• info@gizemuzunlaw.com
  • +90 552 402 13 28
kontaktiere uns +90 552 402 13 28

Blog

KİŞİSEL VERİLERİ HUKUKA AYKIRI OLARAK ELE GEÇİRMEK VE YAYMAK SAVUNMA DİLEKÇESİ

 

                     KAYSERİ 5. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE

 

Dosya No: 2022/*** E.

 

 

DAVACI : K.H.

 

MÜŞTEKİLER : 1- 

  2- 

  3- 

  4- 

 

SAVUNMADA BULUNAN SANIK :

 

VEKİLİ                         : Avukat Gizem Gül Uzun

                           

 

ŞÜPHELİ                       : 

 

SUÇ                              :Kişisel Verileri, Hukuka Aykırı Olarak Ele Geçirmek veya Yaymak

 

SUÇ TARİHİ VE YER                     : 2017 KAYSERİ/MERKEZ

 

KONU                       : Savunmaya ilişkin beyanlarımızdan ibarettir.

 

 

OLAY

 

Huzurdaki olay İncesu Başsavcılığının 2018/*** sayılı soruşturma dosyasında Kamu Yararına Tahsis Edilmiş Eşya Hakkında Hırsızlık suçundan başlatılan soruşturma kapsamında suç üstü yapılan şüphelilerden ele geçen cep telefonları ve sim kartlar üzerinden inceleme kararı aldırılıp; cep telefonları ve sim kartlar üzerinde yapılan teknik inceleme de, Gökhan Y****'a ait telefonda; farklı illerde ikamet eden çok sayıda müştekinin Türkiye İş Bankası banka hesap bilgilerinin yer aldığının tespit edilmesi sebebiyle sanıklar İncesu Jandarma Karakolunda ifade vermişlerdir. Sanıkların alınan ifadesinde Gökhan Y******: Telefonunda bulunan banka hesap bilgilerini kendisinin kaydetmediğini, müvekkil sanık Berat Kılıç'ın telefonu bozulduğu için Gökhan Y******'dan telefonunu istediğini söylemiş akabinde Berat ****'ın, Gökhan ****'ın telefonunun notlar kısmına banka hesap bilgilerini kaydettiğini söylemiştir. 

Berat *******ise vermiş olduğu ifade de: Gökhan ******'ın telefonunda bulunan banka hesap bilgilerini kendisinin kaydettiğini samimi bir şekilde ikrar etmiş ve dava konusu banka hesap bilgilerini internette bir siteden aldığını sarih bir şekilde açıklamıştır. İşbu sebeple Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma yapılmış ve düzenlenen iddianame ile "Haklarında başkalarına ait kredi kayıtlarının elde edilmesi nedeniyle menfaat sağladıkları ve dolandırıcılık suçlarından birçok soruşturma ve kovuşturma dosyaları bulunan şüphelilerin müştekilerin bankacılık bilgilerini hukuka aykırı olarak ele geçirmek suretiyle üzerlerine atılı suçları işledikleri hususunda haklarında iddianame ile kamu davası açılabilmesi için yeterli şüphenin ve yeterli delilin bulunduğu anlaşılmakla..." sebebiyle huzurdaki dava açılmıştır.

 

 

AÇIKLAMALARIMIZ

 

Müvekkil sanık hakkında açılan huzurdaki davada müvekkil sanığın İncesu Jandarma Karakolunda vermiş olduğu ifadeye bakılacak olursa; müvekkil sanık suçunu açıkça ikrar etmiştir ve bu hususta soruşturmaya yardım edebilmek adına elinden gelen her türlü bilgiyi paylaşarak savcılığa yardımcı olmuştur. Müvekkilin yardımcı olmak istemesine rağmen sanıkların İncesu Jandarma Karakolunda alınan ifadelerinde Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 148/1'e aykırı olarak hareket edilmiştir. Müvekkil sanığın üzerine birden fazla suç isnat edilmeye çalışılmıştır. Huzurdaki davada müştekinin beyanı nedeniyle müvekkil işlemiş olduğu suçtan ötürü yargılanıyor olsa da; bu husus müvekkil sanığın üzerine birçok haksız dava açılmasına sebep olmuştur. İşbu sebeple Sayın Mahkemenize sunmak üzere müvekkil sanığın uğramış olduğu hukuka aykırılıklarının müvekkil aleyhine daha fazla maddi ve manevi zarara yol açmasını önlemek ve Sayın Mahkemeniz, müvekkilin işlemiş olduğu suçtan ötürü ceza öngörürse; müvekkile verilecek cezanın müvekkilin yapmış olduğu eylemlerin hakkaniyetli bir şekilde değerlendirilerek müvekkilin hak etmediği bir ceza almasını önleyebilmek adına savunmasını yapmak tarafımıza hasıl olmuştur.

 

A. USULE İLİŞKİN İTİRAZ VE SAVUNMALARIMIZ.

 

1- SANIKLARIN ALINAN İFADESİNDE CEZA MUHAKEMESİ KANUNU MADDE 148 HÜKÜMLERİNE AYKIRI DAVRANILMIŞTIR. SANIKLAR, İNCESU JANDARMA KARAKOLUNDA ALINAN İFADELERİNDE SANIKLARIN BEYANLARININ ÖZGÜR İFADELERİNE DAYANMALARI ENGELLENMİŞ VE SANIKLARIN İFADELERİNDE SÖYLEDİKLERİNİN YALNIZCA BİR KISMI HÜKME ALINMIŞTIR.

 

1a- Sayın Mahkemenizce de bilineceği üzere şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz. Keza bu şekilde yapılan ifadelerin, ilgilinin rızası olsa bile geçerli sayılması usul yönünden yasaklanmıştır. 

 

Kollukta şüphelilerin veya sanıkların müdafi hazır bulunmaksızın alınan ifadeleri Cumhuriyet savcılığı tarafından doğrulanmış olsa bile, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamamaktadır. 

 

Keza Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2018/211 sayılı kararında:

 

5271 sayılı CMK’nın “İfade alma ve sorguda yasak usuller” başlıklı 148. maddesinin dördüncü fıkrası;

“Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

Ceza Genel Kurulunun 18.06.2013 gün 59-302 ve 16.05.2006 gün 137-142 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, ceza muhakemesi hukukunda vicdani delil sistemi benimsenmiştir. Bu sistemle ifade edilmek istenen, hem delil serbestliği, hem de delillerin değerlendirilmesi serbestliğidir. Ceza muhakemesinde somut gerçek arandığından, hâkimi bu gerçeğe götürebilecek her şey delil olabilir. Ancak, hükme dayanak alınan delillerin gerçekçi, akılcı, olayı temsil edici, kanıtlayıcı ve hukuka uygun bulunmaları gerekir. Bu belirlemeler ceza muhakemesinde şekli duruma değil, somut gerçeğe itibar edileceğini ortaya koymaktadır. Aksinin kabulü hak ve adalet duygularını yaralayacaktır. Bu bağlamda, şüpheli veya sanığın kolluk ifadesi de bir delildir. Ancak müdafii hazır olmaksızın alınan ifade şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. Şüpheli veya sanık, hâkim veya mahkeme huzurunda, müdafisiz alınan kolluk ifadesini doğruladığı takdirde, hükme esas alınabilir. Şüpheli veya sanığın, müdafii olmadan alınan kolluk ifadesini Cumhuriyet savcılığında doğrulaması, hükme esas alınması için yeterli olmamaktadır.

 

Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;

 

5271 sayılı CMK’nın 45. maddesi uyarınca tanıklıktan çekinme hakkı bulunan ve soruşturma aşamasında kolluk tarafından beyanı alınıp istinabe yoluyla yapılan duruşmada tanıklıktan çekinme hakkını kullanan sanık Y.’nın ablası ve inceleme dışı sanık Sakine’nin gelini olan tanık E.K.’nin önceki beyanları ile olayın hemen ardından polis memurlarınca müdafii bulundurulmaksızın yapılan ön mülakat sonucu beyanlarının yazıya aktarılması suretiyle düzenlenen ve sonradan inceleme dışı sanık S. tarafından doğrulanmayan 30.04.2013 tarihli tutanağın, 5271 sayılı CMK’nın 148/4, 210 ve 217. maddeleri uyarınca hükme esas alınmasının mümkün olmadığı kabul edilmelidir. şeklinde karar verilmiştir.

 

Yargıtay, vermiş olduğu kararda şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde şüpheli veya sanığın kolluk ifadesi de bir delil olduğunu ancak müdafii hazır olmaksızın alınan ifade şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamayacağını belirtmiştir.

 

 

1b- Sanıkların, İncesu Jandarma Karakolunda alınan ifadeleri HUKUKA AYKIRI yöntemlerle alınmıştır. 

 

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 148. maddesi, “İfade Alma ve Sorguda Yasak Usuller” başlığıyla düzenlenmiştir. Şüpheli veya sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz (CMK m.148/1).

 

Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez. Avukat hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz (CMK m.148/3-4).

 

CMK m.148’de yasak sorgu yöntemleri belirtildikten sonra kullanılan “gibi” ibaresiyle sadece maddede tek tek sayılan halleri değil, şüpheli veya sanık üzerinde özgür iradeyi etkileyecek her türlü ruhsal ve bedensel müdahaleyi yasak ifade ve sorgu yöntemi olarak kabul etmiştir.

 

Somut olayda sanıkların ifadeleri alınırken; sanıkların TCK 245/1'de düzenlenen suçu kabul etmesi için baskı yapılmış, sanıkların verdiği ifadelerin bir kısmı dikkate alınmamıştır. Sanıkların bulunduğu zor durumdan yararlanılarak sanıkları yorma amacı güdülmüştür. Sanıklara sürekli aynı sorular tekrarlanmış istenilen cevaplar alınana kadar sanıkların cevapları hiçe sayılmıştır. Sanıklar, ifade vermeden önce bekletilmiştir. Yine bu kapsamda sanıkların ruhsal ve bedensel sağlıkları olumsuz yönde etkilenmeye çalışılmıştır. İşbu sebeplerden ötürü yasak usullerle elde edilen ifadelerin delil niteliğinde değerlendirilmemesini Sayın Mahkemenizden talep ederiz. 

 

BU HUSUSTA YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ, 2016/9989 Esas sayılı ve 2017/6471 Karar Sayılı  25.05.2017 tarihli ilamında:

 

"Sanık hakkında dosya içerisindeki aleyhe tek delilin sanığın 08.08.2006 tarihinde kollukta alınan ikrar içerir ifadesi olduğu, söz konusu savunmada müdafii bulunmadığı, 5271 sayılı CMK’nın 148/4. maddesine göre, müdafii hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamayacağı, bu itibarla şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması;

 

Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘in temyiz nedeni bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin açıklanan nedenle teliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 25.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi." şeklinde karar vermiştir.

 

 

B. ESASA İLİŞKİN SAVUNMALARIMIZ.

 

Müvekkil sanık, huzurdaki dava konusu suç nedeniyle açıkça bir pişmanlık ve üzüntü duymaktadır. Müvekkilin daha önceden ceza evinde bulunması nedeniyle ekonomik ve psikolojik olarak zor durumda olduğu aşikardır. Müvekkil duyduğu pişmanlığı soruşturma aşamasında açıkça belli etmiştir ve suçun çözümlenebilmesi için kollukta vermiş olduğu ifade de suçunu samimi bir şekilde ikrar etmiştir. Müvekkil sanık, soruşturmaya yardımcı olabilmek adına dava konusu banka hesaplarını nasıl elde ettiğine yönelik olarak bildiği bütün bilgileri kollukla paylaşmıştır. Dava konusu suçun niteliklerine bakıldığında etkin pişmanlık hükümlerine tabi olmadığı ve somut olayda müvekkilin suçunu azaltır nitelikte bir hususun bulunmadığı aşikardır. Fakat daha ayrıntılı olarak bahsedeceğimiz hususlar neticesinde; Sayın Mahkemenizden müvekkile verilecek cezanın alt sınırdan verilmesini ve sanığa lehe kanunların uygulanmasını saygıyla talep ederiz.

 

 

1- Müvekkil Sanığın Samimi İkrarı:

 

Müvekkil huzurdaki davada yaşanan olayı olduğu gibi dosdoğru anlatmış ve kollukta vermiş olduğu ifade de suçunu ikrar etmiştir. Hal böyle olunca samimi olarak suçunu kabul ettiği ve yetkili mercileri uğraştırmadığı, onlara kolaylık sağladığı da aşikârdır. Müvekkil, daha önceden geçirmiş olduğu davalarda da her zaman samimi bir şekilde beyanlarda bulunmuştur. 

 

 

2- Müvekkil Sanığın Sanığın Psikolojik Durumu:

 

Sanık başkaca bir suçtan giydiği hüküm nedeniyle bir süre hapiste yatmış ve hapisten çıkar çıkmaz iş aramaya başlamış, fabrikalara ve işyerlerine iş başvurusunda bulunmuştur. Bununla da kalmamış günlük yevmiye işlerine müracaat etmiş, tarlalara ırgat olarak gitmeyi dahi istemiştir. Ancak hükümlü olduğu, sabıkası bulunduğu için kimse kendisini işe almamış, yardımcı olmamıştır.  İş bulamayan sanık kendi ailesinden de destek görememiştir. Müvekkil bu süreçte arkadaşları ve ailesi tarafından dışlanmış ve hayatta yapayalnız kalmıştır.

 

İçinde bulunduğu bu müşkül durum, müvekkil sanığı bir çıkmaza sürüklemiş; psikolojisini olumsuz yönde etkilemiştir.

 

 

3- Müvekkilin, adaletin yerini bulmasında kolluğa yardım etme çabası, müvekkil sanığa verilecek olan cezada göz önünde bulundurulması gereken hususlardandır.

 

Müvekkil sanık, İncesu Jandarma Karakolunda vermiş olduğu ifade de kişisel verileri almış olduğu sitenin adını, sistemin işleyişini tek tek anlatmıştır. Müvekkil, samimi bir şekilde işlemiş olduğu suçu kabullenmiş ve suçun soruşturmasında kolluğa ve savcılığa yardımcı olmuştur. Bu hususların, müvekkil sanığa verilecek olan cezanın miktarı belirlenirken göz önünde bulundurulması gerekir. 

 

 

4- Müvekkil sanığın, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, vermiş olduğu ifadelere de yansıyan olumsuz bir davranışının olmaması, cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri de lehine takdiri hafifletici neden kabul edilerek sanığa verilecek cezanın 5237 Sayılı TCK'nun 62/1 maddesi hükümleri dikkate alınarak belirlenmesini Sayın Mahkemenizden talep ederiz.

 

 

HUKUKİ NEDENLER: TCK, CMK ve sair mevzuat

 

HUKUKİ DELİLLER: İncesu Jandarma Karakolu sorgu ve ifade tutanakları, tanık, beyan, bilirkişi, yemin ve sair bütün deliller

 

İSTEM VE SONUÇ: Yukarıda açıklamış olduğumuz ve Sayın Mahkemenizce resen dikkate alınacak olan sebeplerle;

 

Müvekkil Berat *****'ın BERAATİNE karar verilmesini, Sayın Mahkemeniz aksi görüşte ise müvekkile verilecek olan cezanın alt sınırdan belirlenmesine ve müvekkil sanığa lehe hükümlerin uygulanmasını vekaleten, saygıyla arz ve talep ederiz. 24.05.2023

 

 

      SANIK MÜDAFİ

         AVUKAT GİZEM GÜL UZUN

 

 

 

 

 

Neueste Blogs

Kontaktiere uns

Telefon

+90 552 402 13 28

Email

info@gizemuzunlaw.com