığı hususundaki tek anlatımın tanık ***********’e ait olduğu, bu tanık dışında hiç kimsenin sanık ***********’nın bıçak çıkardığını görmediğini beyan ettiği;

- 1. olay sırasında mağdur ***********’nın bıçaklandığı ânın hiç kimse tarafından görülmediği;

- Bıçaklandığını bizatihi mağdur ***********’ın da fark etmediği, yine katılan *************’nin 1. olay sırasında yaralandığının hiç kimse tarafından ve bizatihi katılan tarafından da fark edilmediği/ görülmediği;

- Mağdur ***********’ın bıçaklandığına dair herhangi bir belirtinin hiçbir tanık tarafından fark edilmediği;

- Katılan *************’ın bıçaklandığı (ikinci kez bıçaklandığı) yakın plan kamera görüntüsüne göre müvekkil ***********’in bu eylemi görebilecek bir yerde ve konumda bulunmadığı, sahilin deniz kısmında ve mağdur ***********’ın bulunduğu yerde olduğu ve kavgaya devam ettiği;

- Mağdur ***********’ın 2. olay sonrasında (ve kardeşi hastaneye götürüldükten sonra) yaralanmanın etkisiyle yere düştüğü (kendisini yere bıraktığı) ve sonrasında da tişörtünün (tanıklar tarafından) kaldırılması sonrasında kalp bölgesinden bıçaklandığının anlaşıldığı;

- Mağdur ***********’ın, “Ah” deyip yere düştüğü hususunda herhangi bir tanık anlatımının ve kamera görüntüsünün bulunmadığı;

- Mağdur ***********’ın yere düştüğü (kendisini yere bıraktığı) an öncesinde, müvekkil *********** ve diğer sanıkların olay yerinden uzaklaştıkları;

Sübut bulmuştur.
Şu halde,
kamera kayıtları ve tanık anlatımlarına bakıldığında, müvekkil ***********’ın:

- Sanık (asıl fail) ***********’ın “belinden” bıçak çıkardığını gördüğü;

- Sanık ***********’ın bıçağı önce *************’a sonra da ***********’a sapladığını (vücutlarına girdiğini) gördüğü;

***********’ın bıçaklandıktan sonra “Ah” deyip yere düştüğü;

Biçimindeki beyanlarının MADDİ DELİLLERLE VE TANIK BEYANLARI ile ÖRTÜŞMEDİĞİ ve kovuşturma aşamasında da soruşturma aşamasındaki beyanlarından döndüğü açıktır. Müvekkilin gerçekte görmediği halde, görmüş gibi beyanda bulunmasının, soruşturma aşamasında kolluğun takındığı tavır, olayı ve tanıkları yönlendirme girişimi ve müvekkilin henüz lise öğrencisi iken bu türden bir olayın içinde bulunmasından kaynaklanan şok halinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

Açıklanan sebeplerle, müvekkilin soruşturma aşamasındaki beyanlarının maddi delillerle ve tanık beyanları ile açık bir şekilde çelişmesi ve tanık beyanları ile örtüşmemesi ve kovuşturma aşamasında da bu beyanlarından dönmesi nedeniyle, bu beyanların “ikrar” olarak değerlendirilebilmesi ve atılı suçun sübutu bakımından tek başına ya da diğer delilleri destekleyici “delil” olarak kullanılabilmesi mümkün değildir.

 

 

IV. NETİCE VE TALEP

Yukarıda açıklanan sebeplerle ve Mahkemenizce resen gözetilecek nedenlerle, müvekkilin:

- Mağdur ve katılan ile olay öncesine dayanan öldürmeyi gerektiren bir husumetinin bulunmadığı ve mağdur ile katılanı tanımadığı, karşılıklı kavganın başlamasına neden olan “omuz atma” meselesinin tarafı olmadığı, olay karşılıklı kavgaya (yumruklaşmaya) dönünceye kadar olayı sahilin deniz kısmından sadece izlediği;

- Müvekkilin –olay öncesinde- kimseye sataşmadığı ve tartışmayı ileri götürme niyetiyle hareket etmediği, aksi yöndeki iddianın hiçbir delille desteklenmediği;

- Sanık (asıl fail) *********** tarafından, kavga sırasında fırsat kollanarak ve kavga arasına girip (eğilerek) gerçekleştirilen bıçaklı eylemlerin ani gelişen kavga ortamında işlenmesi nedeniyle, müvekkil ile asıl fail *********** arasında fikir ve irade birliğinin bulunmadığı;

- Sanık (asıl fail) *********** dışında kimsenin (müvekkilin) elinde veya üzerinde bıçak ya da sair kesici- delici alet bulunduğuna dair maddi delil veya tanık anlatımının bulunmadığı;

- Sanık (asıl fail) ***********’nın, olayda kullandığı bıçağı belinden değil, sol arka cebinden çıkardığının kamera görüntüsü ve ***********’in tanıklığı ile sabit olduğu;

- Sanık (asıl fail) ***********’nın suçta kullandığı bıçağı iddianamede belirtildiğinin aksine- belinde taşımadığının ve belinden çıkarmadığının sabit olması nedeniyle, müvekkilin asıl failin arka cebinde taşıdığı bıçağı görmesinin ve kavga sırasında bıçaklı eylemde bulunacağını –olay öncesinde- bilmesinin/ anlayabilmesinin mümkün olmadığı;

- Sanık (asıl fail) ***********’nın bıçaklı eyleminden haberdar olmayan müvekkilin asıl fail engelleyebilmesi mümkün olmadığından iddia makamının müvekkilin asıl faili engellememek suretiyle suça iştirak ettiği yönündeki iddiasının olgusal ve hukuki bir dayanağının bulunmadığı;

- Mağdurun ölümüne ve katılanın yaralanmasına neden olan aletin, bıçak olduğu hususunda adli tıbbi raporda tespitlerin bulunduğu ve bu durumun mağdurun ve katılanın olay sırasında üzerlerinde bulunan tişört üzerindeki incelemeyle (uzmanlık raporuyla) tespit olunduğu;

- Mağdurun ve katılanın bıçakla yaralandıkları ânın müvekkil tarafından bilinmediği, mağdurun ve katılanın dahi (1. olay sırasında) bıçakla yaralandıklarından haberdar olmadıkları, mağdurda ve katılan da bıçakla yaralandıklarını gösteren somut bir belirti (kan vs.) bulunmadığı ve olaya yakın mesafede bulunan ve kavgayı ayırmaya çalışan (mağdur ile ve katılanla temas eden) tanıkların dahi bu türden bir bulguya şahit olmadığı nazara alındığında, müvekkilin mağdurun ve katılanın yaralandığını bilmesine- rağmen kavgaya devam etme gibi bir durumun bulunmadığı;

- Müvekkilin, asıl fail (sanık) *********** ile ortak fiil hakimiyeti içerisinde bulunmadığı, mağdurun direncini kırma, mağdurun kendisini savunmasını engelleme biçiminde bir eyleminin mevcut olmadığı, karşılıklı başlayan ve müvekkilin de yaralandığı tekme ve tokatların kullanıldığı kavga ortamında, müvekkilin asıl failden bağımsız bir şekilde hareket ettiği;

- Müvekkilin aniden başlayan kavga sırasında, asıl fail (sanık) *********** ile aynı tarafta bulunmasının tek başına asıl fail ile iştirak ilişkisi içerisinde bulunduğunu kabul ve ispata elverişli ve yeterli olmadığı; Yargıtay’ın istikrarlı uygulamasına göre ani gelişen kavga ortamında sanık ve suça sürüklenen çocukların arkadaş olmaları itibariyle fikir/ irade birliği ve ortak fiil hakimiyeti mevuct olmaksızın hareket etmesinin de müşterek faillik olarak değerlendirilemeyeceği;

- Müvekkilin, katılan *************’nın bıçaklandığını duyduğu anda, panik yapıp eylemine son verdiği, donup kaldığı ve hemen olay yerinden uzaklaştığı, tanık beyanları ve kamera görüntüleriyle sabit olup; bu durum, müvekkilin mağdurun veya katılanın bıçaklandığını daha önce BİLMEDİĞİ, bıçaklı eylemi bilmeksizin kavgaya devam ettiği yönündeki duruşma beyanını doğruladığı;

- Müvekkilin soruşturma aşamasındaki beyanının, maddi bulgularla (kamera görüntüleriyle) ve tanık beyanlarıyla ciddi bir şekilde çeliştiği, gerçekte olmayan/ görülmeyen hususların beyanda yer aldığı, bu beyanlardan kovuşturma aşamasında dönüldüğü nazara alındığında –Yargıtay’ın istikrarlı uygulamasına göre- bu beyanların doğrudan veya tevilli “ikrar” olarak kabulü ve atılı suçun sübut aracı (delili) olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı;

Nazara alındığında;

Müvekkilin asıl fail *********** ile fikir ve irade birlikteliği ve mağdurların bıçakla yaralandığı eylem üzerinde “ortak fiil hakimiyeti” kurmak suretiyle eylemde bulunmadığı, TCK m. 37 hükümleri kapsamında suça iştirak (müşterek faillik) hükümlerinin uygulanmasına ilişkin yasal koşulların bulunmadığı, müvekkilin asıl fail ile iştirak ilişkisi içerisinde hareket ettiği hususunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve tam bir vicdani kanaate ulaşmaya elverişli ve yeterli delil bulunmadığı;

Ani gelişen ve müvekkilin kendisinin de darbe aldığı olayda, müvekkilin –kendisine vuranlara vurma biçiminde gerçekleşen- eyleminin asıl failin eyleminden bağımsız olduğu ve Yargıtay’ın istikrarlı uygulaması kapsamında TCK m. 86 hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve atılı suçun vasıf ve mahiyeti nazara alındığında, 1 yıldan uzun süredir tutuklu bulunan müvekkilin BERAATİNE ve salıverilmesine;

Karar verilmesini;
Saygılarımızla arz ve talep ederiz. **.**.20**

 

Sanık ********** Müdafileri

*************

 

İletişime Geçin

Telefon

+90 552 402 13 28

Email

info@gizemuzunlaw.com